29~Şans eseri

12.3K 788 21
                                    

Kim derdi ki Annabella Sellington sonunda kalbini genç bir adama teslim edecek? İnanılmayacak olan şey gerçek olmuştu. Anna nişan elbisesinin içinde aynadaki yansımasına bakıyordu. Kalbinin heyecandan yerinden çıkabileceğine emindi. Derin bir nefes aldı ve tekrardan aynaya baktı. Yansıması hoşuna gitmişti. Zümrüt rengi elbisenin içerisinde nefes kesici göründüğünü söyleyen hizmetçi kıza utanarak hak verdi. Yaşlı Düşes'in terzisi gerçekten de enfes bir iş çıkartmıştı. Elbisenin bel kısmı olabildiğine sıkıydı. Belden itibaren masallardaki prenseslerin elbiselerini andıran bir şekilde bollaşarak yere iniyordu. Yaka kısmında ise siyah kadifeden desenler vardı. Elbise omuzlarını açık bırakacak şekilde tasarlanmıştı. Kolları ise boldu ve romantik bir şekilde aşağı süzülüyordu. Terzi kadın bunun Çin işi olduğunu söylemişti. Kollarının bitiminde tekrar kadife siyah işlemeler kendini belli ediyordu. Anna saçlarını açık bırakmak istemişti. Bukleler halindeki saçları beline kadar geliyordu. Takı olarak ise sadece siyah elması tercih etmişti. Bunu düşes büyük bir özenle odasına getirmiş ve giysisine yakışacağını söylemişti. Son kez etrafında döndü ve fısıldadı.

'Üstad Sheakspare'in de dediği gibi 'Kaderimiz yıldızlarda değil kendi içimizde yatar.' Ve sonunda ben de kendi içimde yatan kaderi keşfettim.'

Ardından odanın kapısını araladı ve davetin verildiği salona doğru ilerlemeye başladı. Merdivenlerin başına geldiğinde bu kadar çok insana kimin haber verdiğini düşünüyordu? Sanki bütün İngiltere bu balo salonuna toplanmıştı. Anlaşılan kimse Dük Bartford'un nişan törenini kaçırmak istemiyordu. Merdivenden yavaş adımlarla indi ve kendisine gururla bakan düşese gülümsedi. Belki ilişkileri pek de iyi başlamamıştı ama şuan oldukça iyi bir iş çıkarmışlardı. Kalabalığın arasından kendine gelen kişiye baktığında Daniel'i gördü. Gri gözleri oldukça koyu bir renge bürünmüşlerdi. Ona en içten şekilde gülümsedi ve yanına geldiğinde kendini onun kollarına atmamak için derin bir nefes aldı. Onu o kadar çok seviyordu ki içi yanıyordu. Daniel elini nazikçe Anna'nın beline yerleştirdi.

'Acaba direk düğün mü yapsaydık diye düşünmeden edemiyorum. Sonunda seni omzuma atıp kaçırabilirim.' Dedi fısıltıyla.

Anna kahkahalara boğuldu bu sözler üzerine.

'Daniel sen delisin. Zaten düğün erken olsun diye annenin başının etini yedin. Bir hafta sonra evleneceğiz. Dayan.' Dedi ve gülümsedi genç kız.

Bu sırada Uşak Edward elindeki zili çalınca herkesin bakışları merdivenlerin tepesine yöneldi.

'Sayın lordlar, leydiler, baylar ve bayanlar... Nişan töreni için Dük Bartford'u ve müstakbel Düşes, Leydi Sellington'u selamlamanızı rica ediyorum.'

Herkes Anna ve Daniel etrafında bir çember oluşturacak şekilde geriye doğru açıldılar ve öne doğru eğildiler. Edward elinde nişan yüzüğünün bulunduğu kutuyla Daniel'in yanına geldi. Sonunda fısıltılar kesilince genç adamın gür sesi salonu doldurmaya başladı.

'Anna, hayatımın anlamı, tanıdığım andan beri gülüşlerimin sahibi, kalbimin en bilinmedik noktalarına dokunmayı başaran... Annabella Sellington.' Yavaşça kutuyu açtı ve yüzüğü çıkardı. Damla şeklindeki elmas yüzüğün etrafı zümrüt parçalarla bezeliydi. Anna mutluluktan ağlamak üzereydi. Ardından Daniel kaldığı yerden devam etti. 'Bu yüzükle evlilik kurumuna olan ilk adımımızı atıyoruz.' Dedi ve yüzüğü Anna'nın nazik parmağına geçirdi. Ardından genç kıza doğru adeta saatler gibi gelen bir süre boyunca eğildi. Sonrasında ise ikisinin de beklediği an geldi. Dudaklarını birleşti. Nazik ama zamanı donduran bir öpücüktü. Anna neden Daniel tarafından her öpüldüğünde böyle hissettiğine bir anlam veremiyordu. Ama bundan mutluydu. Her defasında kalbi özgürlüğüne kavuşmuş bir kelebek gibi kanatlarını çırpıyordu. Dudakları istemeyerek de olsa birbirinden ayrıldığında kalabalıktan alkış sesleri ve şakacı sözler dökülmeye başlamıştı.

AŞKIN İNTİKAMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin