İkinci Kısım Yirmi Birinci Bölüm

43 6 0
                                    

İyi okumalar! ^-^











''Konuş,'' dedi, Eva, sakin kalmaya çalışarak. ''Yalan olmazsa senin için daha iyi olur.'' Belda'nın yüzünde alaycı bir gülüş belirdi, bakışları kirpiklerinin ardından yukarılara tırmandı ve Eva'nın yüzünü inceledi. ''Claire, olmasaydı ne yapardın bilmiyorum. Sence de zayıf birinin karşımda bu denli tehditkâr konuşması acizlik, değil mi?''

''Görünen tek aciz sensin,'' diyerek araya girdi, Claire. Parmaklarını hareket ettirdi, Belda'yı saran ağaç kökleri ve sarmaşıklar, onu iyice kapana kıstırarak kundaklanmış bir bebeğe çevirdi. Belda, canının yanmasına rağmen boğazından yükselen çığlığı zar zor yuttu, gözlerinin birinden bir damla gözyaşı akarken Eva'nın suratına gözlerini kırpmadan bakıp pişkince güldü. ''Çok fazla şey biliyorsun, şimdi anlatmaya başlarsan git gide dizginlerini açarım. Sonunda rahat bir nefes alırsın,'' dedi, Claire.

''Aldığın gibi de diğer tarafı boylarsın,'' diye ekledi, Eva. Dudak büktü. ''Bu senin için bir nimet bence. Yaptığın onca şeye, zalimliğe, kana, açgözlülüğe rağmen nihayetinde huzurlu bir uyku çekeceksin. Ah, ama dur! İsteklerini gerçekleştiremeyeceksin, işte bu senin için epey zor olmalı.'' Eva, Belda'nın karşısında çömelip onun gözlerinin içine bakarak bunları dillendirirken Belda'nın keyfinin git gide kaçtığını görüyordu ve bu, ona hiçbir şeyin veremeyeceği kadar zevk veriyordu.

''Madem öyle,'' diye mırıldandı, Belda. Yüzünde saklamak istediği bir yenilgi vardı. ''Ne olduğunu en başından beri biliyordum. Annenin bize nasıl ihanet ettiğini, o zavallı harmoniayla nasıl birlik olduğunu biliyordum. Anneanneni bu yüzden devreye soktum, onu kandırdım. Annen de tıpış tıpış evine döndü. Büyükannen ve büyükbabanı öldürmek çocuk oyuncağıydı. Onlar da anneni koruyarak bana sırt çevirmişlerdi. Bana sırt çevireni asla affetmeyeceğimi bilirsin.''

Eva, suratını buruştururken sırtını ardındaki taş duvara yasladı. Bir ayağını diğerinin önüne atıp kollarını göğsünün altında birleştirdi. Belda'ya tepeden bakmak daha güçlü hissettiriyordu. Karşısındakini güçsüz kılmak için eline geçen her fırsatı değerlendirmek, böyle anlarda onun tek gayesiydi.

''Anneni hemen bir kazaya kurban etmedim. Seni izlemek, onu izlemek, babalarını izlemek; peşinden ölümlerini tek tek yazmak ve oynatmak daha keyifli gelmişti,'' dedi. Kendinden asla utanmıyor, tam aksine yaptıklarıyla övünüyordu. İçinde saf bir kara kış hüküm sürüyordu sanki, duygu denen şeyi göğsünden koparıp atmıştı ya da kendini bildi bileli böyleydi. Onun geçmişine dair, nasıl böyle birine dönüştüğüne dair herhangi bir fikir yürütmek zordu. O, kötüydü. Daha fazla nasıl tanımlayabilirdi ki Eva? Kelimeler, onu gördüğünde anlamlı bir bütün oluşturamıyor, içinin çirkinliğini betimleyemiyordu.

Öne doğru biraz eğilip Eva'ya yaklaşmaya çalıştı. Kirpiklerinin altındaki iri, siyah irislerinde kışkırtıcı bir bakış vardı. Dudaklarındaki yarım yamalak utanmaz gülüşü, dediklerinin üzerine basa basa söyleyişi Eva'nın gözlerini karartmak için yeterliydi. ''Emin ol, her birinin infazında ben de vardım ve o kadar keyif aldım ki.'' Eva, hiddetle hareketlendi. Diyeceklerini bir an olsun hiçe saymıştı; onu öldürmek, bir şeyleri öğrenmekten daha değer taşımıştı gözünde o an için. Natasha, hızla, ona ulaşıp kolundan tuttu. Geriye doğru çekip duvara yasladı. ''Seni kışkırtıyor,'' dedi. ''Akıllı davran.''

''Arkadaşını dinle, Eva. Yoksa ağzımdan tek kelime çıkartamazsın.''

Belda'nın arkasında duran Claire, bir elini arkaya doğru uzattı, Abigail'i her ihtimale karşı kolluyordu. Diğer elini önüne doğru uzatıp Belda'nın hizasında kaldırdı. Parmaklarını oynatışıyla köklerden biri ayrılıp Belda'nın boğazına sarıldı.

Element: HayaletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin