---------VOTE VE YORUM BIRAKMAYI UNUTMAYIN------------
-
Uygar aksak adımlarla birlikte açık büfeye ilerlerken dudaklarını birbirine bastırdı.Bacağını öne çekip tek bir adım atmak bile acı veriyordu ve zulümden farksızdı.
Bir gecede yedi defa birlikte olmak ve bunu yaparken iki tarafında ilk deneyimi olması...Pek hoş sayılmazdı. Özellikle de Uygar adına adım atmak bir Çin işkencesi haline geliyordu zira hem kasıkları hem de kalçaları cayır cayır yanıyordu ağrıyla.
Gözleri Tayfun'u bulduğunda derin bir nefes vererek sarışının boşluğa bakan ve keyifsiz hallerine iç geçirdi.
Onu seviyordu. Onu kesinlikle seviyordu sevmesine. Tayfun'un her daim olan deli dolu hallerini ve bazen düşünmeden hareket edişini de bal gibi biliyordu. Bazen yaptığı söylemlerin ya da eylemlerin sonuçlarını tartmadan davranıyordu ; yel akıllıydı.
Söylediği sözlerden pişman olduğunda elini kaldırdığı için kendinden nefret ediyor olduğunu da biliyordu Uygar.
Çünkü Tayfun hatalı olduğunu pek az kabul edebilen biriydi ve genelde üste çıkardı. Yıllardır arkadaşlıkları vardı. Uygar ona tutulduğunda henüz lisenin başındaydılar. Tayfun ile pekala kavgaları da tartışmaları da olmuştu lakin Tayfun asla barışmak adına ilk adımı atmak isteyen kişi olmamıştı. Ya beklemişti ki Uygar beni affetsin ya da barışmak için açık kapı bırakıp kendini telafi etmeye çalışmıştı.
Lakin sakince konuşmak lügatında pek de var olmayan bir kavramdı ve muhtemelen nasıl özür dileyeceği ile ilgili kara kara düşünmekteydi sarışın derin bir bakışla. Öyle ki yanındaki güzel kız bile umrunda olmadan soğuyan kahvaltı tabağında gezdiriyordu boş bakışlarını.
Uygar onu hep sevmişti. İlk olarak dostlukla yoğrulan bu hamur ergenliğinin zirvesinde büyük platonik bir hoşlantı olarak vuku bulmuştu.
Bu bir Tahir ile Zühre meselesine dönmüştü Uygar'ın lügatında. Onun davranışlarından emin olamadıkça içine atmaya yüz tutmuştu,içine attıkça yosunlanmış ve nasırlanmıştı.
Uygar çevresinde kendine ilgi gösteren tek adama vurulmuştu belki bu yüzden. Şimdi sağlıklı düşünmeye çabaladığında onunla olan yakın ilişkisini başka hiç bir kız ya da erkekle yaşamadığı için mevcut durumda vurulacak tek kişi olduğunun bilincindeydi.
Uygar kendini açıklamamıştı ki kimseye eşcinsel olduğuna emin olduğu bir erkekle değil iki kelam etmek,göz göze bile gelmemişti.
Bu nedenle belki çevresindeki kendisine arkadaşça da olsa ilgili tek kişiye yanıp tutuşmayı seçiyordu.
Çünkü Tayfun ; harika biriydi ve Uygar onu hayatlarının her döneminde çok sevmişti.
Tayfun kötü bir şey yapmazdı,yapamazdı. Yapmak istemezdi. Ama istemsizce bunu yaptıktan sonra telafileri hep Uygar'dan beklerdi.
Onun yanına adımlarken zihninde gezinen satırlarla duraksadı Uygar.
"Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte."
Elbette öyleydi. Uygar olmak da ayıp olmamalıydı ama bunu kavraması biraz vakit oluyordu Tayfun'un. Haklı olarak en yakınında barındırdığı kişinin sırları olması zoruna da gitmiş olmalıydı zira Tayfun her özel anını anlatırdı Uygar'a. Aralarında sır olmaması en büyük özellikleriyken üstelik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Perde
Romansa"Hiç sevilmemişsin,sevdiğin ise meçhul!"diye gürledi ceylan gözleriyle. Sevmek ve sevilmek nedir özenle ince ince öğreteceğini bilmeden...