ⓑⓞⓛⓤⓜ 37

1.2K 158 85
                                    

𝕓𝕚𝕤𝕞𝕚𝕝𝕝𝕒𝕙𝕚𝕣𝕣𝕒𝕙𝕞𝕒𝕟𝕚𝕣𝕣𝕒𝕙𝕚𝕞

༻ ༺

༆"Hak Ettim"

//YAZAR'IN AĞZINDAN//

"Baba bir tane arkadaşım; insanı en çok sevdikleri üzermiş, dedi. Öyle mi gerçekten?"

Vahit Bey karşısındaki daha dokuz yaşında olan çocuğuna cevap veremedi. Ne diyecekti? Hele ki annesi evi terk etmişken...

"Cevap vermeyecek misin baba?"

Oğlunun ısrarı üzerine Vahit Bey gözlerini, küçük gri gözlere çevirdi. Ve sıraladı kelimelerini.

"Aslında insan sevdiği kişiden beklemediği için daha çok üzülüyor. Mesela; sevmediğin biri hoşlanmadığın bir şey yapsa sinirlenir, üzülürsün. Ama aynı şeyi sevdiğin kişi yapsa; daha çok üzülür, kırılırsın. Çünkü öfke yerine en ağır duygu yer alır. Yani hayal kırıklığı... Sen, sen ol evlat sakın kimsenin hayal kırıklığı olma. Kimseyi üzme. Kimsenin yüreğindeki yangının sebebi olma. Sev evlat. Sevdiğini de mutlu et."

Küçük Sungur gözlerini kocaman açmış, babasını dikkatlice dinliyordu. Babası susunca minik dudaklarını aralamış, merak ettiği diğer soruyu sormuştu.

"Bu yüzden mi annem gittiği için daha fazla üzüldük baba?"

Babası sustu. Cevap veremedi. Boğazına bir yumru oturdu, senelerce kalkmamaya yemin etmiş gibi. O yumru yüreğine de mıhlanmıştı. İşte bu yüzden bir daha hiçbir kadına güvenemedi...

------------------

Başını gökyüzüne çevirip gözlerini yumdu ve derin bir nefes çekti içine. Gri gözlerini tekrar açtığında bulutlara baktı. Ne de güzel gözüküyorlardı.

İçindeki sıkıntıya rağmen gülümsemişti Sungur. Gülümsemişti ve iki cümle fısıldamıştı gökyüzüne doğru.

"Olmayacağım baba. Kimsenin pişmanlık sebebi olmayacağım."

Gökyüzüne bakmayı bırakıp terasın korkuluklarına yaslanan Sungur aşağıya çevirdi gözlerini. Eskiden yükseklikten korkardı Sungur. Korkusunu da annesiyle paylaşır, ona sarılırdı sımsıkı. Annesi gitti. Korkusu da bitti. Bitmek zorunda kaldı. Çünkü artık korkusunu paylaşabileceği bir annesi yoktu yanında.

Yine de isyan etmiyordu Sungur. Dedesinin öğrettiği gibi... Sabrediyor, hep dua ediyordu hayırlısı olsun diye. Annesi gitmişti belki ama Allah ona Liva'yı nasip etmişti. Nasıl şükürsüz kalabilirdi ki?

O yüzden tekrar gülümsedi gri gözler. Derin bir nefes çekti ve dudaklarından o kusursuz kelime dökülüverdi.

"Elhamdülillah..."

İşte şimdi kendini daha iyi hissediyordu. Zaten Liva düştü mü akla, kalbindeki tüm hüzünler yok oluveriyordu. Değişmişti. Liva hayatına girdiğinde değişmişti. Artık kalbi kaskatı değildi. Artık eskisi kadar zor değildi; gülmek. Öyle ki onun yanındayken hep gülümsüyordu. Kalbi mutluydu çünkü. Gerçekten seviyordu. Hem de çok...

Liva farkında değildi ama Sungur Liva'ya çok minnettardı. Annesi evi terk ettiğinde asla aşık olmayacağını söylemişti babasına. Çünkü hiçbir kadına güvenemeyeceğini düşünmüştü. Ama şimdi Liva vardı. Kalbini de aklını da esir alan Liva...

Gaye'ye olan hisleri birer çöptü artık. Sadece yaz mevsiminde değil, her mevsimde kokusu berbat olan bir çöp... Ona aşık olduğunu sanmıştı. Yanıldığını, o gün anlamıştı. Annesiyle ilgili gerçeği yüzüne vurup kendisini tehdit ettiği gün anlamıştı aşık olmadığını. Çünkü olmamalıydı. Eğer annesi yüzünden aşka küstüyse, aşka barışık olmasını sağlayacak kişi Gaye olmamalıydı, olamazdı da.

Oyun ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin