Birinci Kısım Bölüm On

62 6 6
                                    

Karakterlerimiz çok mu depresif ne? 🤔

Eva

21 Aralık 2019

''Yepyeni kararlar yepyeni bir yönetim ufukta, yoldaşlarım!''

Yorganın altından bıkkınlıkla oflayarak başımı çıkardım. Bu acınası varlıkların sesini duymak ölüm gibiydi, bundan daha kötü olan ise kulak tırmalayan sesin sahibini dinlemeye gelen kişilerin sayısının artmasıydı. Hayret ediyordum, nasıl bu kadar amaçsız ve akılsız olabiliyorlardı? Cadıların yarısından çoğu çoktan dağılmıştı. Küçük bir kısmının siste kaybolduğunu duymuştum geçenlerde, Jacqueline'nin büyüsünden kaçmak şanslı ve tecrübeli olanların yapabileceği bir işti doğrusu, yine de büyük bir çoğunluğun kurtulabilmesi beni düşündürüyordu. Pek sadık bir topluluk olmadığımızı biliyordum ancak bir yerde çekindiklerini düşünüyordum. Anlaşılıyordu ki yanılmıştım. Nihayetinde, geri kalan grup Elysion'a varmıştı. Küçük bir kısım kendi hayatını kurmak ve geçmiş kimliklerini unutmak için ellerinden geleni yapıyor, bunlar haricindekiler ise Elysion'ın şehirlerine dağılıyordu. Geçtikleri yerlerde yeller esiyor, bedbaht bir senaryo oynanıyordu. Duyduklarım bundan ibaretti. Natasha ve Anastasia bana yardım için seferber olurlarken Elysion'da geçtikleri yerlerin ne kadar kötü olduğundan dem vurmadan edemiyorlardı. Ben ise her defasında bir rüyayı sayıklıyor gibi tek bir ismi soruyordum: ''Claire'i gördünüz mü?''

Aldığım yanıt olumsuz oluyordu ve hemen ardından onu bulup bulmak istemediğimi soruyorlardı. Biliyordum, 'Evet,' deseydim tutup buraya getireceklerdi. Eğer buraya gelirse canlı çıkma ihtimali olmazdı. O, bana canlı lazımdı. O, benim anahtarımdı. Bana bu anıları o bırakmıştı, bir gün yeniden karşılaşacağımızı ve bunun son kez olacağını biliyordum. Önceden böyle düşündüğümde onun öleceğini sanırdım, şu sıralarda ise kendi ölümümün esintisini ensemde hissediyordum. Azrailin kapıyı üç kez tıklattığını işitmiştim. Bir davula vurur gibi ritim tutuyordu kulağımın arkasında, her defasında daha yakına geliyordu.

Claire hakkında edinebildiğim tek bilgi, yüzünü kraliçe adı altında göstermediği ve ruh halinin daha da kötüye gittiğiydi: Benim gibi.

İkimiz de kendi çapımızda kendimizi bir sürgüne esir etmiştik. Onun ne gördüğünü, neler bildiğini, neden benim gibi delirdiğini bilmek için ölüyordum. Beyninin içinde ne gizlediğini görebilmek için her şeyimi verebilirdim, çünkü hissediyordum ki bu his çok güçlüydü, o benim bildiğimden daha fazlasını biliyordu: Belki de tüm hikâyeyi. İşin özünde beni bu hâle düşüren de onun sahip olduğu anılardı.

Bununla beraber Claire'in yalnızca benim anılarımdan sonra bir çöküntünün kurbanı olduğunu düşünmek benim için aptallık, bunu söyleyen içinse palavra olurdu. İkimizin farklı yollarda olduğunu, farklı şeyler için acıdan sarhoş olduğunu ama yine de bu iki yolun sonunun birbirine bağlandığını görebiliyordum. Bu, başımıza gelen her neyse, ne için kullanıldık ve ne için can verdik, ne için kaybettiysek bir şekilde planlanmıştı. Buna ilahi bir gücün planı demek içimden gelmiyordu, çünkü bu planda eksiklikler vardı. Bir örgüde ilmek kaçırmak, yaklaşık on beş sıradan sonra kaçırdığın ilmeğin yarattığı boşluğu görmek gibiydi. On beş sıra bizim yaşadığımız zaman dilimi için kısaydı ve bizim o boşluğu fark etmemiz zaman alacaktı, sadece bir şeylerin yanlış gittiğinden emindim, emindik. Onun adına da fikir yürütmem bana şu sıralar absürt gelmiyordu, Claire ile uzun zaman geçirmemiştik ve genelinde de doğru düzgün diyalogumuz olmamıştı ancak gözlerine baktığımda onun içini görebiliyordum: Aklını değil ama içini. Belki de bu gördüklerimi nihayet yoruma vurabilmemden kaynaklıydı, çünkü artık ben de hissedebiliyordum. Dikiş tutmayan yaranın sızısını, halının altına süpürülmüş çöpün nasıl da göze battığını, o çöpün nereden ve neyden oluştuğunu bilmenin yoksunluğunu hissediyordum. Onun da bunları hissettiğine emindim.

Acele etmek istemiyordum, kendimde de o gücü bulamıyordum. Enerjimin son demlerini yaşamış, tamamen boşluğa düşmüştüm. Uçurumun kenarında yalpalayarak beni hiçliğin içine çakacak son adımı atmayı bekliyordum. Eğer bu gece son gecem olmazsa sabahına ne olacak merak ediyordum.

Bakışlarımı perdeleri örtülü cama kaydırdım. Pencere sıkı sıkıya kapalı olsa da budalanın sesini bastırmaya yetmiyordu. Boğuk cırtlak ses susmuyordu:

''Şafak bizim için sökecek!''

Element: HayaletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin