*** AREN'DEN ***
Babamın, ona yaptıkları işkencelerden yorulduğu için intihar ettiğini öğrendiğimde 16 yaşımdaydım.
Rodion Romanoviç Savanov babamın en yakın arkadaşıydı. Ben altı yaşındayken bir daha dönmemek üzere evimden ayırmıştı beni. Yanıma sadece açık kahverengi peluş ayımı alabilmiştim, o kadar.
Beni babamdan ayırdığı için ona çok kızmıştım. Nedenini sorup duruyordum. O ise bu konuda bana açıklama yapmaktan kaçınıyordu.
Birlikte bir trene atlamıştık. Tren'deki yolculuğumuz on saatten fazla sürmüştü. Sonunda küçük bir kasabaya ulaştık.
Orada beni bir eve götürdü. Olivia isimli bir kadınla tanıştırdı. Karısı olduğunu söylemişti. Sonra da beni ona emanet edip gitti.
Olivia'nın ölmüş oğlunun kimliğini bana verdiklerini sonradan öğrendim.
Olivia beni gerçek ismimi kimseye söylememem konusunda uyardı. Bundan sonra bana Anton diye seslenileceğini söyledi. İsmim Anton Rodionoviç Savanov olmuştu.
Bu duruma çok zor alışmıştım. Olivia'ya güvenmemin tek sebebi bana karşı çok iyi davranmasıydı. O yaşlarda hiçbir şeyi uzun süre sorgulayamıyordum. Unutup gidiyordum.
Hayatımın bundan sonrasını Olivia'yla birlikte geçirdim. Gerçek annemle hiç tanışmadığım için Olivia'ya anne diye seslenmem kolay olmuştu. Beni çok seviyordu. Zamanla aile olduk. Ama bu olanları hiçbir zaman unutmadım.
Olivia çok cana yakındı. Bana gerçekten onun çocuğuymuşum gibi davranıyordu. Bazen ben oyun oynarken uzun uzun beni izliyor, düşüncelere dalıyordu.
Olivia Türkçe'yi iyi biliyordu. Bana Türkçe dersleri verirdi. Bunun nedenini bile düşünmeden öğrenmeye çalışırdım. Yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyordum. Bu konuda da hızla ilerleme kat ediyordum.
Küçük rus kasabasında ikimiz beraber yaşıyorduk. Ben okula gidiyordum. Derme çatma bir köy okulunda okuyordum. Olivia beni her sabah uğurluyordu. Kasabadaki tüm çocuklar aynı okula gidiyordu. Birkaç arkadaşım bile olmuştu. Herkesin bana Anton diye seslenmesine okula gittiğimde ancak alışabilmiştim.
Rodion mutlaka yanımıza uğrardı ama bazen aylarca gelmediği oluyordu. Buna karşılık her ay para göndermeyi asla unutmuyordu.
Beni her ziyarete geldiğinde babamın çok iyi bir yerde olduğunu, onu merak etmememi söylüyordu.
Sürekli babamı sorup duruyordum. Olivia da Rodion'un mutlaka bir bildiği olduğunu söylüyordu. Ama Rodion'a ne kadar sorarsam sorayım ağzından hiç laf alamamıştım. Babamla ilgili bir şey duyamadığım gibi kendisinin ne iş yaptığıyla ilgili de bir şey duyamamıştım. Sürekli uzakta olduğu için onun bir gemi kaptanı olduğunu bile düşünürdüm.
Onunla ilgili çok az şey bilmeme karşılık iyi anlaşırdık."Zamanı gelince." derdi. "Zamanı gelince öğreneceksin."
Ben de sabırla bekledim.
Babamı o kadar uzun süre görmemiştim ki öldüğünü düşünmeye başlamıştım bile. Geceleri sürekli nasıl öldüğünü hayal etmeye çalışıyordum. Onu özlüyordum.
Bir yandan da yaşamaya devam ediyordum, ne için olduğundan bi'haber.
Rodion her geldiğinde bana okçuluk ve dövüş dersleri verirdi. Benim işim bu, derdi. Hiç anlamazdım. Kaptanlıkla bunun ne alakası var diye düşünürdüm.
Yakın dövüşle ilgili bildiğim hemen hemen her şeyi bana o öğretmişti. Bu kadar gizemli ve tuhaf olmasına rağmen onu her gördüğümde sevinirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHZEN: Kızıl Anka
Action"Ağzı açılmayan bir ejderha gibi. Göğsüne vuran her nefesinde, sıcak buharın yaktığı her soluğunda ölüyordun sen. Nefes versen yakacaktın kendini, vermesen ölecektin. Her durumda yanmaya mahkumdun. Ben sadece..." "Sen sadece, her gün ölüşümü seyrett...