Hayatın gerçekleri ile küçük yaşta tanışmış olmasına rağmen hayattan ümidini hiç kesmemiş bir kadın ile, hayata öfkeli bir adamın hikayesi.
Bu nazlı bir sevdanın hikayesi...
NAZLI & YUSUF
"Benim güzel, Nazlı çiçeğim.."
Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Bir orman, bir gece kar altındayken Çocuksu, uçarı koşmak seninle Elini avcumda bulup yitirmek, yitirmek Sığınmak ellerine, sığınmak bir gece vakti
Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken
Bir kenti böylece bırakıp gitmek İçinde bin kaygı, bin bir soruyla Bitmemiş bir şarkı, dudağında bir yarım ezgi Sığınmak şarkılara, sığınmak bir ömür boyu
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YUSUF'TAN
Uykumun arasında duyduğum bağırma sesleri ile hızlıca gözlerimi araladım.
"Yeter bıktım bu hayattan. Sizden, hepinizden..."
Bu ses ablama aitti. Yine ne olmuştu da sabah sabah bağırıyordu ki. Üzerimdeki battaniyeyi hızlıca kenara fırlatıp yataktan kalktım. Odadan çıkıp salona doğru ilerlerken ablamın sesi daha yüksek gelmeye başlamıştı.
Aklıma ilk olarak Yonca'ya bağırıyor olması ihtimali gelince adımlarımı hızlandırdım. Salona geldiğim de ablam elindeki bezi savurarak babama ve Yonca'ya doğru bağırıyordu.
"Bıktım bu evin işlerinden. Lanet olsun bu hayata."
Babamın ve Yonca'nın bir şey diyemez halde mahzunca ablama bakmaları canımı yaktı. Adımlarım durdu...
Babam ve Yonca bu ailenin tüm sıkıntılarını çekenlerdi.Yonca sevgisiz bir anne ve baba arasında sıkışıp kalmıştı. En azından ben ondan şanslıydım. Babam sevgi doluydu bana hep. Ama babamın acıları hepimizden büyüktü.
Hırçınca bağırmaya devam eden ablama baktım öfkeyle. "Ne oluyor abla sabah sabah. Ne bu bağırış?"
Bana bakan ablam histerik bir şekilde güldü. Bu haline alışkındım. Hep öfkeliydi ablam. Ve öfkesini bu yüz hatları ile anlatırdı hep.
"Oo Yusuf bey uyandınız mı?"
Derin bir nefes aldım. Bakışlarım Yonca'ya değdi."Dayıcım, ne oldu?"
Yonca titreyen dudakları ile bana baktı. Ve hiçbir şey söylemeden salondan koşarak çıktı. Yüzümü sıvazladım sıkıntıyla. Ne kadar uğraşsam da Yonca'ya huzurlu bir hayat veremiyordum.
Babama döndüm bir şey öğrenmek ister gibi. "Ne oldu baba?"
Babam ayıplayan bakışları ile ablamı süzüyordu. O artık ablamın hırçınlıklarına söz söylemekten vazgeçmişti. Çünkü ne söylerse söylesin ablamın umurunda olmuyordu. Bana dönerek konuşmaya başladı.