Daniel ileride bir gölet oldugundan bahsetti. Yarışmanın bitiş noktası bu göletti. Anna başlamadan önce atının kulağına bir şeyler fısıldadı. Dan bu kadının artık her davranışının değişik olduğunu düşünmeye başlıyordu. O da atına değer verirdi ama onla daha önce konuştuğu olmamıştı. Anna hazır olduğunu belirtince üçe kadar sayıp yarışmayı başlattılar. Dan Anna'nın at üzerindeki o hareketlerini gördükten sonra onun basit bir rakip olmadığını anlamıştı zaten ama şu an... Bu kadın böyle at sürmeyi nerden öğrenmişti anlamıyordu. Amcası Lord Sellington'un öğretmediğine emindi. Bir bayana böyle at sürmeyi nerede öğretebilirdi ki İngiltere'de.
Anna önüne gelen her bir engeli ustalıkla aşıyordu. Yüzünde rüzgarın dansını hissederken bu yarışmanın iyi yönleri olduğunu da istemeden olsa da itiraf etti kendine. Yan gözle düke baktığında aynı hizada olduklarını farketti.
'Hadi fırtına daha hızlı.'Fırtına onu duymuşçasına hızlandı.
Daniel Anna'nın rüzgara karışan melodik kahkalarını duyuyordu. Ve Fırtına ile konuşmalarını... Tam anlamıyla sürprizlerle doluydu. Biraz daha ilerledikten sonra Anna'nın sesini duymaz oldu. Geriye doğru baktığında Fırtınayı gördü ama üzerinde Anna olmadan!
Dan atını hızla geri döndürdü ve Fırtına'nın yanına getirdi. Attan atlayıp etrafına bakındı. Ama yoktu.
'Anna nerdesin?'
'Annabella.'
'Ses ver Tanrı aşkına!!!'
Biraz daha ilerleyince çalıların yanındaki bedenini farketti. 'Tanrım hayır.' Telaşla yanına koşup başını kaldırdı.
'Anna beni duyuyor musun?'
Genç kız gözlerini kırpıştırıp açtı. 'Ah Lordum sanırım siz kazandınız.'
Daniel sinirden köpürmek üzereydi. Deli kadın attan düşüyor, ölümden dönüyordu ama hala yarışmadan bahsediyordu.
'Saçmalamayın lütfen.' Onun doğrulmasına yardımcı olurken eliyle belinden destek oluyordu.
'Ne oldu? Nasıl düştünüz?'
'İnanmayacaksınız ama Fırtına'nın karşısına yılan çıktı. O da şaha kalktı.'
'O hareketleri yaparken şaha kalkan atın üzerinde durmayıda öğrenseydiniz keşke.'
Anna bir kahkaha patlattı 'İnanın beklemediğim anda oldu yoksa asla düşmezdim.'
Dan onu kendi atına oturttu ve Fırtına'yı bir ağaca bağladı.' '
Ne neden onu bağladınız?'
Daniel gözlerini devirerek 'Zaten korktu şimdi ona binemezsiniz. Daha sonra birini gönderip onu aldıracağım.'
Anna anladığını belirten bir iki şey mırıldandı. Dan onun arkasına atlayıp atı eve doğru sürmeye başladı.
'Durun ben inip yürüyeyim en iyisi lordum. Yoksa yarışma kurallarını deldiğimi düşünürler.'
'Hayır bayan, burada kalıyorsunuz. Saçma yarışma kurallarının canı cehenneme! Az kalsın ölüyordunuz!!'
Anna adamın sinirli sesiyle daha fazla konuşmaması gerektiğini anladı. Eve yaklaştıklarında diğer heskesin bahçede olduğunu gördüler. Dük kınayan gözlere aldırmadan attan indi ve bir centilmen gibi Anna'ya elini uzattı. Onu indirdikten sonra elini bırakmayıp jürinin önüne kadar eşlik etti. Yaşlı düşes oturduğu yerden ayaklanıp;
'Leydi Sellington yarışma kuralları fazla umrunuzda değil anlaşılan.'diyerek ona baktı. Anna telaşla elini dükün elinden kurtarmaya çalıştı ama nafile... Adam eline yapışmıştı resmen! Utanarak başını önüne eğdi.
'Aslında anne, Leydi Sellington'un bir suçu yok. Kendisi dönüş yolunda attan düşüp baygınlık geçirmişti, onu yolun kenarında buldum ve her adaya yapacağım gibi ona eve kadar eşlik ettim.' Etraftan gelen onaylama nidaları dükün sözlerini güçlendirmişti.
'O zaman Leydi siz odanıza çıkın. Ben size bir hekim göndereceğim.'
Anna elini dükün elinden kurtarıp reverans yaptı ve Bayan Lefields'ın eşliğinde oradan ayrıldı.
Anna odasına girdiğinde sinirinden birilerini pataklama duygusuyla dolmuştu 'Her adaya yapacağım gibi' Ha!! Öküz herif!! Tam onun anlaşabileceği hatta hoşlanabileceği bir insan olduğunu düşünemeye başlarken hem de... Dük denen adam bu tek lafıyla her şeyi yerle bir etmişti.
Bayan Lefields'ın onu giydirip yatağına yerleştirmesiyle Anna gözlerini kapattı. Ne beklemişti ki ondan... Gerçekten! Bir de şimdi ona vermesi gereken 10 tane cevap vardı. Ah inşallah unutmuştur dedi. Yoksa onu ilk sorusunda boğacağından adı gibi emindi.
***
Anna ertesi gün soluğu bahçede aldı. Dünkü siniri hala geçmemişti ve bu yerde ona huzur veren iki yer; bahçe ve tabi ki kütüphaneydi... Süs havuzunun kenarına oturup elini suya uzattı.
'Anlaşılan iyisiniz. Sizin için endişelenmeme gerek kalmadı.'Onun o ukala sesini duyduğunda tepki vermedi. Dük gelip yanına oturunca ayağa kalktı ve gitmek için hareketlendi. Ama kolunu tutan el buna engel olmuştu. Sakince ona dönüp yüzüne baktı.
'Bir sorun mu var lordum?'
'Hayır yok leydim.'
'O zaman kolumla alıp veremediğiniz ne?'Dük önce Anna'nın kolundaki eline ardından genç kızın zümrüt yeşili gözlerine baktı. Sonra ani bir hareketle onu kendine çekti. Anna önce şokun etkisiyle kıpırdayamasa da kısa bir süre sonar çırpınmaya başladı.
'Bu çok...çok uygunsuz. Çekin elinizi! Bakın fena olacak.'
'Annabella senle ben doğru düzgün konuşamayacak mıyım?'
'Bırakın dedim.'
'Hayır dedim.'
'Uyarıyorum.'
'Ben de.'
'Hatta Anna şimdi yapacağım şey için seni uyarmıyordum. Bunu hakettin.'
Anna anlamayarak genç adamın gri gözlerine baktı. Ve... Dük onu öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN İNTİKAMI
Ficción históricaYıllardır düzenlenen bir evlilik müsabakası... Bu yarışa katılan geçmişi gizemli ve ruhu intikamla dolu bir İngiliz leydisi... Evlilikten köşe bucak kaçan genç bir dük... Onların gizemli ve bir o kadar da macera dolu yolcuğuna çıkmaya var mısınız?