"Sen hep beni korudun baba. Artık sıra bende," dedim.
Babamın bakışlarına acı hakim olurken ben zorlukla gülümsedim. Tam da o sırada dışarıda arka arkaya iki el ateş edildi. Yusuf korkarak Serpil'e sarılırken ben de Serhat'a baktım. Bunun da bir kutlama olduğunu düşünmüştüm ta ki Mirza'nın sesini duyuncaya kadar.
"ERVA! Ben geldim güzelim. Seni almadan gitmeyeceğim. Haydi çık dışarıya!" diye bağırdı.
Serhat'ın çenesi seğirirken gözlerinde ki öfke tüylerimi diken diken etti. Öfkeyle kapıya doğru yürürken arkasından gitmek istedim ama aynı öfkeyle bana dönüp "Sakın Erva! Sakın bu evden dışarıya çıkayım deme. Hatta şu kapıdan burnunu dahi çıkarmayacaksın!" dedi işaret parmağını bana doğru sallayarak.
Olduğum yerde kalıp dolan gözlerimle başımı tamam anlamında salladım. Salondan Serhat ile birlikte bütün erkekler çıkarken babaannem hocanın yanına gelip " Git bir şey de hocam. Yoksa tekrar kan akacak, "dedi. Hocada arkalarından gitti.
" ERVA NE OLURSA OLSUN VAZGEÇMEYECEĞİM SENDEN! DUYDUN MU BE-" Mirza'nın sesini patlayan bir silah sesi sustururken korkuyla babaanneme baktım.
Babaannem hızla dışarıya çıkarken ben de arkasından gitmek istedim ama kızlar koluma girerek müsade etmediler. Bir kaç kişi daha dışarıya çıkarken ben gözümden akan yaşlarla kapıya bakıyordum. Dışarıdan bağırış sesleri gelirken daha fazla dayanamadım kızların kollarının arasından çıkıp dış kapıya yürüdüm. Taş merdivenleri hızlı adımlarla inerken avlunun kapısında ki kargaşadan sesler yükseliyordu.
Elbisemin eteklerini toplayıp koşarak kapıya ulaştım. Beni ilk fark eden babam oldu. Bana doğru gelirken ben ondan önce davranıp kalabalığın arasından dışarıya attım kendimi. Mirza ve Serhat birbirlerine silah doğrultmuştu. Aralarına giren hoca sürekli bir şeyler söyleyerek iki tarafı da sakinleştirmeye çalışsa da ikisinin de hocayı duyduğunu sanmıyordum.
Mirza'nın yüzünü görünce aklıma Gülsüm ablamın gülen soğuk yüzü geliyordu. Öfkeyle Mirza'ya yönelttim adımlarımı. Geldiğimi fark eden Serhat önüme geçmek istese de ondan önce davranıp tokadımı Mirza'nın yanağına indirdim. Öyle sert vurdum ki avuç içim sızlamıştı. Mirza'nın kafası tokadımla yan tarafına dönerken elinden silahını çekip aldım. Silahı nasıl kullanacağımdan haberim bile yokken titreyen ellerimle tuttuğum silahın namlusunu Mirza'ya çevirdim.
Mirza kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Yüzünde ki öfkenin yerini şaşkınlık alırken dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrıldı. "Sen daha silah tutmasını bilmezsin. Bir de beni sevdiğin adamı mı vuracaksın?" diye sordu alayla.
"Ben seni değil Emre'yi sevdim! Emre öldü ve ben seni tanımıyorum Mirza!" dedim öfkeyle.
Mirza bana doğru bir adım attığın da Serhat koluma girerek beni geriye çekti. Elimde tuttuğum silahı almak istediğin de öfkeyle ona baktım. "Karışma!" dedim sertçe.
"Bırak ben halledeyim sen masumiyetini kaybetme," dedi gözlerime bakarak.
Mirza "Sen niye giriyorsun aramıza çekil!" dedi.
Serhat seğiren çenesiyle Mirza'ya baktı. Bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada benim konuşmamla susmak zorunda kaldı. "Kocam o benim! İtin teki kapımıza gelip karısının adını anmak gibi bir hataya düştü,"dedim Mirza'ya bakarak.
Mirza öfkeyle bize doğru yürümek istediğin de hoca kolundan tutup geriye çekti." Kendine gel Mirza. Evli bir kadının kapısına dayanmakta neyin nesi!"dedi sertçe.
" Ne karısı hoca Erva ile ben evlenecektim ne karısı! "diye bağırdı.
" Öleceğimi bilsem gene de seninle evlenmezdim! Defol git buradan huzurumuzu bozma! "dedim nefretle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLEK KOKUSU +18
ChickLit"Yapma." Sesimin titremesini istemesem de kollarının kıskacında ki bedenim tıpkı sesim gibi titriyordu. Göz kapaklarımı sımsıkı birbirine bastırsam da burnundan verdiği nefesi yüzüme çarptığın da öfkelendiğini anlamıştım. Çıplak sırtımın değdiği duv...