ⓑⓞⓛⓤⓜ 70-2

821 61 85
                                    


Yazarın Ağzından

"Nihayet gelebildiniz!"

Liva'nın hayıflanması üzerine Sungur uzanıp eşinin alnına uzunca bir öpücük kondurdu.

"Özür dilerim Liva'm. İşimiz azıcık uzamıştı da..."

Liva ne kadar yumuşasa da azarını atmaktan vazgeçmemişti.

"Azıcık mı? İki saattir tüm aileyi oyalamaya çalıştım. Hadi hadi, ikiniz de geçin içeri. Daha fazla delirtmeyin beni."

Sungur'la Emir birbirlerine suçlu bakışları atıp salona yönelecekken Liva Emir'in önünü kesmişti.

Emir şaşkınlık içinde, "Bir şey mi diyecektin yenge?" diye sorunca Liva gülümseyerek "Kitapların arabada kaldı sanırım" demiş, Emir'in mahcup olmasına sebep olmuştu.

"Hadi bakalım. Şimdilik sorgu yok."

Salona girer girmez 'nerede kaldınız' muhabbeti başlamış, konu Sungur'un küçüklüğüne kadar inmişti. Tabii konunun sünnet düğününe gelmesi Sungur'u rahatsız etmeye başlamıştı.

"Konuşulacak başka konu mu kalmadı baba Allah aşkına?"

Vahit gülerek, "Her yiğidin sünneti konuşulur oğlum. Senin bizden ne fazlan var?" deyince Sungur gözlerini devirmişti. O sırada Orhan dede Emir'e hitaben "Oğlum sen nasılsın? Yeni okuluna alışabildin mi?" diye sorunca Emir bakışlarını tekli koltukta oturan dedeye yöneltmişti. Zar zor tebessüm eden Emir, "İyiyim. Alıştım sayılır" diye cevap verip gözlerini kaçırdığı sırada Vahit devralmıştı konuşmayı.

"Eğer alışamadıysan hiç çekinmeden bize söyle, başka okullara bakarız."

Emir çaprazında oturan Vahit'e kaçamak bir tebessümle, "Teşekkür ederim ama benim için daha fazla zahmete girmenize gerek yok" diyerek karşılık verince Vahit öne hafifçe eğilip Emir'in dizini sıvazladı. Emir bu dokunuşla afallamış, yine o hissiyatla kavrulduğunu hissetmişti yüreğinin.

Şefkatle...

"İnsanın ailesine yaptığı zahmet olmaz oğlum. O yüzden her neye ihtiyacın olursa biz hep buradayız. Bunu sakın unutma, tamam mı?"

Emir başını 'tamam' anlamında hafifçe sallarken kalbinden de aklından da geçen o isteği bastıramıyordu.

O alkoliğin ilk defa doğru söylemiş olmasını diliyordu içten içe...

Sungur, kardeşiyle babası arasında mekik dokuyan gözlerini en son kardeşinde sabitlemiş, üzerindeki duygusallığı dağıtmak istercesine kolunu Emir'in omzuna atmıştı.

"Emir'in de sünnetini konuşalım o zaman. O da bir yiğit ne de olsa, değil mi?"

Orhan dede "Çocuğu utandırma Sungur" diye uyarı çekince Sungur Emir'in yüzüne baktı.

"Bu mu utanıyor? Sırıtıyor dede. Ne utanması?"

Emir, abisine gülmeden edememiş "Yok utanmadım zaten Orhan amca. Hem benim hikâyem abiminkinden daha komik" deyince erkek milleti merak içinde bakmıştı Emir'e. Sungur bile şaşırmıştı Emir'in kendini açmasına ve sohbete katılmasına.

"Neymiş bakalım senin hikâyen oğlum?"

Emir, Orhan dedenin sorusunu cevapsız bırakmamış, anlatmıştı yüreğinde tebessümle andığı sayılı anlardan birini.

"Mahalledeki abiler beni de korkutmuşlardı tıpkı diğer sünnet olacak çocukları korkuttukları gibi. Ben de canım çok acıyacak diye hastanedeyken annemin yanından kaçmıştım. Daha da kötüsü hastanenin içinde kaybolmuştum. O zaman da yedi yaşında filandım. Haliyle okumayı da pek bilmiyordum. Annem görmesin diye önüme gelen kapıyı açıp girmiştim içeri. Meğer girdiğim oda, sünnetimi yapacak doktorun odasıymış. Artık annem nasıl içten dua ettiyse kaçayım derken doktorumun ayağına gitmişim."

Oyun ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin