Felix sabaha kadar doğru düzgün uyuyamadı, Hyunjin'in uçağının bir an önce inmesini ve evine gidip onunla konuşmayı istiyordu. Telefonuna uzanıp saati kontrol ettiğinde Hyunjin'in çoktan inip eve geçtiğini düşündü, Jisung'tan öğrenmişti kaçta ineceğini. Yataktan kalkıp üzerini değiştirdi ve telefonuyla cüzdanını alıp kimseyi uyandırmadan evden çıktı.
Hyunjin'in evinin önüne geldiğinde derin bir nefes alıp zili çaldı, kimse açmadığında birkaç kez daha çalıp bekledi. Hiç ses ya da tıkırtı yoktu. Telefonunu çıkarıp tedirgin bir şekilde Jisung'u aradı.
"Jisung, Hyunjin evde değil nerede? Dönmedi mi? Burada olması gerekiyordu?"
"Felix sakin ol, döndü Hyunjin." dedi Jisung, arka plandan yürüme sesleri geliyordu.
"Nerede o zaman? Kafayı yiyeceğim ya!" dedi Felix yüksek bir sesle.
"Dur bahçeye çıktım, iyi dinle beni şimdi. Minho az önce geldi Hyunjin'i havaalanından alıp yazlık evine götürdü, sana adresi atıyorum mesaj olarak git ve kendini affettir." dedi Jisung Minho'nun duymadığından emin olduğu bir tonda.
"Teşekkür ederim Jisung, çok teşekkür ederim."
"Önemli değil Lix, iki arkadaşımı da mutlu görmek istiyorum sadece, görüşürüz."
Telefonu kapattığında bir taksi çevirdi Felix, şoföre Jisung'un attığı adresi gösterdi. Taksi yola çıktığında Felix'in içi içine iyice sığamamaya başladı, heyecanlıydı bir an önce Hyunjin'i görmek istedi. Yağmur şiddetli bir şekilde yağmaya devam ederken taksi evin önünde durdu, Felix ödemeyi yapıp indi ve daha fazla ıslanmamak için evin kapısına koştu. Arka arkaya çaldığı kapıyı tekrardan kimse açmamıştı, Felix umutsuzca yere çöktü ve sırtını kapıya yaslayarak oturdu. Gözlerinden süzülen yaşlar yağmura karıştı.
Hyunjin uzun süren bir sahil yürüyüşünün ardından eve döndü, kapısının önünde oturan bir bedeni fark edince kaşlarını çattı, yaklaştıkça o bedenin Felix olduğunu fark etti. Küçük bedeni yağmurdan ıslanmıştı, gözleri kapalıydı ve titriyordu. Hyunjin yavaşça ona yaklaşıp üşüyen bedeni inceledi, elini omzuna koyup hafifçe dürttü.
Felix gözlerini araladığında hafifçe eğilmiş ona bakan Hyunjin ile karşılaştı, hızla ayağa kalkıp üstünü düzeltti.
"Felix, ne arıyorsun burada?" Hyunjin aşırı sakindi.
"Ben, şey, ben konuşmak istedim..." diye mırıldandı Felix.
"Üşüyorsun, ince giyinmişsin ve ıslaksın, içeri geç." dedi Hyunjin ona bakmadan kapıyı açarken.
Felix Hyunjin'in arkasından eve girdi, etrafı incelerken Hyunjin'in sesi ile ona döndü.
"Sana kıyafet vereyim, sıcak bir duş al banyo şu tarafta." Felix banyoya doğru ilerledi, Hyunjin kendi kıyafetleriyle banyoya geldi, Felix'e uzatıp bir şey demeden içeri döndü. Felix sıcak bir duş alıp verilen kıyafetleri giydi ve içeri geçti.
Hyunjin tekli koltuğa oturmuş yere bakıyordu, Felix karşısında dikildi. Hyunjin onu fark edince bir süre inceledi. Islak saçları, belirgin çilleri, kırmızılaşmış dudakları... Hyunjin nefesini tuttuğunu fark etmedi o an, ayağa kalkıp boğazını temizledi.
"Otur, sana papatya çayı getireyim." dedikten sonra mutfağa gitti.
Felix ise ona uyarak koltuğa geçti, evi incelemeye devam etti. Birkaç dakika sonra Hyunjin iki kupayla döndü, birisini Felix'e uzatıp karşısındaki koltuğa oturdu tekrardan. Felix iki eliyle tuttuğu kupadan bir yudum alıp gözlerini kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bleu Lune - Hyunlix
FanfictionGece kulübü sahibi olan Hyunjin ve onun kulübünde grubuyla çıkan Felix'in hikayesi.