İkinci Kısım On Dokuzuncu Bölüm

34 7 1
                                    

Herkese merhabaaa!!

Küçük bir hatırlatmamız var bu bölümde;

Hatırlarsanız Claire, en son, gördüğü rüyalar, Anastasia'nın dedikleri ve benzeri ipuçlarıyla kalbin bulunduğu tünellerdeki gizli bir duvarda ince bir defter bulmuştu. Bu bölümde Claire, bu defteri okuyacakk.

İyi okumalaar! ^-^





Claire, defterin kapağını açarken tereddütteydi. Hakkında aklından ne geçmeli, sayfalardan neyi ummalı ya da neyi beklemeliydi bilmiyordu. Umutsuz arayışına son verir miydi? Yoksa içindeki birleşmeyen ipuçlarının kör boşluğunu mu genişletirdi? Nereden gelmişti? Aklına nasıl girmişti? Kendi anılarını mı unutmuştu? Onu oraya kendisi mi koymuştu? Sorular her geçen gün artıyor her geçen gün daha da aklını yaşlandırıyor, ona olduğu yerde koşuyormuş gibi hissettiriyordu.

Derin, kesik bir nefesi çekti ciğerlerine. Göğüs kafesinin genişleyişini, kaslarının gerilişini; nefesini vermesiyle daralışını, ardından da kaslarının gevşeyişini hissetmek için duruldu biraz. Bir şeylerle karşılaşmaktan sürekli olarak kaçtığını fark ediyordu. Kim olduğunu ve boynundaki doğum lekesinin marifetini öğrenmek onun bir dakikasını almazdı aslında. Bir şeyler tersti ve bu tersliğe inanmak istememişti en başından beri. Terslikte bir terslik, gerçeklikte bir çizik vardı. Kendini oyalamıştı başı belaya girene dek. Ona yol gösterecek kimse de olmamıştı, hâlâ da yoktu. Kendisini korumak adına birileri kendisine sormadan kararlar almıştı. Bunu hatırlamak zaman zaman onu kızdırıyordu. Yardım eli istemişti istemesine ancak kimse yardım etmemişti. Aldığı yardım da onunla alay eder nitelikteydi. İşler patlak verene kadar o inanmaktan kaçmıştı, çevresindekiler de ona anlatmaktan. Bir şekilde, olduğu yerdeydi.

Hâlâ en başında takılı kaldığını biliyordu. Güçlerini kullanıyor, etrafındaki ırkların varlığına tanık oluyor, bir tacı başında taşıyordu ama bir şeyler kayıptı. Etrafında dönen her şey bir karadeliğe benziyordu. İçine doğru ilerledikçe her şey yavaşlıyor, uzuyor, sessizleşiyordu. Kafasının içindeki sessizlik öyle gürültülüydü ki delirmek üzereydi. Sessiz adımları hissediyordu ve bu adımlar, beyninin kıvrımlarına basıyordu.

İlk sayfayı çevirdi. İnce bir defterdi. Bir günlüğe benziyordu ve tuhaf bir şekilde kendi yazısıyla o kadar uyumluydu ki, bu onu şaşırtmıştı. Derin bir nefes daha doldurdu ciğerlerine. Kaşları hafifçe çatılmış, dudakları sessiz bir cümleyle aralanmıştı. Okumaya başladı:

Anlatmak boşuna mı bilmiyorum, bu dünya gözlerim açık rüya görmeye benziyor.

Yine de inandıklarımı yazmak, bunu bulacağımdan emin olduğum bir yere saklamak, her şeyi açığa kavuşturmak elimde geriye kalan tek gaye artık. Tekrar geleceğime, tekrar yaşayacağıma, tekrar çıkmaza gireceğime, tekrar delireceğime eminim. Çünkü kimsenin bana yardımcı olmayacağını biliyorum. Yanında uzandığım, canımdan çok sevdiğim adamın bile gördüklerime inanmayışı ve beni yorulmakla itham etmesi bana kimsenin elini uzatmayacağını sert bir şekilde gösterdi. Beni en çok yıkan şeylerden sadece biri bu oldu. Yine de bundan vazgeçecek değilim, buna nazaran sevdiğim şeyler için kendimden vazgeçebilirim. Artık kendimi feda etmekten başka bir şey gelmiyor elimden çünkü. Öğrendiğimde çok geç kalmıştım, tıpkı önceki yaşantılar, önceki Claire'ler gibi.

Claire, gözlerini kaldırıp karşısındaki dolaba şaşkınlıkla baktı. Okudukları gözlerinin önünden geçiyordu sanki. 'Önceki Claire'ler gibi,' kısmı, cümlenin en alıcı kısmıydı. En heyecanlısıydı, inancına daha çok sarılmasını sağlayan sihirli bir sözcük gibiydi.

Element: HayaletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin