Seungmin sabah çalan telefon sesiyle gözlerini açıp gerindi, komodindeki telefona uzanıp bakmadan açtı, uykulu sesiyle konuştu.
"Alo?"
"Alo? Seungmin? ben Jeongin'i aramıştım ama yanlış mı aradım ki?" dedi Chan şaşkın sesiyle.
Seungmin gözlerini açıp telefona bir göz attı.
"Doğru aramışsın ben kendi telefonum sanıp açtım..." Seungmin yanında uyuyan Jeongin'e kısa bir bakış atıp ses tonunu ayarladı devam etmeden önce, "Jeongin uyuyor şuan, bir şey mi oldu Chan?"
"Bir şey olmadı da bugün stüdyo günü ama Felix'e ulaşamadım ben o konuşmuş mu diye soracaktım."
"Tamam uyandığında sorarım sana döner Jeongin o zaman." dedi Seungmin.
"Tamamdır görüşürüz Seungmin." dedikten sonra telefonu kapadı Chan.
Seungmin telefonu tekrardan kenara bırakıp Jeongin'e döndürdü bedenini, bir süre inceledi Jeongin'i. Jeongin kıpırdanmaya başladığında uyandığını anlayıp gülümsedi Seungmin.
"Günaydın." dedi yumuşak bir tonda Seungmin.
"Günaydın..." diye mırıldandı gerinirken Jeongin.
Seungmin yataktan kalkmak üzere olan Jeongin'in bileğini tuttu, Jeongin Seungmin'e dönüp gülümsedi.
"Kalkmam gerek, patronum dakik birisi." dedi Jeongin.
"Jeongin, biz sevgiliyiz değil mi? Yani ben bu konularda biraz... Kötüyüm? Yanlış anlamıyorum değil mi? Birlikteyiz biz?" dedi Seungmin meraklı bakışlarıyla.
Jeongin ufak bi kahkaha attı, uzanıp Seungmin'in yanağını öptü.
"Yok Seungmin öylesine kamptan beri takılıyoruz, birlikte uyuyoruz, öpüşüp randevulara çıkıyoruz, sadece iki arkadaş gibi..." dedikten sonra Seungmin'in şaşkın suratına bakıp tekrar güldü, "Bakma şöyle saf saf, sevgiliyiz tabii ki." dedi Jeongin.
Seungmin Jeongin'i kendine çekip öptü, geri çekildiklerinde yanağını da öpüp yataktan kalktı. Telefonunu eline aldı ve Minho'dan gelen mesajlara baktı.
"Anlaşılan Hyunjin şehire bugün de dönmüyor, hızlıca kahvaltı yapıp bara geçelim fazladan çalışmamız gerekebilir." dedi Seungmin telefonunu incelerken.
Jeongin onu onaylayıp giyinmek için olduğu yerden ayaklandı.
Hyunjin gözlerini açıp içeri vuran güneşe baktı bir süre, ayıldığını hissettiği zaman kafasını çevirip kolları arasında uyuyan güneş ışığını izledi bu sefer.
Hafif aralanmış dudakları, minik burnu, çilleri ve kırmızılaşmış yanakları ile huzurla uyuyan sevgilisini inceledi Hyunjin, yanağına uyandırmamaya özen göstererek minik bir öpücük kondurdu ve yavaş bir şekilde yataktan kalktı Hyunjin.
Üzerine değiştirip odadan çıktı, telefonunu eline alıp uçak modundan çıkardı ve Minho'ya yarın döneceğine dair kısa bir mesaj attı. Evden çıkıp ayakkabılarının bağcıklarını sıkıca bağladı ve temiz havayı içine çekti telefonu tekrardan uçak moduna almadan önce Hyunjin. Telefonunu cebine koyup gerindi ve sabah koşusuna başladı.
Hyunjin yaklaşık bir saat sonra geri döndü koşudan, eve girip bir bardak su içtiğinde hiç ses olmadığını fark etti, yatak odasına çıkıp Felix'e baktı, çilli çocuk uyumaya devam ediyordu, Hyunjin gülümseyip dolabına ilerledi ve yavaşça içinden kendine temiz kıyafet aldı.
Hyunjin sıcak bir duş alıp giyindi ve mutfağa indi, sevgilisi uyanmadan önce ona güzel bir kahvaltı hazırladı, hazırladığı her şeyi tepsiye koyup yaptığı papatya çayını da fincana doldurdu. Tepsiyle birlikte yatak odasına çıktı tekrardan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bleu Lune - Hyunlix
FanfictionGece kulübü sahibi olan Hyunjin ve onun kulübünde grubuyla çıkan Felix'in hikayesi.