"Seni özgür bırakıyorum. Gidebilirsin."
Duyduklarım donup kalmama sebep oldu. Gözlerim sabit olarak onda takılı kaldı.
Aren başını yere eğdi. Yüzüme bakamıyordu. Birkaç saniye ikimizde konuşmadan öylece durduk.
Daha sonra elimden tuttu ve beni yürütmeye başladı. Elimi bir hışımla ondan çektim. O çıkınca ben de garajın kapısından dışarı çıktım. Artık sokaktaydık. Aren dönüp büyük garajın kapısını kilitledi.
Anahtarı yerinden çıkardıktan sonra cebine attı ve ne zamandan beri taşıdığını bilmediğim, az önce toparladığım valizimi ayaklarımın ucuna koydu.
"Şimdi, birbirimizi hiç görmemişiz gibi yap tamam mı? Hiç tanışmamışız gibi. Evine dön."
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤Şimdi hikayenin en başına dönüyordum. Her şeyin başladığı eve.
Geçen sefer geldiğimde karantina altında olan ev bu sefer bütün polis şeritlerinden arınmış halde karşımdaydı. Gündüz güneşin altında bile iç kavurucu karanlığını koruyordu ve oldukça ürkünçtü.
Annemin olmadığı zamanlarda bana her zaman ürkünç gelmişti zaten ama dışarıda yürüyen insanlar oranın bir cehennem olduğundan habersizdi. 30 numaralı ev, sanırım hayatımın başlangıcı da sonu da burada olacaktı.
**Bundan sonra onu hiç görmeyeceğimi düşünmüştüm. Arkasını dönüp gitmişti. Tamamen iletişimimiz kopmuştu ve annemin katilini bulma düşüncesi de artık benim için sadece bir hayaldi.**
Uzunca bir süre valizimde o ölünce polis merkezinde bana verilen poşedi aradım. İçinde evin anahtarı vardı.
Anahtarı buldum ve kapıyı açıp içeriye ilk adımımı attım. Küf kokusu burnuma dolarken gözümün önüne gelen eski anıları savuşturdum ve düşüncelerimi dağıtmaya çalıştım.
İçeri geçtim. Koltuğa birkaç kez elimle vurup tozlarını dağıttıktan sonra oturdum. Valizimi de ayaklarımın dibine koymuştum.
Evin soluk mavi duvarları ne olduğunu çözemediğim değişik duygular uyandırmıştı bende. Bir süre duvarlara baktım. Yıllar sonra ilk kez gelmişim gibiydi. Her yerde örümcek ağı toplanmıştı ve toz tabakaları oluşmuştu.
Gülümsedim kendi kendime acıyla. Ne bekliyordum ki. Aren'in yanında olunca buraya bir daha hiç geri dönmeyeceğimi mi?
Omuzlarımı dikleştirdim ve ayağa enerjik bir şekilde kalktım. İlk işim o herife ait olan her şeyi bu evden atmak olmuştu.
Bulduğum büyük bir poşede eşyalarını, boş bira şişelerini bütün herşeyini doldurup evin biraz ötesindeki konteynıra attım. Ona ait olan anılar silinecek gibi hissettirmişti bu lakin hiçbirini unutmak mümkün değildi.
Mutfağa yürüdüm ve eski, küçük radyomu çalıştırdım. İkinci işimse evi baştan aşağıya temizlemek olmuştu.
Çalan radyo eşliğinde bütün her yeri gücüm yettiğince temizledim. Akşama doğru yorgunlukla kendimi odamdaki yatağa bıraktım. Hatırladığım son ses radyoda çalan şarkının sesiydi. Hatırladığım son cümleyse şuydu:
"Şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden..."
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤Sabah sanki yıllardır hiç durmadan çalışıyormuşum gibi bir ağırlıkla uyandım. Kollarımı kımıldatmaya bile halim yoktu. Yorganın ağırlığı beni daha çok yorarken üzerimden atmak için bayağı bir uğraştım. Ve sonunda yorgana karşı olan savaşımda galip gelen ben oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHZEN: Kızıl Anka
Action"Ağzı açılmayan bir ejderha gibi. Göğsüne vuran her nefesinde, sıcak buharın yaktığı her soluğunda ölüyordun sen. Nefes versen yakacaktın kendini, vermesen ölecektin. Her durumda yanmaya mahkumdun. Ben sadece..." "Sen sadece, her gün ölüşümü seyrett...