---günün ikinci bölümü,bildirimlerin karışmaması adına önceki bölümü okumayı unutmayınnnn-
-vote ve yorum bırakmayı unutmayınnnn--- <3
-
Dünyanın en zarif altın halkasıydı ki dünyanın en zarif ince bileklerine de bu yakışırdı zaten.
Kutay cebine koyduğu altın halkalı kelepçe bilekliğin kutusunu okşarken adımlarını sıklıkla Uygar'ın evine doğru savurmuştu. Aslında sabah dokuz buçuğa geliyordu ve dün gece epeyce yorulmuş olan Uygar muhtemelen okulu da ektikleri için öğlene kadar uyurdu. Dün gece Kutay biraz fazla yormuştu onu ve muhtemelen uykudan kafayı kaldıramazdı.
Lakin yanında Kutay olunca akşama kadar uyuyabilen bu bünyenin Kutay yanından kalkınca- tuvalete dahi olsa- erkenden uyanmak gibi bir huyu vardı. Kutay ev anahtarını çevirip girerken kendi kendine sırıttı. İyi ki ailesi genelde evde olmuyordu da bir gün es kaza elinde anahtarla ev sahibi aileyle yüz yüze gelme utancını yaşamıyordu Kutay.
Börek kokusu evi sararken tezgaha bakınıp kaş çattı. Çoktan çay konulmuştu çaycıya ve su kaynıyordu bile.
"Uygar?"diye seslendi Kutay börekleri mutfak masasına bırakıp anahtarı da savururken. "Bebeğim ?"
Ses yoktu.
"Ceylan gözlüm?"dedi Kutay hiddetle. "Bambiii,piştt.."
"Geldimmm."diye seslendi saçları hala nemli olan ve sıcak sudan kıpkırmızı kesilmiş olan bedeniyle Uygar. "Duşşş aldımmmm."diye kıkırdadı.
İnce el bileklerini Kutay'ın boynuna dolayıp dudaklarını oğlanın dudaklarına bastırırken "Günaydııııın."diye fısıldadı uzunca.
"Günaydın,Bambi..."diye fısıldadı Kutay yutkunup.
"Neredeydin ?"dedi Uygar kaş çatıp. "Beni ekip okula gittin sandım sonra dedim ki Kutay ve okul...Ne alaka?"
Kutay oğlanın ince belini sararken sesli bir öpücükle sabun ve jel kokulu sıcak boyna dudaklarını gömüp fısıldadı. "Uğradım geldim bebeğim,ufak bir mevzu vardı."
"Mevzu?"dedi Uygar kaş çatarken iri badem gözlerini süzdü. "Hani kavga yoktu ? Hani ikimiz için bir geleceğimiz olması için sen de çalışac.."
"Ben iyi çocuk oldum..."dedi Kutay lacivertlerini devirip. "Ve yemin ederim kimseyi kaldırımda dişsiz bayıltmadım!"
"İyi bari.."dedi Uygar tek kaşını havaya kaldırıp. Havayı koklarken sırıttı."Böreeeekkkk mi aldıııınnnn!"
"Biz de böyle bir delikanlıyız aşk adam..."diye sırıttı Kutay. Oturması için oğlanın sandalyesini çekerken dudak ısırdı ve kızarık tene bakıp yutkundu. "Çayını koyayım mı? Meyve suyu mu koyayım ? Ne içersin.."
"Çay."dedi Uygar börek paketini açarken. "Patttesslii mi bu?"
"Kıymalı sevmiyorsun diye patatesli aldım ama peynirli de tıkıştırdım araya.."dedi Kutay ona çay doldurmak üzere ayaklanırken.
"Kim kavga etti aşkım?"dedi Uygar ağzına iri bir dilim börek tıkıştırıp parmaklarını yalarken. "Kenanlar mı?"
"Sayılır..."dedi Kutay. "Aman be yavrum, bize ne?"
Uygar çayları koyup masaya kurulan adama bakıp kıkırdadı yeniden. Yerinden kalktığı mutfak sandalyesinde gidip Kutay'ın dizine ve kucağına yayılırken boynunu açıp kazağı hafifçe sıyırdı. "Böyle daha rahat..."
"Duramıyorsun dimi..."diye fısıldadı Kutay dudaklarını oğlanın boynunda gezdirirken. "Beş dakika.."
"Yoo, bıcı bıcı yaptım..."dedi Uygar gözlerini yumup. "Kahvaltı yaparsın belki diye düşündüm..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Perde
Romance"Hiç sevilmemişsin,sevdiğin ise meçhul!"diye gürledi ceylan gözleriyle. Sevmek ve sevilmek nedir özenle ince ince öğreteceğini bilmeden...