"Benim odam neresi?" diye sordum karşımda ki koltukta oturan Serhat'a. Nikahtan sonra herkes bizim eve yani babamın evine gitmişti. Serhat'ın evinde sadece o ve ben vardık.
Serhat, kaşlarını eğip gözlerini kısarak bana baktı. "Odan?" diye sordu.
"Evet odam,"dedim oturduğum yerde toparlanarak.
" Odan yok Erva odamız var,"dedi beni süzerek.
" Serhat bizimki gerçek bir evlilik değil! Aynı odada kalmamızı gerektirecek bir şey yok," dedim sinirli çıkan sesimle.
Serhat gülümseyerek kafasını koltuğa yasladı. "Hı hı," dedi gülümsemesini bozmadan.
Sinirle ayağa kalktım. "Serhat, dalga geçmenin sırası değil!" dedim.
"Dalga geçtiğimi kim söyledi?" dedi alayla.
"Bir Mardin'e gittin geldin ne oldu sana? Tuhaf davranıyorsun eskisi gibi değilsin sen," dedim.
Serhat ayağa kalkıp bana doğru adımlamaya başladı. Gözlerini bir an olsun benden ayırmadan dibime kadar geldi. Bu halleri beni korkutsa da geri adım atmadım. Başımı dik tutmaya çalışarak yüzüne baktım.
Parmak uçlarını çeneme götürüp bir anda sıkmasıyla kafamı kendine çekmesi bir oldu. "Korkmadığını belli etmek için karşındakinin gözlerine bakacaksın Erva! Şimdi gözlerime bak," dedi.
Gözlerimi korka korka gözlerine çıkardım. Dudaklarına yerleşen arsız gülümsemesi büyürken burnunu burnuma sürttü. "Benim küçük kızıma da baksen. Benden korkmadığını mı kanıtlayacaksın böyle yaparak? Ben senin her hareketini ezbere biliyorum Erva. Şuan aklından geçen düşünceleri bile tahmin edebiliyorum. Bana numaradan cesurmuşsun gibi davranma," dedikten sonra yanağımdan öptü.
Ellerimi göğsüne koyup ittirdim. "Dokunma bana!" diye bağırdım. Sanki şuan karşımda Serhat değilde bir başkası vardı.
Öfkeyle Serhat'a baktığım da yüzündeki gülümsemesini büyüttü. "Aferin kızıma böyle böyle öğreneceksin korkmamayı," dedi.
"Sen kafayı yemişsin. Ben seninle aynı evde bir dakika bile durmam. Gidiyorum ben!" dedim dış kapıya doğru hızlı adımlarla yürürken. Arkamdan gelir beni engeller diye oldukça hızlı ilerliyordum. Dış kapıya geldiğimde kolu aşağıya indirdim ama açılmadı. Bir kaç kez daha denedikten sonra oflayarak arkama döndüm. Belli ki kilitliydi.
Geri salona yürüdüm. Serhat elindeki alkol bardağıyla bana sırıtarak bakıyordu. "Kapı neden kilitli?" diye sordum.
Bardaktan bir yudum alıp dudaklarını yaladı. "Sence?" diye sordu.
"Serhat aç şu kapıyı!" dedim öfkeyle.
"Otur," dedi koltuğa otururken.
"Oturmayacağım aç şu kapıyı!" diye bağırdım.
Serhat gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Kafasını sağa sola yatırarak boynundaki kulunçları kırdı. Gözlerini açmadan "Otur," diye tekrarladı.
"Oturma-" lafımı tamamlayamadan Serhat elindeki bardağı arkamdaki duvara fırlattı. Duvara çarpan bardak parçalara ayrılırken ben ellerimi kulaklarıma götürüp korkudan çığlık attım.
Duyduğum adım seslerinden Serhat'ın yanıma geldiğini anladım. Korkudan gözlerimi açamıyor kulaklarımda ki ellerimi çekemiyordum. Serhat ellerini ellerimin üzerine götürüp sıkı sıkıya tutarak kulaklarımdan indirdi. " Sana cesur ol dediysem benim sabrımı zorla demedim! Ben sana otur diyorsam oturacaksın!" dedi sertçe.
Nefes alış verişlerimi düzene koymaya çalışırken gözlerimi daha sıkı yumdum. Ellerimi ellerinden çekmeye çalışırken titreyen sesimle "Bana dokunma," dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLEK KOKUSU +18
ChickLit"Yapma." Sesimin titremesini istemesem de kollarının kıskacında ki bedenim tıpkı sesim gibi titriyordu. Göz kapaklarımı sımsıkı birbirine bastırsam da burnundan verdiği nefesi yüzüme çarptığın da öfkelendiğini anlamıştım. Çıplak sırtımın değdiği duv...