Alt dudağını dişlerimin arasına sıkıştırıp ısırmamla geriye doğru çekildi. Elimi kaldırıp var gücümle tokadı yüzüne yapıştırdım. Serhat yana düşen kafasını ağır ağır kaldırıp sertçe yüzüme baktı.
"Bu tokadın bir bedeli olacak Erva buna hazırlıklı ol," dedi.
"Bana benim iznim olmadan dokunamazsın! Bu beden benim bana ait! Durman gereken yerde durmak zorundasın!" diye bağırdım.
Serhat tekrar üstüme yürüyüp kollarımdan sıkıca tuttu. "Benim! Senin olan herşey benim!" dedi bağırarak. "Ve benim güzel karıcığım sevgili ailen akşam olmadan bana attığın tokadın bedelini ödeyecek," dedi.
"Yapma özür dilerim. Sen öyle beni öpünce çok sinirlendim. Lütfen yapma Serhat lütfen aileme zarar verme yalvarırım,"dedim gözümden yaşlar düşerken. Yine düşünmeden hareket etmenin pişmanlığını yaşıyordum.
Kollarımı bırakıp parmaklarıyla ıslak yanaklarımı sildi. "Keki dilimle ve masaya koy," dedikten sonra geriye çekildi. Çaydanlığı ocağa alıp altını yaktı. Nefes alış verişlerimi düzene koyduktan sonra titreyen dizlerimle fırına doğru adımladım. Belki Serhat'ın istediği gibi davranırsam aileme zarar vermezdi.
Elimi direk fırın tepsisine uzattığım da Serhat elime havluyu attı. "Kendine zarar vermekten zevk mi alıyorsun?" diye sordu.
Ondan bakışlarımı çekip elime havluyu aldım. Fırından kabarmayan ve şekli yamuk yumuk olan keki çıkarıp tezgaha bıraktım. "Serhat bunun tadı kötüd-"
"Senin elinin değdiği her şey güzeldir karıcığım,"dedi. Kendisi de buzdolabından kahvaltılıkları çıkarıyordu.
Çekmeceden elime bıçağı alıp keki dilimlemeye başladım. Kekin üstü normalinden fazla kızardığı için keserken kıtır kıtır sesler geliyordu. Umarım bu manyak keki yerken de yapmayı beceremedim diye sinirlenmezdi. Bir şekilde onu sakinleştirip aileme zarar vermesini engellemeliydim. Keki tabağa koyduktan sonra masaya bıraktım.
Serhat bardaklara çay doldurup sandalyesine oturdu. Bana da yanında ki sandalyeyi işaret edip oturmamı bekledi. Derin bir nefes alıp verdim. "Camı açabilir miyim?"diye sordum.
" Niye? "diye sordu.
"Burası çok havasız," dedim.
Serhat ayağa kalkıp omuzlarımdan bastırarak beni sandalyeye oturttu. Mutfak penceresini açıp tekrar yerine oturdu. Tabağına iki dilim kek alıp yemeye başladığında nasıl bir tepki verecek diye merak ettiğim için onu izlemeye başladım. Serhat ağzına aldığı lokmayı çiğneyip yutarken hiçbir tepki vermedi. Yüzüme bakmadan "Kahvaltını yap Erva!" dedi sertçe.
Kafamı önüme eğip tabağıma bir dilim peynir ve bir kaç tane zeytin koydum. Serhat elindeki çatalı tabağına sert bir şekilde bırakıp eline zeytin tabağını aldı. Tabağıma fazlasıyla zeytin doldurup peynirin her çeşidinden koymaya başladı. Domates salatalıktan da koyduktan sonra reçel tabaklarını önüme koyup "Bunların hepsi bitecek," dedi.
"Ben bunların hepsini yiyemem," dedim.
"Sana bitecek dediysem bitecek dedim!" dedi sertçe.
Hiçbir şey söylemeden elime çatalımı alıp peynire batırdım. Peyniri ağzıma atıp yemek bile bana işkence gibi geliyordu şuan. Serhat sadece kek ve çay içerek kahvaltısını yaptı. Ben tabağımdakileri bitirinceye kadar o çoktan bir tabak keki bitirmiş bana bakarak çayını yudumluyordu. Bu sürede hava epey bir aydınlanmıştı. Gözümden uyku akıyordu ama nasıl uyuyacaktım bilmiyordum.
"Benim dışarıda az bir işim var. Üç dört saate gelirim. Sen de yat uyu biraz," dedi ayağa kalkarken.
"Serhat ailem-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLEK KOKUSU +18
ChickLit"Yapma." Sesimin titremesini istemesem de kollarının kıskacında ki bedenim tıpkı sesim gibi titriyordu. Göz kapaklarımı sımsıkı birbirine bastırsam da burnundan verdiği nefesi yüzüme çarptığın da öfkelendiğini anlamıştım. Çıplak sırtımın değdiği duv...