25. Bölüm

562 65 14
                                    

Hyunjin Fransa'ya gideli altı gün olmuştu, Felix bu altı gün boyunca evi bırak odasından bile dışarı doğru düzgün adım atmamıştı. Chan Minho'lara durumu anlatıp Felix'in bir süre sahneye çıkmayacağını söyledi, Minho Felix'e izin vermişti.

Felix yatağında uzanmış boş boş tavanı izliyordu, gözleri ağlamaktan kırmızılaşmış, göz altları morlaşmıştı. Boğazı ağrıyordu ve halsizdi. Yavaşça yatakta doğruldu, sırtını yatak başlığına yasladı. Telefonunu eline alıp altı gün boyunca yaptığı gibi Yeonjun'un instagramına girdi. Hyunjin'i paylaştığı bir şeyde görmek istedi, tek korkusu başkasıyla birlikte görmekti. Yeonjun'un son paylaşımlarında tekrar onu göremeyince telefonu kapatıp kenara attı.

"Salaksın sen Felix, havaalanına gidip durduracaktın işte salak." diye söylendi kendi kendine Felix sinirle ellerini saçından geçirirken. Yataktan kalkıp banyoya ilerledi, kıyafetlerin kurtulup sıcak bir duş aldı. Üstüne bir şeyler giyip ıslak saçlarla tekrar yatağa uzandı.

Chan, Changbin ve Jeongin ile eve girdiğinde elindeki poşetlerle mutfağa giderken seslendi ikiliye.

"Siz geçin salona bunları yerleştirip geliyorum."

Chan elindekileri mutfağa yerleştirdikten sonra salona geri döndü, birbirine kedi köpek gibi dalaşan Changbin ve Jeongin'in kafasına yastık attı.

"Düzgün durun iki dakika, Felix'e bakıp geliyorum zaten morali bozuk biliyorsunuz salak salak davranmayın." dedi Chan ve merdivenlere yöneldi.

Felix çalan kapısı ile gözlerini açıp yorgun bir ton ile gel komutunu verdi. Chan odaya girdiğinde Felix gözlerini açtı ve ona baktı.

"Chan yemek için çağıracaksan aç değilim ben." dedi ve önüne döndü Felix.

"Jeongin ve Changbin geldi aşağı gel biraz kafa dağıtalım hadi." dedi Chan ve Felix'in saçlarını okşayıp odadan ayrıldı.

Felix ayağa kalkıp telefonunu cebine attı ve aşağı indi, kendisini kollarını açmış ona gülümseyen Jeongin'in kollarının arasına bıraktı. Changbin ise onlara tiksinir gibi bakarak söylendi.

"Felix aşk olsun ben de buradayım ya."

Felix ona kısa bir gülümseme sundu, Jeongin ise dil çıkarıp kollarını daha çok Felix'e sardı. Chan odaya dört şişe bira ve abur cubur ile döndü, hepsini sehpaya bırakıp biraları tek tek açtı ve arkadaşlarına uzattı.

Derin bir sohbete daldıkları an Jeongin çalan telefonu ile irkildi, arayanın kim olduğuna baktıktan sonra hızla ayağa kalkıp mutfağa gitti.

"Seungmin bir şey mi oldu bu saatte?" dedi merakla Jeongin.

"Bir şey olmadı sadece ne yapıyordun merak ettim."

"Felix ve Chan hyung'un evindeyiz, oturuyoruz aslında amacımız Felix'e moral olmak..."

"Anladım o zaman tutmayayım seni, sonra konuşuruz." Seungmin telefonu kapatıcakken Jeongin onu durdurdu.

"Seungmin! istersen buraya gelebilirsin birlikte otururuz?" dedi tatlı bir tonda.

"Pekala, geliyorum o zaman."

Seungmin telefonu kapatıp yola çıktı, Jeongin ise yüzünde saf bir gülümseme ile salona döndü.

"Niye sırıtıyorsun sen öyle?" diye sordu Changbin.

"Seungmin geliyor, sorun olmaz di mi?" dedi Jeongin.

Chan ve Felix sorun yok diye kafa salladı, Seungmin de geldiğinde ikinci biralarına geçmişlerdi. Seungmin Jeongin'in yanına oturmuş arada kaçamak bakışlarla çocuğu izliyordu. Felix ise Chan'ın yanına geçmiş boş bakışlar ile yere bakıyordu.

Bleu Lune - HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin