Üçüncü Kısım Üçüncü Bölüm

29 6 0
                                    

Merhabaaa! Eveeet, finaleee sooon üç bölüm...

Heyecanlı mıyız?

Ben duygusal biriyim şu sıralar... :')

İyi okumalar!!!







Sene iki bin yirmi dokuz, saat sabahın yedisi... Halk kesiminde çocuklar okula yollanıyor, anne ve babalar işe gitmek için hazırlanıyor, küçük esnafların kepenkleri açılıyor; gazeteci çocuk manşetteki haberi bağıra bağıra okuyor; bir elinde sürüklediği gazete dolu el arabasını peşinde sürüyor, diğer elindeki gazeteyi sallayarak sokakları adımlıyordu: ''Yazıyor! Kraliçe Kiara'nın, liman şehirlerinin yeniden inşasının bittiğini, işçilere ve işletmelere maddi yardım fonu hazırladığını yazıyor!''

''Ufaklık,'' dedi, küçük dükkân sahibi, kapıdan çocuğa bakarak. Gazeteci çocuk dönüp kendisine seslenene baktı. ''Bir tane gazete de bana ver.'' Çocuk, gazeteyi alacak birinin çıkmasından duyduğu sevinçle gülümsedi, el arabasını sürerek adama birkaç adımda yaklaşıp gazeteyi uzattı.

Şu vakitlerin eski modası basılı yayını alan birilerini bulmak nimetti doğrusu, çünkü Kraliçe Kiara, kendi haber sitelerine sahipti; teknolojiyi, – bazılarının dediğine göre kendi yararına, kraliçenin kendisine göre ise toplumun yararına – oldukça verimli kullanıyordu. Artık insanlar gazete parçalarını görmez olmuştu. Hâlâ basılıyordu ancak sadece yaşı geçkin insanların almak istediği şeyler hâline gelmişlerdi. Bunlardan para kazanmak da düşük gelirli ailelerin çocuklarına kalıyordu ne yazık ki.

''Kraliçenin yaptığı tüm çalışmalar yazıyor haberde,'' dedi, çocuk. Adam başını sallayıp cebinden birkaç bozukluk çıkararak çocuğun avucuna bırakırken ''Eh, tabii yazarlar. Hepsi böyle, değil mi? Göz boyamak için yaptıkları ufak şeyleri büyütürler, coşkuyla haykırırlar ki biz de inanalım, anlarsın ya,'' dedi, yarım ağız alayla gülerek. Gözlerini hızlıca haberde gezdirirken çocuk da avucuna bırakılan bozuklukları sayıyordu. Bir süre sonra ''Bu fazla,'' diyerek uzattı, gazeteyi alan adama. ''Kalsın,'' dedi, adam, bakışlarını çevirip çocuğa gülümserken. Gazeteyi tek elinde toplayıp çocuğun sırtına boşta kalan eliyle dostça vurdu iki kez. Çocuk gülümseyip el arabasına yüklendiği gibi sokakta yeniden yürümeye ve gözden kaybolmaya başladı aynı haberi bağırarak.

Adam, dükkânının önündeki sandalyelerden birine oturdu, gazeteyi açıp aynı habere yeniden göz atarken yan taraftaki esnaf dostu da yanına gelip başını gazeteye doğru uzattı. ''Ne yazıyormuş?'' dedi, umursamaz bir merakla. ''Yeniden inşa edilen alanlardan, cadı mıymış neymiş o illetten, ülkeler arasındaki anlaşmalardan, yardım fonundan yararlanacaklardan vesaire... Yeni bir şey yok, aynı terane,'' dedi, son kez habere bakarken. Elinin tersiyle habere vurdu, hıncını almak ister gibi. ''Biz bu ailenin gidişini göremeyecek miyiz yahu? Kök saldılar başımıza, dünyada kraliyetle yönetilen ülke mi kaldı? Onlara göre, hepsi sapmış yolundan, en doğrusu tek otoriteymiş. Böyle saçmalık mı var?''

''Aman ha,'' dedi, diğer adam endişeyle. ''Yerin kulağı var, şimdi yandaşı çıkagelir, başımıza çorap örme böyle konuşarak.''

Adam güldü, artık gazeteyi okumuyor, yalnızca aşina olmaya başladığı haberin yazı tipini, rengini inceliyordu. ''Karşımızdaki insan mı, cin mi, peri mi, o da belli değil,'' dedi. ''Hah,'' dedi, diğeri. ''Sağı solu belli olmaz.''

Başını iki yana salladı adam, sanki bu hareketiyle 'umutsuz vaka' demek istiyordu. ''Yüzünü bile göstermiyor kadın, dokuz yıl oldu tahta geçeli, dokuz! Kimdir, neye benzer... Kimse bilmiyor. Ne değerli yüzü varmış!''

Element: HayaletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin