Kim olduğunu görmek için iyice yaklaştım. Beni görüp ayağa kalktı. Yüzünü tam olarak gördüğümde ağzım bir karış açık bir şekilde ona baktım.
Savaş?
O Savaş Kırat mı?
Evin bahçe kapısına doğru koşarak geldi ve bana sarıldı.
"Seni yalnız bıraktığım için üzgünüm."
Evet oydu. İlk şoku atlattıktan sonra kollarımı ona sardım. Onu o kadar özlemiştim ki...
Beni bir yıl boyunca yalnız bırakmak zorunda kalmıştı çünkü askere gitmesi gerekiyordu. Onu görmemin sevincine odaklandığım için bir şey demedim. Geleceği zamanı hep hesaplardım, nasıl da aklımdan çıkmıştı.
"Ben iyiyim."
Beni omuzlarımdan tutarak görüş hizasına çekti.
"Baban..."
Endişeli gözleri sokak ışığının altında parıldıyordu.
"İyiyim."
Derin bir nefes verdi. Beni gördüğü için rahatlamış gözüküyordu. Kesinlikle benim için endişelenmişti. Özellikle de babamın öldüğünü duyduğunda. Her zamanki gibi, endişelenmişti.
"Sana bir şey yaptı sandım. Saatlerdir kapıda gelmeni bekliyorum."
"Hey, kendimi koruyamayacağımı mı sanıyorsun? Bana bir şey olmaz, sana kaç kere söyledim."
Güldü ve saçlarımı karıştırdı.
Dakikalardır bizi film izliyormuş gibi izleyen üçlüye döndüm. Net göremedikleri için olsa gerek bize kısık gözlerle bakıyorlardı.
"Onlar kim?" diye sordu.
"Arkadaşlarım."
Savaş kocaman açtığı gözlerle bana döndü.
" 'Arkadaşların' mı? Senin 'arkadaşların'?"
Buna şaşırması kesinlikle normaldi. Gülümsedim.
"İçeri geçelim, anlatacağım."
Cihan Gece ve Oktay'ı zorla yürüterek kapıya kadar getirdi.
Kapıyı açarken Savaş'a sordum.
"Eve döneceğimi nereden bildin? Beni aramaya çoktan çıkmış olman gerekirdi."
"Birincisi eve kimse dönmeyecek olsaydı pencerelerin tümü açık olmazdı. Ve ikincisi, aldığım kokuya göre ev yeni boyanmış."
Kafamı aşağı yukarı sallayarak "Tebrikler." dedim. "Sanırım bir dahiyle arkadaşlık ediyorum."
Gülerek içeri girdi. Cihan'lar da içeri girene kadar kapıyı açık tuttum.
Herkes girdiğinde kapıyı kapattım ve içerideki koltuklardan birine de ben çöktüm. Tam yanımda Savaş, karşımda da muhteşem üçlü oturuyordu.
"Seninle bu halde tanışmak istemezdik ama..." diyerek mahçupluğunu dile getirdi Cihan.
"Önemli değil." dedi Savaş ta elini uzatarak.
"Ben Savaş.""Ben de Cihan. Memnun oldum. Sonunda kim olduğunu öğrenebildik."
İkisi de gülümserken "Bir dakika." dedim. "Sen nereden biliyorsun?"
Hatırladığım kadarıyla Savaş hakkında sadece Aren'le konuşmuştum ve o konuşmalar esnasında da Cihan yanımızda değildi.
Cihan'ın surat ifadesi gerilirken Gece atlayıp "Aren bize defalarca tanıyıp tanımadığımızı sordu da." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHZEN: Kızıl Anka
Action"Ağzı açılmayan bir ejderha gibi. Göğsüne vuran her nefesinde, sıcak buharın yaktığı her soluğunda ölüyordun sen. Nefes versen yakacaktın kendini, vermesen ölecektin. Her durumda yanmaya mahkumdun. Ben sadece..." "Sen sadece, her gün ölüşümü seyrett...