Birinci Kısım Bölüm On Beş

52 4 4
                                    

Bu bölüm kısa da olsa aşırııı sevdim, umarım siz de seversiniz.

İyi okumalar!! ^-^

Unutmadan saymaya devam, son üç...

Claire

1 Ocak 2020

Sanırım artık zamanı gelmişti, yazdığım deli saçmalarını okumanın. Bir süredir birikiyordu; beyaz sayfaların üzerinde siyah ya da mavi tükenmez kalem izleriyle damla damla kan lekeleri ve gözyaşları bulunuyordu. Bir kâğıt parçası, benim belleğimden bir parçayı temsil ediyordu. Kolayca yok edilebilecek bir parça kâğıdın aklımdan daha güvenli olması ne üzücüydü böyle. Kendime yetemiyor, yetemeyecek gibi hissediyordum. Bana neler olduğunu hâlâ kestiremesem de sorumlusunu çok yakınımda hissediyordum, benden bir parçaydı, bir bütündük birlikte. Ona uzanıp benden çaldığını alamamak felçliymişim gibi hissettiriyordu. Elimi kolumu bağlıyor, beni çaresiz bırakıyordu. Bu çaresizlikten öylesine usanmıştım ki artık çabalama isteğim bile her geçen gün solmaya başlıyordu. Öylece uzanmaya devam etmek ve düşünmemek istiyordum. Beni ne ayakta tutuyordu, bilmiyordum. Kendimi bir an uçurumun kenarında buluyor, hemen sonraki an da oradan kilometrelerce uzaklaştığımı görüyordum. Bir şey beni vazgeçmekten alıkoyuyordu, hiçliğe tutunuyordum ancak o hiçlikte bir şeylerin saklı olduğunu tenimin altında hissedebiliyordum, varlığı beni ürpertiyordu.

Bir süredir yalnızlığın esiri olmuş birine dönmüştüm, bu yalnızlığın içine demir atmıştım ve bir sabah, gözlerimi araladığımda üzerimdeki ağırlık aşina olduğum bir ağırlığa dönmüştü. Bedenimden bir parçaya evirilmişti. Buna ne, nasıl sebep olmuştu; kestirmek güçtü doğrusu. O sabahın üzerinden çokça vakit uçup gitmişti ve ben, bir gram yol kat edememiştim geldiğim yerden. Yalnızca bedenimde bir şeyler yerine oturuyor, bir kabullenişi kucaklıyordum. Acılarımın ortasında oturup kalmaktan ya da divane gibi çıkışı aramaktan ziyade sakinleşmiş, öylece donakalmıştım. Çevremdeki zaman da benimle birlikte ağır ağır akıyordu. Pencerenin kenarında neye baktığımı bilmeden uzun vakitler geçiriyordum, düşündüğüm bir şey değil, birden fazla şey vardı. Artık eskisi gibi acıtmıyordu canımı. Çünkü aynı anı tekrar döndürmüyordum, yalnızca rahatlamak istiyordum, tamamen bu isteğe kelepçelenmiştim. Beni devam ettiren şeyin bu olmadığı apaçık ortadaydı ama etkisini yok sayabilir miydim? Üstüme sinen dengesiz ruh hâli biraz daha gerilemişti, uykuya hazırlanan bir kaplandı. Avda yorgun düşmüştü, karnı hâlâ tok değildi ama çok yorgundu. Dört ayağının üzerinde koşmak ve kükremek ondan enerjisini koparıp almıştı. Artık açlığını umursamıyor, öylece uyumak istiyordu. Ne kadar sürer bilinmezdi, düşünebildiği tek şey uykuydu.

Benim uykum buydu: Hareketsizce boşluğa bakmak, ses duymamak, ağlamaktan ağırlaşan ve zaman zaman ağlamak için yanan gözlerimi yavaş yavaş kapatıp açmak, ellerimdeki kupanın içindeki yarılanmış çayın soğumasını beklemek.

Bir sükûnetin nelerden beslendiğini, nelere sebep olabileceğini hiç düşünmemiştim hayatım boyunca. Düşünsem de hayal gücüm bir adımdan ilerisine gitmemişti. Artık anlıyordum, hissediyordum. Tüm dünya griye dönmüştü ve bu grilik bir şekilde bana keyif veriyordu. Olmam gereken yer burasıymış gibiydi, benim güvenli alanım buydu. Doğru ya da yanlış, önemsiz bir tartışmaydı. Kimin ne kadar doğru bulduğu beni mutlu etmiyordu, ne kadar yanlış bulduğu da öyle.

Bakışlarımı cam kenarında daldığım yerden dağınık masama çevirdim. Tükenmez kalemlerin kapakları açık rastgele bırakılmıştı, belleğim ise farklı sayfalarda dağınıktı.

Öyleyse okumamın vakti gelmişti.



'Meryem'e de yeni bölüm eklediim, buradan sonra oraya da uğramak isterseniiz bekliyor hazırda ^-^

Element: HayaletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin