Final - Birinci Kısım

33 7 0
                                    

Merhabaa!!

Aaah, Aiden, aaahh! Seni ilk kitapta yazarken ne kadar uyuz olsam da ne çektin be... Bu gece Aiden'a ağlayacağım arkadaşlar, size iyi geceler diliyorum...

Not: Final iki kısımdan oluşuyor, yani bir sonraki kısım son kısmımız olacak. Bir veda yazısı da peşinden paylaşacağım. Bu yolda benimle yürüdüğünüz için şimdiden çok teşekkür ederim. Canımsınız. <3

Neyse daha fazla ağlamadan gidiyorum, hoççagalın...

Hatırlatma: Üçüncü Kısımdaki bölümler, bu bölüme kadar hep 2029 yılında geçti, unutmayalım... *-* :)






''Geldin,'' dedi, cinsiyetsiz ses. Kalbin ilk kez tedirgin olduğunu hissetmişti Claire. ''Geldim,'' dedi, kendinden emin bir sesle. ''İkimiz de nihayet burada, sondayız. Senin için gerçek bir son.''

''Senin için değil mi sanıyorsun?'' dedi, kalp, alayla. Claire, güldü. ''Son sanarak geldim.''

Kalp, Claire'i öyle küstah buluyordu ki onun boynunu kalem gibi kırmak, istediğini yaptırmak ve enerji döngüsünü devam ederek dünyadan ve diğer canlılardan beslenmeye devam etmek istiyordu. Öyle bir arzu duyuyordu ki daha fazla beklemeden; kızıl, kıldan ince kollarını Claire'e doğru hızla uzattı. Onu yakalayıp iki büklüm etmek istiyordu.

''Dur!'' dedi, Claire, otoriter bir sesle. Kalp, prangalanmış gibi Claire'in yüzünün çok yakınında durdurdu incecik kollarını. Havada öylece büyük bir açlıkla kıpraşan kolları, ona saldırmak için an kolluyordu. ''Ben istemediğim sürece,'' diye devam etti, Claire. ''Bana dokunamazsın.'' Kalbi aşağılarcasına söylemesi, kalbin daha da öfkelenmesine, onu öldürmek için daha da can atmasına sebep oluyordu.

''Küçük planın hiçbir şeyi değiştiremeyecek, aptal seni! Senin gibi bir yozlaşmış zavallı, bana hiçbir şey yapamaz! Milyonlarca yıldır buradayım! Sen bana hiçbir şey yapamazsın!''

Claire, gülümsedi. Beğeniyle başını sallayıp ''Vay,'' dedi. ''Bunu söyleyen, böylesine aşağıladığı küçücük bir canlıya sırf 'Dur!' dedi, diye dokunamıyor. İlginç!''

Kalp, bu bilmiş laflar karşısında daha da deliriyordu ancak bir an başka bir şey düşündü. Onu öldürmenin direkt saldırmak haricinde başka yolları da vardı.

''Gel, seninle bir anlaşma yapalım,'' dedi, çok daha sakin bir sesle. Kızıl kollarını istemeye istemeye geri çekip Claire'den uzaklaştırdı. Claire, alayla kaşlarını kaldırdı. ''Bak sen!'' dedi, beğeniyle. ''Neymiş bakalım?''

''Oyunumu bozma, sana her yaşamında refahı vereyim,'' dedi. Claire, duyduklarına inanamıyordu. Büyük bir kahkaha patlattı. ''Ne?'' dedi, kahkahalarının arasından. ''Aman Allah'ım! Ne büyük lütuf, ne büyük lütuf!''

''Sevdiğin kişiyle birlikte olma fırsatı sunuyorum sana, her seferinde.''

Claire, kalbin çaresiz çarelerine küçümseyerek bakıyor; son çırpınışlarından tiksinti duyuyordu. Zavallıydı. Bu dünyada belki de en zavallı varlık, başkalarının sırtından geçinip kendini üstün sanan bu ahmaktı. Bundan sonraysa bunu yapamayacaktı. Öttürdüğü borusu, tam olarak burada, şu tarihte susacaktı.

''Her seferinde öleceğim, değil mi? Yalnızca seni beslemeye devam edeceğiz.''

Kalp sustu. Tek gayesi buydu: Kendi oyununu oynamak, kendini eğlendirmek ve bolca enerji yemek. Nasıl bundan vazgeçerdi ki? En fazla iltimas tanıyabilirdi, sırf yaşamaya devam edebilmek için. Bu iltiması da ne kadar gerçekleştireceği bilinmezdi. Büyük ihtimalle hiç yapmayacak, hatta Claire'in sonraki yaşamlarda üstüne daha çok gelerek duruma uyanmasını engelleyecekti.

Keza bunların yanında yapılabilecek en kötü anlaşmayı sunmuştu. Değmeyecek ve Claire'in de kabul etmeyeceği aptalca bir şeydi.

Claire, cebinde sıkı sıkıya tuttuğu denge taşını çıkardı. ''Şimdi,'' dedi, hırsla. ''Sıra bende.'' Sol elini kendi mezarı olacak taş kapıya doğru yöneltip havaya kaldırdı. Bu bölge, kalbin zayıf noktasıydı ve yalnızca oradan onu haklayabileceğini uzun zamandır biliyordu. Güçlerini, zihninde, bir kablo gibi denge taşının güçleriyle birleştirdi. Sol parmakları altın sarısı parıltılarla aydınlanırken gözleri de bu renkten nasibini aldı. Claire'in gözleri, ilk kez, aşina olduğu dört renkten bambaşka bir renkle aydınlanmıştı ve bu renk 'güç' diye haykırıyordu dışarıya doğru.

Zihninden ''Herkes, beni unutsun,'' diye diledi. Denge taşının iki işi aynı anda yapacağından şüpheliydi. Bu yüzden bu dileğini sürekli olarak tekrarladı.

Diğer yandan kalp, ona yalvarıyor, uzanmaya çalışıyor, uzandıkça Claire'in etrafını saran güneş gibi parıltıdan yanıp kaçıyor, yer yer hakaretler ediyor, tehditler savuruyordu. Bu, bir döngü halinde devam ediyordu.

O sırada Claire'in parmaklarında ısınan denge taşı paramparça oldu. Claire, beklemediği bu durumla başından aşağıya kaynar sular dökülüyormuş gibi hissetti. Bir 'b' planı kurmamış, bunu tahmin etmemişti. Kendi içindeki keşmekeşle o kadar çok cebelleşmişti ki, böyle bir şeyle karşı karşıya kalacağını düşünmemişti.

Kalp, bunu bir açık olarak görüp sinsice tekrar atıldığında Claire, elindeki tek çareyle vücudunda enerji içeren her bir taneyi parçalamak adına çift eliyle zayıf noktaya saldırdı. Artık en önemli şey, bu illetin kökünü kazımaktı.

Sabaha karşı yerin katlarca altındaki bu mağaradan çığlıklar ve haykırışlar duyuldu. Feryatlar uzun bir süre devam etti ve aniden kesildi. Yeşillik alana konmuş kuşlar ciyak ciyak bağırarak uçuşmaya başladı, ağaçlar dallarını huzursuzca rüzgârın yönüne salladı. Hava kasvetlendi, dünyadaki renkler soluklaştı.

Aiden, korkuyla gözlerini açtı. Nefessiz kalmış gibi derin bir nefes eşliğinde yataktan doğruldu. Göğsü hızla inip kalkıyor, bakışları donakalmış bir vaziyette pikenin örttüğü bacaklarını izliyordu. Saç diplerine kadar öyle terlemişti ki kendini yapış yapış ve kirli hissediyordu. Rüyasında ne gördüğünü hatırlamıyor ancak daha önce hiç korkmadığı kadar korkuyor, kalbi sızlıyordu.

Hızla ayağa kalktı. O sırada göğsünün sol üst kısmında derin bir acı duydu, sanki bıçak darbesiyle oraya derince bir kesik açılmıştı. İnleyip eliyle orayı örttü, o kadar çok canı yandı ki gözleri acıdan doldu. Bir an hiç bitmeyecek sansa da aniden kesildi, yerini serinlemeye bıraktı.

Merakla ilerleyip odadaki aynanın önüne geçti. Neden çıplak olduğunu, dün gece ne yaptığını, hatta hayatının bir kısmını tam anlamıyla hatırlayamıyordu. Kısa bir an sonra, her şey aklına geldi ve bunun bir anlık uyku sersemliğinden kaynaklandığını düşündü. Yine de kendini müthiş huzursuz hissediyor, bir şey yüzünden durmadan ağlamak istiyordu. Neden bilmiyordu ama uzun bir süre inzivaya çekilmek ve orada anlamsızca ağıt yakıp ölümünü beklemeyi arzuluyordu.

Elini, üstünü örttüğü göğsünden çekti. Az önce kesiliyormuş gibi hissettiren, hatta daha beter olan o ağrıdan iz yoktu. Göğsü enyalios izi haricinde tertemizdi. Hatırlamadığı ancak bir zamanlar Claire'in de izinin olduğu yer bomboştu, tıpkı anılarında Claire'in olduğu kısımların bomboş olduğu gibi.

Bilmiyordu, delirdiğini düşündü bir an ama delirmediğinin farkındaydı. Bir şeyi kaybetmişti, bir daha geri alamayacağı bir şeyi. Ne olduğunu bilse çabalardı. Onun elini kolunu en çok bağlayan kısım buydu: Kaybettiği şeyin ne olduğunu bilmiyordu.

Element: HayaletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin