Hayatın gerçekleri ile küçük yaşta tanışmış olmasına rağmen hayattan ümidini hiç kesmemiş bir kadın ile, hayata öfkeli bir adamın hikayesi.
Bu nazlı bir sevdanın hikayesi...
NAZLI & YUSUF
"Benim güzel, Nazlı çiçeğim.."
Hırpaladın sol yanımı Yıktın ev, bark, ocağımı Zalim sana neyledim ki? Yaktın yürek otağımı
Hırpaladın sol yanımı Yıktın ev, bark, ocağımı Zalim sana neyledim ki? Yaktın yürek otağımı
Bekle, bir gece olsun Hıçkırıkla yürek dolsun Sevdadır bu yara gibi Dokunma, tenimde solsun
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yiğit...
Bu beş harfli ismin bana çağrıştırdığı şeyler o kadar büyük ki.Bir isimden daha farklı, sadece bir isim diyerek geçip gidemeyeceğim bir şey.
İçim acıyordu... Hüznün tüm pençesi paçalarıma yapışmıştı. Ve ben bu hüzünden hiç kurtulamayacağımı hissediyordum.
Buraya her geldiğimde hissettiğim bu duyguyla anında oturduğum Fatma teyzeye baktım. Ama o bana bakmıyordu. Sanki ben orada değilim gibi karşıya bakıyordu.
Oğlunu sorduktan sonra dolan gözlerim ile sadece başımı iki yana sallamıştım. Bir kelime dahi dökülmemişti dudaklarımdan. Ki zaten ne diyecektim ki...
Oğlun öldü diyemezdim. Oğlunun kalbi bende diyemezdim. Oğlunun öldüğü gecenin sabahı meğer onunla ben konuşmuşum da diyemezdim. Ah o sabah. Meğer bana bir hayat verecek insanla aynı bankta oturmuştum ben.
O gün canlandı zihnimde. Hiç unutamadığım o gün...
Ankara'da mayısın on altısıydı. Doğum günümden sonra apar topar Ankara'daki hastaneye sevk edilmiştim. Ve zaten iyileşene kadar da dönmemiştim Muğla'ya.
Gece annemler kaldıkları otele gitmişlerdi. Bende tüm gece yatağımda oturup pencereden sızan ayın ışığına bakmıştım. Kader mi tevafuk mu bilinmez ayağa kalkıp pencerenin önüne geldiğimde saat sabah altıya geliyordu. Hastanenin bahçesinde insanlar vardı. Ama çoğunun bir yakınını beklediğini biliyordum.
Tam o sırada gözlerim acil tarafından gelen dalgın dalgın yürüyen kişiye takılmıştı. Adımları yavaş, bakışları benim bulunduğum yerden bile hissedilircesine dalgındı. Orada bulunan banka oturmuştu. Bende garip bir şekilde gözlerimi ayırmadan ona bakıyordum. Ne kadar geçtiğini bilmezken aşağıya inmeye karar vermiştim. Aşağıya indim. Yanına oturdum. Sohbet ettim onunla...
Nereden bilecektim ki yanında oturduğum, ismini dahi öğrenmediğim kişinin kalbini alacağımı. Kalbinin bende emanet kalacağını...