"Büyük hata. Çok büyük bir hata hem de. Bir de istihbarata haber verdiniz öyle mi?"
Adamlar gelip kolumdan yakaladılar. Savaş bırakmak istemese de beni çekiştirdiler.
"Yanlış yaptın Savaş Kırat. Annene yazık olacak."
"Hayır!" diye bağırdım.
Savaş "Yapma!" diye bağırdı.
Adamlar beni çekiştirirken bir anda telefondan silah patlama sesi duyuldu.
Şok dalgası Savaş'la ikimizi ele geçirdi. Onun gözleri kocaman açılmıştı. Kalbi muhtemelen göğsüne dar geliyordu. Bakışlarımız kesiştiğinde adamlar hala beni sürüklüyorlardı. Kendime gelmeye çalıştım. Adamların ikisini de ani bir öfke dalgasıyla saniyeler içinde yere yıktım. Tam da o sırada siyah minibüsün içinden biri indi.
Onu tanıyordum.
Kamer bize doğru yaklaşırken "Neler oluyor?" diye sordum. Savaş ona saldırmak için harekete geçti ama yanına gidemeden onu durdurdular. Savaş'ın yanına ulaştığımda "Ne tür bir şaka bu?" diye bağırdım.
Kamer alaylı bakışlarla ikimize bakarken "Bu bir şaka evet. Ama gerçeklik payı oldukça fazla olan bir şaka."
Savaş'ın ağzından daha önce hiç duymadığım ağır bir küfür çıktı. Ve ardından bağırdı.
"Seni öldürürüm! Yemin ederim bunu yaparım."
"Sen bütün bunları göze alıyorsun demek. Onun için ailenden vazgeçiyorsun." dedi beni gözleriyle işaret ederek.
Savaş bana, ben de Savaş'a baktım. "Yapmak zorunda değilsin." diye fısıldadım.
O da çok korkmuştu. Buna rağmen "Onları başka bir yere göndeririz. İzlerini kaybettiririz. Merak etme. Ben seni yalnız bırakmayacağım, onlara da hiçbir şey olmayacak."
Bunu söylerken o da tedirgindi. İkimiz de farkındaydık. Savaş benimle gelse de, gelmese de ailesinin kaçışı yoktu. Çünkü artık onlar da benim zayıf noktam sayılıyordu. O, tüm bunlara rağmen benim yanımda olmak istiyordu. Ailesini alıp arkasında bile bakmadan kaçıp gidebilirdi. Ama yapmadı.
Kamer'e döndüm.
"Bir şartım daha var. Onların evlerine korumalar dikeceksiniz. Ama farkedilmeyecek. 7/24 nereye giderlerse onlar anlamadan peşinden gidecekler."
Kamer dudaklarını birbirine bastırdı. Çok fazla şey istediğimi düşünüyor olabilirdi. Ama beni isteyen de oydu. Yerdeki adamlara kalkmaları için emir verdi. Ben arabaya geçtim. Savaş binmeden önce Kamer'in kulağına doğru eğildi ve ürkütücü bir ses tonuyla konuştu.
"Onu hiçbir zaman yalnız bulamayacaksın."
Ve aralarında sert bir bakışma geçti.
Arabayla eski, boş bir depoya gelip uzun süre gizli bir geçitte yürüdükten sonra açık bir araziye çıktık.
"Helikopter izinleri tamam mı?"
"Evet ama bu sıralar çok dikkat çektiğimizi söylüyorlar."
"Devlet için çalıştığımızı söyleseydin." dedi Kamer ve karşı taraftan cevap gelmesini beklemeden helikoptere bindik. Kamer "Gözler." dediğinde aklıma Selena'nın kızları ışınladığı sahne gelince güldüm. Savaş ve Kamer bana garip garip baktılar. Umursamadan bana verilen bandı gözlerime taktım. Neye güldüğümü söyleseydim beni helikopterden atarlardı.
Pervaneler hareket etmeden önce pilotun birkaç düğmeye bastığını işittim. Farklı tınılarda tam 8 sayı tuşladı. Hangi sayıları tuşladığını ancak birkaç kez gidip geldikten sonra bulabilirdim. Ama sayıların melodisi aklıma çoktan kazınmıştı. Ayrıca pilotun da herhangi bir müzik aleti çalıyor olduğuna kalıbımı basabilirdim. Çünkü ritmik bir melodiyi takip eder şekilde tuşlara basmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHZEN: Kızıl Anka
Action"Ağzı açılmayan bir ejderha gibi. Göğsüne vuran her nefesinde, sıcak buharın yaktığı her soluğunda ölüyordun sen. Nefes versen yakacaktın kendini, vermesen ölecektin. Her durumda yanmaya mahkumdun. Ben sadece..." "Sen sadece, her gün ölüşümü seyrett...