Kutay aceleyle caddeye fırlamıştı. Öyle ki gömlek yakası savruktu, ayakkabılarının bağları bile savruktu. Umrunda değildi. Caddede yeşili umursamamış,yola atlamıştı.
Arabalar üzerinden salise farkıyla teğet geçiyordu lakin kendi tabiriyle,sikinde dahi değildi hiç bir şey.
Ölüme yürür gibi araçların üstüne üstüne öyle süratle yürüyordu ki ezip geçilse zaten canı çok daha az yanacaktı.Can telaşıyla Uygar'ın evinin önüne geldiğinde içinde fırtınalar kopuyordu.
Onun odasına tırmanmak için kullandığı ağaç kadar yorgun ve yaşlı hissediyordu o an kendini.
Sanki 18 yaşında değildi de 18 asırdır vardı.
Sanki sekizi yan yatmış bir sonsuzluk kadar yaşlıydı ruhu.
Azap içinde kapının önüne dikiliyor,kapıyı yumrukluyordu.Uygar'ın annesi tiksinti dolu bir ifadeyle Kutay'ın lacivertlerine öyle bir bakış yollamıştı ki var olan acısı üzerine tuz ve biber gibiydi.
Ok gibi saplanan gözleri memnuniyetsiz dudak kıvrıklığı ile alevlendiğinde Kutay umursamadan kadının gözlerinin içine dikti gözlerini."Uygar odasında mı?"
"Haline bak."dedi Uygar'ın annesi iğrentiyle.
"Ne olduğu belirsiz,müptezel sokak sürpüntüsünün birinin peşinde harap olsun diye miydi bunca cefa..."Kutay sinirlerini zorlayan kadına dik bir bakış atarken istemsizce yutkundu.
Bu eve geldiğinde oğlanları birbiriyle arkadaş sandığında onlara tatlı ve çay ikram eden kadın gitmişti.
Hiç bir zamanda orada değildi. Belki de sadece Tayfun gibi sandığı Kutay'ın aslında serseri bir başıboş it olduğunu işitmişti.
Ve daha kötüsü.
Oğluyla arkadaşlıktan öte ilişkisini öğrenmek son nokta olmuştu.Uygar'ın babası boş bir bakışla Kutay'ın lacivertlerine bakıyor,hissiz ve donuk halde oğlanı izliyordu.
Kutay kendi babasından defalarca kez dayak yemişti.
Sarhoş,hobi olarak ufak bir bebekken dahi döverdi Kutay'ı.
Lakin Uygar'ın babası bu durumda bile şiddete başvurmak kenara duysun Kutay'ı muhtemelen canı para edecek bir mahluk olarak da dahi görmüyordu.İkisinin arasında özel kalması gereken müstehcen video her nasıl olduysa Uygar'ın bilgisayarında gizli dosyadan masaüstüne gelivermişti.
Ailesi ise bilgisayar kullanmak için dosyaya tıkladığında oğullarının serseri sevgilisiyle banyoda çektikleri,hoş olmayan şeyleri gözle görmüş kulakla işitmişti.
Bir de tüm bunların üzerine Uygar hüngür hüngür ağlayıp arkadaşından akıl ve teselli beklemek için Tayfun'a sarıldığında Kutay her şeyi boka çevirmişti.İlk başta her bokun Tayfun'un başının altından çıktığına inansa da Kutay duraksamıştı zira...
Tayfun ikilinin ilişkisini uzunca süredir biliyordu.
Uygar'ı korumak için göz dağı verse de saygı duymuş, susmuştu.
Bozmak istese ilk günden bozabilir,Uygar henüz Kutay ile sadece ten uyumu için sevgiliyken duygusal bir krize neden olabilirdi.Kutay ve Uygar ilk görüşte aşık olmamıştı.
Birbirlerine inatlarından zıtlaşma süreçleri bitmeden yatakta tenleri tenlerine karışınca aşık olmuşlardı.
Aslında dudakta başlamış,yatakta devam etmiş ve kalbe inmiş bir ilişkiydi ve Tayfun istese en baştan bunu bozabilirdi.Kaan.
Kesinlikle ama kesinlikle o ucube küçük bücürün yalan dolanlarıydı.
Kutay artık yüzde yüz emindi buna.
Uygar şişik kırmızı gözleri ile merdivenlerden inerken arkasından onun valizini sıralamış olan Tayfun iniyordu.
Kutay'ın içindeki o leş,kokuşmuş kıskançlık bile laf söylemeye cesaret edemiyordu.Tayfun orada sadece dostlukları için vardı.
Uygar'ı o konumda tek bırakmamak için vardı.
Yapmayacaklarına emindi ama eğer ki ailesi Uygar'a kötü bir şey yapmaya kalkarsa diye eşya almaya onunla gitmişti Tayfun.Kutay ise istenmese de oradaydı.
Ceylanının artık ona bakmayan kahveleri solgun ve bitikti.
Şişik ve gizlenmişti kapakların arkasına.
Kutay'ın canından can giderken Uygar'ın babası kesin ve net bir cümle ile bin tokattan daha acı bir şey söylemişti."Bir şeyi unutma."diye konuştu adam boş bir bakışla.
"Bir şey almak için bile olsun,dönme.""Uygar."dedi Kutay hırsla.
"Valizini ver.""Sen karışma !"diye kükredi Tayfun.
"Başımıza ne geldiyse senin yüzünden ve...""Tayfun, gidelim."diye mırıldandı Uygar.
Ceylan gözlerini lacivertlere bir kez sürmeden başı eğik omuzları düşük,utanç ve acı içinde ayrılıyordu evinden.
Üstelik ne bir fiske dayak.
Ne bir tutam küfür savuran vardı.
Sessizlik bile Uygar'ın varlığından utanır haldeydi."Bir bok yendiyse birlikte yendi."diye gürledi Kutay destursuz evin içine dalarken.
"Duydun mu? Birlikte."
Kutay hırsla kendi kolunu tutan kadını ittirirken Uygar'ın babasına dönüp gürlemişti.
"Ondan özür dile ! Özür dile dedim. Evden atamazsın onu amcık herif,özür dile..."Uygar kavga çıkarmaya meyilli Kutay'ı duymazdan gelerek Tayfunla birlikte evden çıkarken onun için vurucu son söz babasından gelmişti.
Kutay ,Uygar'ı istese de istemese de bir başına bırakmayacaktı.
Bir halt varsa beraber yedikleri bir şeydi ve o istemese de onu o gün orada yalnız bırakamazdı.
Elin kapısına hiç bırakamazdı!"Bunun gibi biri için değdi mi kendini de bizi de rezil etmene?"
Uygar'ın babasının kurşun gibi çınlayan sesi Uygar'ın gözünden yaşlar boşalmasına neden olurken Kutay hırsla,inatla ve bitmek bilmez bir arzuyla Uygar'ın peşinden dışarı adımlamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/268095989-288-k38614.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Perde
Romance"Hiç sevilmemişsin,sevdiğin ise meçhul!"diye gürledi ceylan gözleriyle. Sevmek ve sevilmek nedir özenle ince ince öğreteceğini bilmeden...