İyi okumalar dileriiim✨❤️
Her insanın bir dönüm noktası vardır;bazen bu sevgiyle,aşkla,acıyla veya hüzünle olurdu.Ama her türlüsü de insanın canını yakar,bedenini acıtırdı.Dönüm noktası dendiğinde ilk akla gelen sevdiğinin canının acımasıdır.Ve tabii sevdiğinle beraber de senin de canının acımasıdır.
Karanlık çoktan gökyüzünü bulmuş ve yerini almıştı.Her insan farklı bir şekilde bir yere yetişmeye çalışıyor,bazıları ise stresten arabanın kornalarına basıyordu genellikle fazla basanların durumu kritiktir.
"Açın şu yolu!" Diye haykırdım dişlerimin arasından.Yanımda sevdiğim kadının canı acırken ben nasıl olurda sakin kalabilirdim ki? Bu imkansızdı.
Maris'i restorandan çıkardığım an bayılmış,daha sonrasında bir türlü kendine gelememişti.Canı acıyordu hissediyordum çünkü onunla beraber benimde canım acıyordu.Uzun zaman sonra hayatımda bir başkası ile canım acıyordu,acı verici ama güzel duyguydu sadece sevmek anlamında.
Maris ara sıra gözlerini aralıyordu ama ne kadar diretsem de o güzel dudaklarını aralayıp konuşamıyordu.Her şey çok güzelken birden bire onun canının yanması çok tuhaftı.Bildiğim tek şey incire olan alerjisi yüzünden bayılmasıydı.Belki de farklı bir şey vardı yediği tatlı da ama ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu.
"Siktir!" Dedim arabanın içinde haykırarak.Bakışlarım yanımda ki kadını bulduğunda aynı zamanda burnundan akan kanı da fark etmiştim.Onu böyle gördükçe kendime kızıyordum. "Maris lütfen gözlerini aç!"
Maris hala uyukluyordu,belki de uyanıktı ama acıdan dolayı sesini çıkaramıyordu.Bakışlarımı kısa anlığına ondan çevirip yola çevirdim,fazlasıyla trafik vardı ve Maris bu uzun yolcululuğa daha fazla dayanacak gibi değildi.
Arabayı olduğu gibi durdurdum,anahtarı yerinden çıkarıp cebime attım ardından hemen arabadan indim.Arabanın ön tarafından dolaşıp Maris'in olduğu tarafa geçtim ve kapıyı açtım.Maris'i kucağıma aldıktan sonra arabayı kilitledim ve gidebildiğim kadar hızlı bir şekilde hastaneye doğru yürümeye başladım.Kollarım güçsüzdü ama onu taşıyabiliyordum,ki zorundaydım da.
"Lütfen dayan,"dedim fısıldayarak.
Birkaç dakika sonra hastane ileride belirdiğinde derince bir nefes aldım.Biraz sonra hastaneye varmıştım,beni fark eden hemşireler hızla yanıma doğru geldiğinde bir başka hemşire sedye getirdi ve kucağımda ki Maris'i sedyenin üzerine bıraktım."Ne oldu?" Dedi hemşire Maris'in gözüne ışık tutarken.
"Alerjisi olan bir şey yedi,burnu da kanadı!" Dedim telaşla.
"Tamamdır beyefendi sakin olun şimdi içeriye alcağız hastayı." Dediğinde hemşire,sadece başımı sallamakla yetindim.
Birkaç hemşire sedyede yatan Maris'i götürürlerken bende peşlerinden ilerlemeye başladım,acil yazan bölüme girdiklerinde ben dışarıda kalmıştım.Çok kötü hissediyordum kendimi,onun canı yanarken bende burada acı çekiyordum.
Birkaç adım geriye gidip bulduğum ilk sandalyeye oturdum.Derince nefesler alıp vermeye çalıştım her ne kadar zorda olsa.Hala aklım almıyordu ona olanlara,bunu kim biliyordu da tatlısına alerjisi olan inciri koymuştu anlam veremiyordum.Aklımda bir isim gidip geliyordu ama kesinliğe varamıyordum bir türlü.
"Manas?" Duyduğum sesle bakışlarımı önümden çevirdim.Onur ve Aslı gelmişti,buraya gelirken bir ara onları aramış ve hızlıca durumu anlatmıştım.Onlara ihtiyacım olacaktı kesinlikle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİS
Teen Fiction........ Gözlerim her zamanki gibi onu arıyordu.Ama bugün yoktu , onu görememiştim. Tam güvenimi toparlayıp ona olan hislerimi açıklayacakken onun olmaması ne gibi bir şanstı? Gözlerim dolu dolu ayrıldım ordan içimden fısıldadım. "Elvada yeşil gözlü...