ⓑⓞⓛⓤⓜ 71-2

553 25 31
                                    

Bir yandan annesinin zoruyla kek hamurunu çırpan bir yandan da akşam ne türlü rezillikle paçayı kurtarabileceğini düşünen İnci, kızlardan ses çıkmadığı için daha da gergin hale bürünüyordu. Derin nefesler alıp vererek kendini rahatlatmaya çalışsa da çabası bir işe yaramıyordu.

"Kız tamam, yeter çırptığın! Dök kalıba da atalım fırına. Daha çok var işimiz. Nasıl yetişecek?"

İnci, sinsi gülüş eşliğinde sihirli kek karışımını kalıba dökmüş, annesine karşılık vermeden de durmamıştı.

"Hadi yine iyisin, bak mükemmel bir kek yaptım."

Annesi homurdanarak "Bir kekle bitseydi bütün iş keşke" deyince İnci omuzlarını silkti. "Onu git sevgili kocana söyle, beni alakadar etmez."

"İnci defol git ayağımın altından. Bu yaşında terlik yiyeceksin kafana yoksa."

İnci'nin de işine gelmiş, "Hay hay ana kraliçe, defolurum" deyip çıkmıştı mutfaktan. Tülbentini düzeltip kapıyı açtığında annesi anında "Nereye?!" diye seslenmişti.

"Kocaya!" diyerek alayla cevap veren İnci terliklerini giyip kapı eşiğinden atmıştı adımını. Tam o sırada biriyle çarpışmış, geriye sendelemişti.

"Demek kocaya he, bu kadar istekli olduğunu bilmiyordum."

İnci kaşlarını çatıp gördüğü yüzle anında sinirleri hücum etmişti vücuduna.

"O kadar istekliyim ki İso Efendi... Ama kocaya değil seni öldürmeye!"

İsmail tehlikenin farkına varıp bir adım geri atmış, "Tamam abla ya, sakin ol. Hem güven bu kardeşine, halledeceğim bu işi" deyince İnci elini beline atmıştı.

"Çok merak ediyorum geri zekalı kardeşim, nasıl halledeceksin? Babamla konuşacağım diyeceksen boşuna uğraşma. Artık seni bile dinlemez."

İsmail dudağını kıvırdı. "İçin rahat olsun abla, bu isteme olmayacak."

İnci aflayıp kardeşini itekledi, "Nereye?" diye soran İsmail'e de aynı cevabı daha yüksek sesle vermişti.

"KOCAYA!"

Merdiven basamaklarından bir kat aşağıya inip Yüsra'nın kapısının önüne ulaşan İnci, kapı ziline bastı. Uzunca bekledi, tekrar tekrar bastı zile. Yine de kapıyı açan olmamıştı. Tam o esnada karşı komşunun kapısı açılmıştı.

"Bekleme boşuna, evde kimse yok. Yüsra yarım saat önce çıktı evden. Annesiyle babası da akrabalarına yemeğe gittiler."

Dedikodu uzmanı Zahide Hanım'a hayretler içerisinde bakan İnci, "Oha Zahide abla. Ne yapıyorsun, kapıda nöbet mi tutuyorsun?" diye söylese de Zahide alınmamıştı. Çünkü İnci'yi herkes tanıyordu. Patavatsız bir kız olduğunu düşünüyorlardı.

"Onu bunu geç de sen bilmiyor musun arkadaşının nereye gittiğini? Sizin yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmiyor. Hayret ettim doğrusu."

İnci dudaklarını büzdü, elini beline attı.

"Ne yapayım Zahide abla, takip konusunda senin kadar başarılı değilim ben."

Otuz beş yaşını doldurmuş, üç çocukla sürekli evde durmaktan kendini dedikoduyla meşgul eden kadın gülmüştü.

"Sen gel bana, ben ders veririm sana güzellik. Hadi ben içeri geçiyorum. Çocuklar başladı yine kavgaya. Savaş başlamadan yetişeyim."

İnci de güldü. Ne kadar dedikoducu olsa da kötü biri olmadığını biliyordu.

Oyun ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin