24. Bölüm

588 66 36
                                    

Hyunjin kaç saat geçtiğini bilmiyordu, gözüne vuran güneş ışığı ile zorlanarak açtı gözlerini. Yavaşça yattığı parkenin üstünden doğruldu, sırtına ve beline giren ağrıyla yüzünü buruşturdu.

Telefonunu alıp saate baktığında öğlene geldiğini fark etti. Kimseyle konuşmak istemediği için telefonunu uçak modundan çıkarmadı. Yerden yavaşça kalkıp gerindi, etrafa baktığında her yerde bardak ve şişe kırıkları olduğunu fark etti, derin bir nefes verip kırıkları aldırış etmeden banyoya ilerledi. Hızlı bir soğuk duş alıp üzerini değiştirdi, mutfağa geçip bir bardak su içti. Kırıkları olduğu gibi bıraktı, temizlemekle uğraşamayacak kadar halsizdi. Ceketini giyip telefonunu ve arabasının anahtarını aldı, evden çıkıp arabaya bindi ve kulübe doğru sürdü.

Felix ise Chan'ın zoruyla yataktan çıkarılmıştı, mutfakta Chan'ın hazırladığı kahvaltı masasına geçmiş, tabağındakiler ile oynuyordu.

"Felix oynama omletinle, ye şunu hadi." Chan çatalıyla Felix'in çatalına vurdu konuşurken.

"Aç değilim Chan..." diye mırıldandı Felix.

"Açsın ve yiyeceksin hadi, sonra hazırlan kulübe erken geçiyoruz bugün kampı uzattık diye." Chan bir yandan Changbin ve Jeongin'e mesaj atıyordu.

Felix en sonunda masadan kalkmış ve odasına geçmişti, hazırlandıktan sonra gitarını da alıp aşağı indi. Chan kapının eşiğinde dikilmiş onu bekliyordu.

"Hazır mısın Lix?" gülümsedi Chan.

"Hıhım, gidelim."

"Emin misin yorgun görünüyorsun?" dedi Felix'i süzerek Chan.

"İyiyim hadi gidelim." Felix kısa bir gülümseme sundu.

Evden çıkıp taksiye bindi ikili, kulübe varana kadar Felix'in tek düşündüğü şey Hyunjin'in nasıl olduğuydu, onu görmek isterken bir o kadar da korkuyordu. Kulübe varan taksiyle birlikte parayı ödedi Chan, taksiden inip kulübe geçtiler. Felix gitarını sahneye bıraktıktan sonra bara doğru ilerledi, Jisung daha gelmemişti ama Wooyoung bardakları siliyordu. Felix bar taburesine bıraktı kendisini, Wooyoung onu fark edip yanına yaklaştı.

"Ne içersin Felix?" dedi gülümseyerek.

"Viski sour, Woo. Her zamanki gibi." dedi Felix.

Wooyoung içkisini hazırlayıp Felix'e uzattı, Felix içkiden bir yudum alıp gözlerini kapattı. Aklına Hyunjin için kokteyl hazırladığı, Hyunjin'in kokteyli tattırmak için dudaklarını birleştirdiği zaman geldi. O yumuşak, sıcak ve biçimli dudakları deli gibi özlemişti.

Hyunjin arabasını park edip kulübe girdi, gözleri hemen bar kısmında oturan Felix'e çarpmıştı, Felix onu fark etmeden gözlerini hızlıca çekti. Çalışanlara kısa bir selam verdi başıyla, hızlı adımlarını ofisine yönlendirdi.

Felix yanından ona bakmadan hızlıca geçip giden bedenle kasıldı, aşırı yorgun, soluk ve halsiz durduğunu fark etti. Kalbinde hissettiği sızı ile birlikte içkisini kafasına dikip boş bardağı sertçe tezgaha vurdu.

Jisung ve Minho geldiklerinde Minho hızlıca ofislerin olduğu kısma ilerlerken Jisung bara geçti, bar tezgahına yaslanmış boş bardakla oynayan Felix'i süzdü Jisung. Wooyoung Jisung'a kaş göz işaretleriyle durumun vahimliğini gösterdi, Jisung başını sallayıp Felix'in önüne yürüdü.

"Lix ben geldim."

"Jisung gelmişken içkimi tazeler misin?" diye mırıldandı Felix.

"Olmaz sahneden önce sarhoş olamazsın hem kaç tane içtin sen?" dedi Jisung onu dürterek.

Bleu Lune - HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin