Birbiriyle hınca hınç tutunan iki göz.
Bir baba evladını severdi koşulsuz, insan kendinden geleni nasıl sevmezdi. Ya da bir evlat kırgınlık ya da kızgınlığa rağmen severdi içinde bir yerlerde. Belki de yatakların altında saklanan ,arabada kilitli tutulduğu günlerden kalma korkulara rağmen tek sahip olduğunun o olmasından sebep.
Uygar'ın dudakları Kutay'ın dudaklarına konduğu vakit pek çok şey silinip gitmişti. Her nasıldı ki kumsaldaki kumlar siliniyor gidiyordu ferah bir deniz dalgasıyla, söküp götürüyordu...O misal götürmüştü Uygar geçmişin tatsız anılarını.
Kutay kadar uzun değildi, Kutay kadar sert ve taştan bir kalbe de sahip değildi. Ne Kutay kadar sağlam yumruklar atabilecek kavga ortamı görmüştü ne de dili Kutay kadar sivriydi. O güzel bir ailede sevilen bir çocuk olabilmenin tadını gördüğü kadarıyla aktarmakta maharet ustasıydı.
Belki şimdi Kutay'ı iki koluyla kavrayabilecek kadar fiziksel gücü yoktu narin ince beyaz bilekleriyle ceylan yavrusu Uygar'ın. Adı üzerinde Bambi kadar zarifti ,ahu gözleriyle var oluyordu. İri yarı uzun bir Kutay'ı -ki henüz on sekizinde- kavrayamazdı.
Ama o ahu gözleriyle bir bakışı demek bir arabada öğlen sıcağında kavrulan çığlıklar savuran Kutay'ın tenine değen temiz bir hava gibiydi. Sert bir yel gibi. Tatlı bir huzur gibi. Cam pencere açmadan ve karlı havada dahi titreyerek yorgana gireceği kadar alev almadan tatlı ılık nefesiyle boynuna solurken uykusunda. Fiziksel olmadan kucaklıyordu Uygar sevgilisini.
Kimsenin kucaklamadığını kucaklayabiliyordu sadece yanında uyurken minicik bir nefes verse dahi cam pencere açmadan uyumasına lüzum olacak bir biçimde.
Sesini güzel kullanırdı, iyi bir hatipti hitabetinden kaynaklı. Şiirde ve tiyatroda bulunmaz bir kaftandı sesi. Kadife gibi. Ne gür ne ince. Ne kalındı ne tiz. Öyle güzel, öyle hoş.
Kutay'ın bağırdığında ve küfürler ettiğinde borazana benzeyen gür sesini bile bastırabiliyordu ufacık bir kelimesi bile. Kutay'ın yatağın altında saklanan canavara sığınan sesini bile bastırabilecek kadar gürdü. Yatağın dışındaki canavara olan korkusunu bastırabilecek kadar ise telkin edici yumuşak.
Yolu aşka düşmemiş Kutay için Uygar bambaşkaydı. Değil yıllar,kimse onunla geçireceği tek bir gün kadar yaşama bağlı hissettirmemişti.
Ayyaş ile evin kapısı önünde birbirlerinin boynuna sarılan elleri kelepçe idi.
Ne bir babanın oğluna babacan tutumuydu bu ne bir oğlanın hürmetli tutuşuydu babasına. Bu iki kan ve can düşmanın artık gözlerden taşmış olan, dilden de ayrılarak yeniden en iyi bildikleri yol olan fiziksel şiddetine uzanan yoluydu.
Artık Kutay babasını bayıltana kadar dövebildiği için uzun zamandır fiziksel kavgalar yaşanmıyordu aralarında lakin...
"İbne..."
Bu kelimeyi duyduğu an Kutay sıkıca sarılmıştı can düşmanının canını almak ister gibi kendine can veren adama.
Kutay babasının boğazından kaldırıp duvara ittirirken "Sikik. Ağzına. O. Kelimeyi. Alma!"diye gürledi hırsla.
"Oğlancı olduğunu mu ?"diye dikti kanlı gözlerini adam hırıltılı bir nefesle.
"Babam demem."dedi Kutay irileşen lacivertlerini dikip. "Alırım canını, ona bulaştığın öldürürüm seni.."
Adam nefes nefese kahkaha atarken Kutay kafasını onun burnuna gömüp taşıdığı kanın oluk oluk babasının sakalları arasından süzülen burun kanamasına yol açmıştı.
"Adam mı oldun Kutay?"diye fısıldadı babası. "Sikik bir oğlanı himayene aldın diye adam mı oldun sen şimdi ?"
"Dilini..."diye gürledi Kutay onu yere fırlatırken. "Keserim,sakın. Ondan uzak duracaksın!"
"Seni terk edip gidecek..."diye güldü kanlı yüzüyle ve alkolden peltekleşen diliyle babası. "Senin gibileri seveceğini mi düşünüyorsun..."
Kanla öksüren adam yerde sırıtmaya devam ederken "Sizin gibilerin ilişkisi...Sonsuza kadar sürer mi sanıyorsun?"diye fısıldadı alayla.
"SUS!"
"Sonsuza kadar asla sürmeyecek..."diye güldü adam. "Köpek gibi sürünsen de sürmeyecek Kutay. Adam olamadın..."
"Ben sen değilim..."diye sayıkladı Kutay hırsla damarlanan alnıyla ve kan çanağı gözleriyle. "Sikik annem de değilim, sen de değilim. Ben siz değilim. Ben sen değilim. Ben sen olmayacağım..."
"Sonsuza. Kadar. Sürmeyecek.."diye yineledi babası kanını oğlunun yüzüne tükürüp bir yumrukla oğlunu savururken.
Kutay belindeki kemeri çıkarıp babasının boynuna çarpıp,doladı ve nefesini kesene kadar sıktı iki yandan. Adamı duvarlara vurup boğazındaki kemerle de nefesini keserken kontrolden çıkmış halde gürledi "SÜRECEK AMINA KODUĞUMUN..."
"Amına koduğumun ilişkisi herkese inat sürecek..."
"SONSUZA KADAR.."
"Sonsuza kadar..."diye güldü nefes nefese adam. "Süremez.."
"Kes sesini lan!"diye gürledi Kutay hırsla.
"Tek kurşunluk canı var..."diye gülümsedi Ayyaş. "Tek kurşunda alırım sonsuzunu,Kutay...Vururum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Perde
Roman d'amour"Hiç sevilmemişsin,sevdiğin ise meçhul!"diye gürledi ceylan gözleriyle. Sevmek ve sevilmek nedir özenle ince ince öğreteceğini bilmeden...