İkinci Kısım Yirmi İkinci Bölüm

44 6 2
                                    

İyi okumalaaar! ^-^

Üçüncü ve son kısma sooon iki bölüm...





Kirpiklerimi kırpıştırarak ağır ağır etrafımı inceledim. Uykumu almıştım, kendimi aç hissetmiyordum. Parmaklarımı uzatıp geniş yatakta benimle uyuyan Senorita'nın yanındaki telefonumu elime aldım. Sabahın dokuzuydu. Sırtımı dönüp camdan dışarıya baktım. Kupkuru havanın sertliğini, bana ulaşmadığı halde tenimde hissetmiş gibi ürperdim. Bu solgun havalar git gide beni depresif birine çeviriyordu. İçime kara bir ağırlık çökertiyor, göğsüme nefes aldıkça batan bir sancı bırakıyor, gözlerime yağmur damlaları ekliyordu.

Derin bir nefes alıp bakışlarımı tavana çevirdim. İçimde herhangi bir duygudan iz yoktu, herhangi bir şey düşünmüyor, herhangi bir şey hissetmiyordum. Etraf çok sessizdi. Odamın kapısının ardındaki uzun koridorlarda herhangi bir telaş yoktu.

Yavaşça doğruldum. Saçlarım yüzüme düşerken bakışlarımı odanın içerisinde dolaştırdım ilk kez görüyormuş gibi. Ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttığımda kapım tıklatıldı, peşinden de açıldı. ''Girebilir miyim?'' dedi, Abigail, başını aralıktan uzatarak. Gülümsemeye çalışarak ''Gel,'' dedim. Abigail, kapıyı kapattığı anda, an kolluyormuş gibi soluksuz konuşmaya başladı. ''Açıkçası dün yaşananlar hakkında pek de konuşmadık,'' dedi. Kalkıp giysi dolabına ilerlerken bakışlarımı arada bir Abigail'e çevirerek onu dinlediğimi göstermeye çalışıyordum. ''Nasıl hissettiğini merak ediyorum. Ben sanırım kâbus gördüm, hem de arka arkaya. Orada kapana kısılmıştık ve Belda hepimizi öldürmüştü. Gece her uyandığımda bir daha görmemek için uyumak istemedim ama öyle bir yorulmuşum ki her defasında uyuyakalıp aynısını gördüm. Siz güçlerinizi her kullandığınızda bu kadar yoruluyor musunuz? Bence onca yolu yürümekten kahroldum resmen. Bir de Belda'nın beni fırlatması vardı. Çok sinirlendi sen yerine beni görünce. Peki, acımasızlığına ne demeli? Bir an çıldırıyorum sandım, sonrasında Eva'nın yaptıkları da beni dumur etti açıkçası. Hangi tarafın daha beter olduğunu çözemiyorum.''

Seçtiğim kıyafeti yatağa bırakırken şaşkınlıkla Abigail'e bakıyordum. ''Nefes al,'' dedim, hayretle. Abigail, gözlerini ardına kadar açıp merakla sordu. ''Sen şaşırmadın mı olanlara?'' dedi. Ardından bir şeyin farkında varmış gibi yüz ifadesi yumuşadı. ''Sen bir süredir bunlarla cebelleşiyorsun ama yine de bir yerde bir şey seni ürkütmedi mi? Bilmiyorum, kaçmak istemedin mi? Bu özel yeteneklere şahit olmak seni hayrete düşürmüyor mu? Delirtmiyor mu?''

Güldüm. ''Hem de nasıl!''

''Ama çok sakinsin.''

Derin, sesli bir nefesi ciğerlerime doldurup geri verdim. Başımı kaldırıp karşımdaki duvara baktım. O an bu zamana kadar ne yaşadıysam, içimde ne ölüp ne doğduysa, ne düşündüysem hepsini ona anlatmak istedim. Uzun zamandır yine içime kapanmış, kimseye hiçbir şeyimi anlatmamıştım. Birilerine anlatma ihtiyacıyla yanıp tutuşuyordum. Abigail'e dönüp dudaklarımı konuşmak için aralamıştım ki, bir şey beni bundan alıkoydu. Sesli bir nefes verip odanın içerisindeki banyoya doğru ilerledim. ''Bilmiyorum,'' diye mırıldandım. Abigail de peşimden gelip banyonun kapısında belirdiğinde yüzümü hızlıca yıkadım. Başımı kaldırıp yansımamı incelerken ''İnan, bilmiyorum,'' dedim. ''Her şey beni çok yoruyor ve hâlâ inanması çok güç ama buradayım ve devam ediyorum. Bildiğim tek şey bu.'' Başımı çevirip ona baktım. ''Bir de hepimizin içindeki o yaşama dürtüsü duruma bir şekilde adapte olmanı sağlıyor sanırım, malum kellemi isteyen çok.'' Abigail, omuzlarını düşürürken düşünceli görünüyordu. Ağzındaki baklayı çıkarırken düşüncelerini kolaylıkla dışarı vurduğunu fark etmiştim ve bunda samimiydi. Sanırım bir şeyler paylaşabileceği birinin yokluğunu uzun süredir çekiyordu. ''Ne zaman bitecek?'' dedi, huzursuz bir edayla. ''Tüm bu savaş ne zaman bitecek? Artık Belda yok, Eva ise kendi kabuğuna çekildi. Bunu bitti sayabilir miyiz?'' Diş fırçama uzanıp macunu sıkarken iç çektim. ''Ne zaman bitti gibi hissetsem hiçbir zaman bitmiyor, Abigail,'' dedim. ''Keşke sana bittiğini söyleyebilsem. Hâlâ başımızda def edilmesi gereken bir sürü bela var: Cadıların akın akın Elysion'a gelişi gibi.''

Element: HayaletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin