ⓑⓞⓛⓤⓜ 68

1K 84 153
                                    

Selamünaleyküm kardeşlerim.
Hoş geldiniz🥰

Hiç uzatmayacağım, sizleri altı bin kelimelik bölümle baş başa bırakacağım🤗

Buyurun bakalım...

𝕓𝕚𝕤𝕞𝕚𝕝𝕝𝕒𝕙𝕚𝕣𝕣𝕒𝕙𝕞𝕒𝕟𝕚𝕣𝕣𝕒𝕙𝕚𝕞

༻ ༺

"Neden?"

2 Gün Sonra•

Baba evinde, eski odamda, eski yatağımda uzanmış, tepemdeki ranzanın siyah demirlerini izliyordum. Gözlerimi kapatmaktan korkuyordum. Çünkü göz kapaklarım birbirine her kavuştuğunda âşık olduğum adamın korkunç hali ve o kanlı beden canlanıyordu zihnimde.

İnsan hafızasını kaybetmek ister miydi? Anıları silinsin ister miydi?

Ben istiyordum. O mesajı hiç almayı istemezdim. Bütün bunların birer kâbustan ibaret olmasını dilerdim. Ben sevdiğim adamdan korkmak istemezdim.

Onu kendimden uzak tutmayı, âşık olduğum gözlerinden kaçmayı istemezdim. Sorun da bu ya, ben korkuyordum.

Her şeyi geçtim, bebeğimi kaybetmekten korkmuştum. Allah'a şükürler olsun ki, bir şey olmamıştı bebeğime, bebeğimize. Doktor ilk aylarda kasık ağrılarının normal olduğunu, yine de düşük riskinin bu dönemde fazla olduğunu söylemiş, evde yalnız kalmamam gerektiğini dile getirmişti.

Ah doktor, diye geçirmiştim içimden. Ben zaten gözlerimi açar açmaz kafama koymuştum, baba evine gitmeyi.

Hayır. Sungur'dan ayrılmayacaktım. Ama biraz uzak kalmaya ihtiyacım vardı. En azından o anılar kafamdan silinene kadar...

Belki çevremdekiler abarttığımı düşünüyorlardır. Fakat bilmiyorlar ki ben o adamın güzel yüreğine tutulmuştum. O yürekteki ateşin, karanlığın beni bu denli korkutacağını ben de bilemezdim.

Ben o gün şirkete Sungur'a sarılmak için gitmiştim oysaki. Aptal bir mesajı umursamamıştım. Ben bir şeytanı görmek için değil, helalime sımsıkı sarılmak ve dedemizin iyi haberini vermek için gitmiştim.

Sarılmak ne ki, ben onun elini bile tutamamıştım.

Kandan ten rengini yitiren elini...

Gözlerim yine dolmuştu, akmıştı pınar gibi. Sol tarafıma döndüm, krem rengi duvara odakladım bakışlarımı. Gözlerimi kapatmadığım halde o an yine düşmüştü gözümün önüne. Duvara yansımıştı korkunç anılar, izlenmek için zorluyorlardı beni sanki.

O şahsiyetin üstünde art arda yumruklarını savuran bedenin Sungur'a ait olduğunu düşünmemiştim bile. Ayağa kalktığında görmüştüm o yüzü, duymuştum o şeytani kahkahasını ve hiç unutamıyordum o yabancı bakışları, kulağımdan silinmiyordu o korkunç kahkahası.

Sanıyordu ki, korkan kişi kana buladığı kişiydi. Oysa orada korkan bendim. Ben ve bebeğimiz...

"CANIMI ALANIN CANINI ALIRIM!" diye kükrediğinde yeni fark edebilmiştim eline demir sopa almış olduğunu. Korku bedenime hükmetmiş, mıhlamıştı beni olduğum yere. Dudaklarım da kıpırdayamamıştı ki çığlık bile atamamıştım. Aklıma gelen tek şey, telefonuma kaydettiğim bebeğimizin kalp atış sesiydi.

O gün, hamile olduğumu öğrendiğimiz gün doktor ultrasonla da muayene etmişti beni. Meğer beş değil yedi haftalıkmış bizim fasulye. Hatta kalp atışlarını bile duyacağımızı söylemişti doktor. Tam dinleyecekken Sungur'a telefon gelmişti, şirketle ilgili önemli bir konu olmasaydı asla açmazdı telefonu o zaman. Dolayısıyla Sungur'a nasip olmamıştı bebeğimizin kalp atışlarını duymak.

Oyun ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin