3.7

10.5K 501 132
                                    

feza: konferans salonunun olduğu koridora gel

Feza'dan dakikalar önce gelen mesajla zor da olsa kızların yanından ayrılmayı başarabilmiş, onun neden beni çağırdığını anlamasam da dediğini yapmıştım. Halbuki normalde o, beni ayağına çağırmak yerine yanıma gelmeyi tercih ediyordu.

Söylediği gibi konferans salonunun olduğu kısma dönüş yaptığımda daha tenha olan koridorda etrafta onu araya araya ilerlemeye başladım. Lakin o sırada hiç beklemediğim bir şey olmuş, kolumdan çekiştirildiğim gibi bir odaya girmiştim.

Tam çığlık atmak amacıyla dudaklarımı aralamışken ağzımı kapatan eller ve görüş açıma giren Feza ile bu hareketimden son anda vazgeçtim. Beni korkutmuştu!

"Şşt, sakin ol..."

Ağzımı kapatan elini çekip hemen arkamdaki kapıya yasladı. Ben hâlâ daha olayın şaşkınlığını atlatamazken "Niye böyle ani şeyler yapıyorsun?!" diye sormadan edememiştim.

"İlişkimize heyecan katıyorum, fena mı?"

"Sen manyaksın."

Güldü. Ardından bir elini kaldırıp önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirdi. Kafasını iyice yüzüme doğru eğip bana yukarıdan bakarken "Sadece seni özledim," diye mırıldandı.

Bu kelimelerden sonra yumuşamamak elde değildi. Beni nasıl etkisi altına alacağını çok iyi biliyordu...

"Ben de seni özledim."

"Finaller de bitti."

Onu başımla onayladım. Bugün bitmişti ve Feza geçen haftadan beri benimle sık sık görüşemiyor oluşunun acısını çıkartacağa benziyordu.

"Ne olmuş ki bittiyse?"

Bir şey söylemeden elini belime yerleştirerek sırtımın kapıyla temasına son verdi. O an beni sadece personellerin girebildiği temizlik odasına soktuğunu bile yeni fark ediyordum.

Giriş kartını nasıl bulabildiği konusunda hiçbir fikrim yoktu ama onun son sınıf olduğunu düşünürsek çok da şaşırmıyordum artık. Feza giriş kartını okutup kapıyı içeriden açana kadar da burada kapana kısılı kalmıştık.

Ben öylece düşüncelere dalmışken onun belimdeki elinin baskısı yok olmuştu. Çok geçmeden beni kollarımın altından tuttuğu gibi kaldırırken hemen arkamdaki rulo tuvalet kağıtlarının depo edildiği ve üst üste dizildiği kolilerin üzerine oturttu.

Onun ne yapmaya çalıştığını anlamak için gözlerine baktığımda ise o bacaklarımı hafifçe yana ayırıp kendisine yer açmakla uğraşıyordu. Benim neredeyse masa yüksekliğindeki kolilerin üzerinde yerimi almama neden olurken o da ayaktaydı.

"Beni ne kadar etkilediğini bilmeden böyle masum masum bakıyorsun ya..."

Söyledikleri bende gözlerimi kaçırma isteği uyandırıyordu. O da bunu hissetmiş olacak ki baş parmağını çeneme yerleştirip gözlerimizin temasını kesmeden tekrar araladı dudaklarını.

"İşte o anlarda aklımdan geçen şeyleri öğrenmek istemezsin."

Onun aksine endişeli bakışlarım kapıda geziniyordu. Her ne kadar odaya sadece personel kartıyla giriş olsa da okulun çalışanlarından birilerinin gelmesi de muhtemeldi.

"Feza burada böyle yakalanırsak..."

Ben cümlemi tamamlayamadan dudakları bana engel olmuş, ufak bir öpücük kondurup geri çekilmişti. "Yakalanmayız."

Kendinden emin şekilde konuşunca ona inanmak istedim. Yine de bu olası ihtimali göz ardı edemiyordum. Feza ise benim aksime fazla rahattı.

"Dersin ne zaman başlayacak demiştin?"

Derin bir nefes alıp bildiği hâlde sorduğu soruya karşılık "Bugünkü derslerim bitti," diye cevap verdim. Yüzündeki memnun gülümsemeyle yanağımı okşayıp tekrar konuştu.

"Ne tesadüf, benim de bitti. Geriye bizi engelleyen hiçbir şey kalmadı."

Yanağımdaki eli usulca boynuma kayarken işaret ve orta parmağına taktığı demir yüzüklerin soğukluğunu orada hissettim. İstemsizce nefesimi tuttuğumda o da baş parmağını hareket ettirip yavaşça boynumu okşamaya başlamıştı.

"Şimdi bebeğim, yeterince sabrettiğimi düşünüyorum. Sorgulama ve sadece bana uyum sağla."

Cümlesini bitirmesiyle kafasını yavaşça bana doğru yaklaştırdı. Dudaklarımızı birleştirip yavaşça beni öperken ben de ona izin verdim. Ellerimi Feza'nın kollarına yaslayıp destek alırken o da her geçen saniye daha da hızlandırıyordu dudaklarının hareketini. Ben de öylece ona uyum sağlamaya çalışıyordum.

Boynumdaki elini yavaşça aşağı kaydırdı. O esnada dudakları da eş zamanlı olarak ayrılmıştı dudaklarımdan. Uzanıp burnuma ufak bir öpücük kondurdu ve "Bir şeyler yanlış giderse ve istemediğin bir şey yaparsam bana söyleyeceksin, tamam mı?" diye sordu nefes nefese.

Onu zorlukla onayladım. Feza da aldığı onayla birlikte tekrar dudaklarıma yapışmıştı. Elinin baskısını bu sefer de göğsümde hissettiğimde elimin altındaki koluna tırnaklarımı geçirdim.

Feza parmaklarının uçlarını usulca sol göğsümde gezdiriyor, göğüs ucumu bulmak istercesine baskı uyguluyordu. Dokunuşları o kadar varla yok arasındaydı ki bu beni daha da çıldırtıyordu.

Ben göğüslerimdeki parmaklarının baskısına odaklanmaktan dudaklarına karşılık dahi veremezken o da daha fazla devam etmeden geri çekildi. Gözlerimizin birbirine temas etmesine neden olduğunda onun gözlerinde gördüğüm ifade beni anlık olarak korkutmuştu.

"Hassas noktan göğüslerin demek..."

Nefessiz kalmamdan ve onun üzerimde gezinen parmaklarından dolayı hızlı hızlı nefes alıp veriyor, ses çıkarmamak için yanağımı ısırıyordum. Feza'nın gözleri ise sanki içimi görebiliyormuş gibi göğüslerimdeydi.

"Burayla daha sonra çok daha yakından ilgileneceğim, bebeğim. Hoşuna gideceğinden eminim."

Göğsüme bakarak konuşmasının ardından elini üzerimden çekti. Bacağımdaki diğer eli önce belime, oradan da kalçama kaydığında çok geçmeden iki elinin baskısını da kalçalarımda hissetmiştim.

"Sen de ister misin Asu?"

Gözlerimi kırpıştırıp "N-neyi?" diye sordum heyecandan kekelememe engel olamayarak. O ise bu tepkime gülmüştü.

"Seninle daha yakından ilgilenmemi."

Yutkundum. Bana gözlerindeki yoğun ifadeyle bakarken söylediklerini idrak edebilmek için kendi kendime zaman kazanmaya çalışıyordum.

"İsterim..."

Yüzünde memnun bir gülümseme oluştu. Şu an, tekrar dudaklarımızı birleştirmeden önce benim soluklanmam için bekliyordu ve bir yandan da konuşuyordu. Ama ben ne kadar nefes alırsam alayım asla yetmiyor gibi hissediyordum.

Elleri rahat durmayıp bir anda pantolonumun üzerinden kalçalarımı avuçlarının arasına alıp sıktığında "Feza!" dedim hafif yüksek çıkan sesimle. Nasıl sıktıysa canımı acıtmıştı.

"Efendim bebeğim?"

"Ne yapıyorsun?"

Elinin baskısını bir kez daha hissettiğimde gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Ben uyardıkça inadına yapıyordu sanki.

"Kalite kontrol."

Kaşlarımı çatmama engel olamazken "Kaliteli miymiş bari?" diye sordum alaylı çıkan sesimle. Bu sorum onun hoşuma gitmiş olmalıydı ki kahkaha attı.

"Hem de çok."

Başka bir şey söylememe izin vermeden bugün kaçıncı olduğunu sayamadığım kez tekrar öpmeye başladı beni. Bu çocuk gerçekten doyumsuzdu...

bu feza da az değil he :d

sizi bölüm için biraz beklettim ama beklediğinize değen bir bölüm olduğunu düşünüyorum, umarım beğenmişsinizdir😚🤍

bu öykü simsiyah ve kimsenin de keyfi yok ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin