240522 | everything is bittersweet

291 22 1
                                    

24 Mayıs 2022

Sizce bir insan bir acıya alışır mı yoksa o acıyı kabullenir mi?

Bence ikisi de değil. Eğer gerçekten büyük bir acı yaşadıysanız, bir yakınınızı kaybetmek gibi, dışa vurmak zorunda değilsiniz, o acı sizin içinizde ilk günki gibi kalır. Dahası artabilir de!

Zaman her şeyin ilacı derler ya, yalan! Zaman her şeyin üzerine on mislini yükleyen bir faktör sadece. O kadar yoruluyorsunuz ki artık siz de gözlerinizi sonsuzluğa yummak istiyorsunuz.

Kampüsün bahçesinde, bir çardakta dersten önceki son kahvemi içiyor, gelen geçeni izliyordum. Yalnız kalmam düşünmemi, düşünmem canımın yanmasını sağlıyordu, bunu seviyordum. Ne kadar sadistçe de gözükse aslında değildi. Başkalarının zihnimi meşgul etmesi onunla olan anılarımızın gözlerimin önünden bir anlığına kaybolmasına sebep oluyordu.

Olaydan sonra ki yılın hiçbir dersini geçememiştim. Ertesi yıl alttan aldığım dersleri verebilmiştim sadece. Ancak yine de bir yığın geçemediğim ders mevcuttu ve mecburen üniversite bir yıl uzamıştı. Benimle birlikte Jennie'nin ve Jaehyun'un ki de uzamıştı. Jaehyun bizden bağımsızdı gerçi ya, tembelliğinden kalmıştı o.

Artık mezun olmak istiyordum, bu binada onsuz barınmak istemiyordum artık.

Biz burada tanıştık, ilk kez onu burada gördüm. Ben hâlâ buradayım ama o artık yok.

Artık kahkahası inletmiyor bu binayı.

Artık adım sesleri çınlamıyor zemininde.

Dersten derse etrafa çarparak koşuşturan kişilerden biri eksik.

Yağmur yağdığında kapıdan daha çıkmadan hep beklediği yer boş artık.

"Jungkook!" Başımı kaldırdım, Jaehyun buraya geliyordu. "Sesleniyorum hiç duymuyorsun."

"Dalmışım." Çardakta karşıma yerleşti. "Ne yaptın? Nasıl geçti dünki sınav?"

"Eh işte." Kısa cevaplarımı farketmişti. "Lalisa'yı düşünüyordun değil mi?"

"Aklımdan çıkmıyor ki."

"Ne güzel olurdu," duraksadı buruk bir gülümseme sergilerken. "Burada bizimle olsaydı." Çenesiyle masanın diğer bir boş kısmını gösterdi. "Şurada otururdu. Çizimlerini yapardı belki, belki kahve içerdi o da."

Hayal ettim. Hayali bile güzel. Gözlerim doluyor, görüş alanım bulanıklaşıyordu.

Sessizlik oldu, ben alışıktım sessizliğe. Lalisa gittikten sonra her şey sessiz, her şey soğuk, her şey siyah beyaz, her şey buruk.

Başımı kaldırdım aklıma gelenle. "Bazen öyle şeyler söylerdi ki, düşünüyorum da sanki hissetmiş gibi. Aniden bir hayat felsefesi atardı ortaya, dakikalarca durur düşünürdüm. Şimdi hepsini o kadar iyi anlıyorum ki."

Güldü. "Evet evet, hatırlıyorum. Sürekli 'Ne alaka şimdi Lisa?' derdim, o da yarım saat açıklardı onu bana. Ama asla ciddiye almazdım onu." Tekrar hüzünlenişimin ve başımı öne eğişimin ardından moodumu yükseltmeye çalıştı. "Hadi ama Jungkook, zırlamalarını dinlemeye gelmedim buraya."

"Çok özledim Jaehyun, artık dayanamıyorum sanırım."

Bana baktı endişeyle. Bir şey söylemek adına ağzını araladı ama vazgeçti. Benim kendimi öldürmemden korkuyorlardı. Kesin hiçbir şey söyleyemezdim, intihara meyilim artmıştı kazadan sonra. Lisa'nın buna karşı olduğunu bildiğimden katlanıyordum, yoksa çoktan çekilmez bir hal almıştı.

cemetery of oceansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin