[asu]
"Nerede kalmıştık?"
Feza'nın sorusuyla derin bir nefes alıp "Ben sana sonra göstereceğim nerede kaldığımızı Feza," diye kısık sesle mırıldandım. Bir yandan da yüzümdeki gülümsemeyi bozmamak için oldukça çaba sarf ediyordum ki ufak tehditim anlaşılmasın.
Feza'nın kahkaha sesi kulaklarıma ulaştığında karnını çimdikledim. O da uyarıyı almış gibi gülmesini durdurmuştu.
"Fezacım ben kalksam mı artık? Sen güzel güzel yayınına devam et."
Bakışlarımı ondan çekip ekrana çevirdiğimde çoğunluğun itiraz ettiğini ve gitmemem gerektiğine dair bir şeyler yazdığını fark ettim. Bu işleri iyice sarpa sararken en nihayetinde kabullenip "En azından sandalye falan getireyim," diye devam ettirdim sözlerimi.
"Gerek yok, güzelim. Bizim evde sandalye kalmadığını onlar da anlayışla karşılar. O yüzden biz evde böyle kucak kucağa oturuyoruz. Siz de sıkıntı etmezsiniz herhalde."
Güldüm. Ama bu gülme daha çok sinirdendi. Hemen birkaç adım ötemizde mutfaktaki yemek masasının sandalyesi duruyordu. Feza'nın bilerek bu şekilde yapması sinirimi gitgide daha da katlıyordu. Hoş, yayındaki insanlar da onun alaylı konuşma tarzından dalga geçtiğini rahatlıkla anlayabilirdi.
"Abi diğerleri de kucak kucağa oturuyor mu demiş Emre. Aynen kardeşim, Buğra ile Mete kucak kucağa oturmadan yemek yiyemiyor."
"Uzatma istersen Feza."
Benim uyarımla birlikte bir şey demeden bacağımdaki elini çekti. Ben de oturduğum dizinden ayaklanıp masanın ucundaki sandalyeyi Feza'nın oturduğu oyuncu koltuğunun yanına doğru çektim.
Feza bana kendi kalktığı yere oturmamı işaret ettiğinde gülümseyip koltukta yerimi aldım. O da benim çektiğim sandalyeye oturmuştu.
Bilgisayar ekranında bu sefer gayet net bir şekilde gözükmeme karşılık "Ee, merhaba o zaman herkese. Ben de Asu," diye kendimi tanıtma gereği hissettim. İstemsizce gerilmiştim ve altımdaki tayta gerginlikten tırnaklarımı geçirmeme engel olamamıştım.
Feza da benim rahat olmadığımı fark etmiş olacak ki elimin üzerine elini yerleştirerek baş parmağıyla yavaşça elimin üzerini okşamaya başlamıştı.
"Yengeyle yayın gelsin diye başımın etini yiyordunuz amına koyayım, alın size yayın."
Elimin üzerindeki baskısının yok olduğunu hissettiğimde onun rahat bir şekilde ona hazırladığım tostu yediğini gördüm. Ben konuşamıyordum bile, o ise karşıdaki ekranda gözükmesine rağmen asla gocunmadan yemeğini yiyordu. Ondaki bu sakinlik beni gerçekten şaşırtıyordu.
Derin bir nefes alıp gözlerimi ekrana çevirdim. Yaklaşık olarak iki bin kişinin bizi izlediğini fark ettiğimde dudağımı dişlememe engel olamamıştım. Lakin izleyen kişilerin sayısını düşünmemeye çalışarak ekranda beliren yazıları okudum.
"Nasıl tanıştığımızı soruyorlar Feza."
Aklıma gelen anılarla güldüğümde Feza ağzındaki lokmayı bitirip "Anlat," dedi. Ardından ikinci tostuna geçip bir ısırık aldı. Ben aklımdaki olayları süzgecimden geçirirken Feza'nın bana ısırdığı tostu uzatmasıyla ben de ufak bir parça ısırık aldım tostundan. Sonra da üstünkörü anlatmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu öykü simsiyah ve kimsenin de keyfi yok ✓
Teen Fiction[texting] asu: kim? asu: en azından bana kim olduğunu söyle asu: o gece gittiğin mekandaki kızlardan birisiyle mi aldatıyorsun beni? asu: ya da okuldan mı? asu: tanıyor muyum ben? asu: daha mı güzel benden? asu: benim asla sunamayacağım şeyleri mi s...