O gecenin üzerinden resmen bir hafta geçmesine rağmen Lalisa hala kötüydü, hala kendine gelememişti. Ne kadar uğraşsam da anlık moodunu yükseltmek dışında başka hiçbir şey gelmiyordu elimden. Günün sonunda yine bir hayalete dönüşüyordu. Ölü gibi dolaşıyordu ortalıkta.
Gülümsemiyordu artık, artık hoplaya zıplaya yürümüyor, kahkaha atmıyordu, filozofluk yapmıyor, tatlı imalarda bulunmuyordu. Uyumuyordu, uyuyorsa da çok az uyuyordu. Onunla geceleri görüntülü konuşuyorduk, her gece. O dalana kadar uyumuyordum ben de. Onun uykusuzluğuna eşlik ediyordum.
Gerçi ben ona her daim eşlik ediyordum, gece gündüz yanında olmaya çalışıyordum. Hayatsızmış gibi sadece onun peşinde koşturuyordum.
Sürprizler yaptım, yeni şeyler denettirdim, Seul'ün kalabalık merkezinden uzaklaştırdım. Ancak ne yaparsam yapayım o geri gelmiyordu, bu kadar değişmesi benim çok canımı acıtıyordu. Tüm benliğinle onu geri getirmek için uğraşmama rağmen asla geri gelmiyordu.
Buluştuğumuzda hiçbir şey yapmak istemiyordu, kollarını belime sarıp başını göğsüme yaslıyor ve saatlerce öyle kalmak istiyordu.
Bu sefer aklımdaki son fikri deneyecek ve eğer onu kendine getiremezsem bu işi profesyonellere bırakacaktım. Biliyordum, yapacağım şey deliceydi, riskliydi. Belki de her şey daha kötü olacaktı ama o benim son fikrimdi, tüm çözüm yollarını denemeye ant içmiştim ben.
Onu evinden aldım her zamanki gibi. Saat akşam yediye yaklaşıyordu ve güneş birazdan batacaktı. Onu deniz kenarına getirmiştim. Noel'den çıkıp oturduğumuz banka tam da.
"İlk defa burada öpüşmüştük, hatırlıyorsun değil mi Lalisa?" Başını salladı. "Çok etkileyiciydi."
"Burada denizi ne kadar çok sevdiğinden bahsetmiştin."
"Artık o kadar çok sevmiyorum."
Biraz orada oturmuştuk, sonra ise planımı devreye sokmuş ve yürüyüş yaparmışçasına onu iskeleye getirmiştim.
"Yapacağım şey için..." Tedirgindim ama bu benim son kozumdu. Ona korkulacak bir şey olmadığını göstermeye kararlıydım. "Korkma, tamam mı?"
Bana anlamadığını ifade edercesine baş salladığında ona karşı gülümseyip üzerimdeki montu ve kapüşonluyu çıkardım.
"Ne yapıyorsun, hava buz gibi?" Sadece beyaz kısa kollu bir t-shirt ile kaldığımda haklılığını iliklerime kadar hissetmiştim. Es geçtim soğuk havayı, daha önemli meseleler vardı. Ayakkabılarımı da çıkardım. "Sokağın ortasında soyunacak mısın gerçekten?"
Umursamadım sorusunu, arkamı döndüğümde bana meraklı gözleriyle baktığını biliyordum. İskelenin kenarına iyice yaklaştığımda bir kaç metre aşağıdaki denize göz attım.
Aklımdakini anlamıştı. "Hayır, Jungkook sakın."
Omzumun üzerinden ona dönüp sadece gülümsediğimde gözlerindeki dehşeti farkedebilmiştim. "Jungkook bu tarafa gelir misin?" Bu bir istek değil, uyarıydı. Benim asla takmayacağım bir uyarı.
Derin bir nefes verip onun korkulu bakışları eşliğinde denize atladım. Ona bir sorun olmayacağını göstermeliydim.
Arkamdan çığlık attığını duydum, suya girince ses kesilmişti tabii ki.
Soğuk bedenimi ele geçirmişti, kanım donmuştu, organlarım bu soğukta kesinlikle çalılmayı kesecekti. Ama belli etmeyecektim, bir şey olmayacaktı ve o bunu görecekti.
Yüzeye çıkmam vaktimi almamıştı, çıkmam gerekiyordu ki korktuğu gibi bir şey olmayacağını anlamalıydı.
"Bak, bir şey olmadı Lalisa."
Ağlıyordu, hıçkırıklarını durdurmak için ellerini ağzına bastırmıştı. Tam kenarda dizlerinin üzerine oturmuş ağlıyordu.
"Jungkook çık oradan!"
Korkularının üzerine gitmesi fikrindeydim ama bu kadar korku ona yeterliydi.
Kulaçlarım kıyıya yöneldiğinde o da kıyafetlerimi toplamış ve iskele merdiveninden plaja inmişti.
Denizden resmen koşa koşa çıktım, benim bünyem için de bu soğuk fazlaydı. Durduğum yerde titriyordum. Suyun soğukluğu, ıslak vücudumu tokatlayan rüzgarla birlikte beni bu gece sağ çıkarmayacakları apaçıkken tek umursadığım karşımda bağıra bağıra ağlayan kişiydi.
Lalisa hızlı adımlarla yanıma geldi, elindekileri kuma fırlattı. Ağlıyordu ama sinirden gözlerinden alev de fışkırıyordu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Tüm gücüyle omuzlarımdan bir kaç kez ittirdi. "Ne yaptığını sanıyorsun?"
Serice kıyafetlerimi geri giydim, boğulmaktan değilse de soğuktan kesin ölecektim. "Bir şey olmayacağını göstermek istedim." Sesi tüm şehri inletecek derecede yüksek ve korkunçtu. "Sen bunu çocuk oyuncağı mı sanıyorsun?"
"Lalisa-"
"Aptalsın sen, aptal! Kendini denize atınca dünyamın bir anda yeşereceğini mi hayal ettin? O kadar kolay mı?"
Aralıksız bağırıyordu, çok korkmuştu ve dolayısıyla beni suçluyordu ama ben ona yardım etmek istemiştim, benim şimdiye dek tek yaptığım ona yardım etmekti.
"Sana yardım etmek istedim."
"Bu mu yardım! Aklınca destek mi olmaya çalıştın? Buysa eğer hiç ihtiyacım yoktu."
Söyledikleri o kadar ağırıma gitmişti ki ben de dayanamamış ve bağırmıştım. "Bu yardım! Aklımı kaçırdım artık!"
"Evet, düşünemiyorsun! Yaptığın şeyin üzerimdeki etkisini düşünemiyorsun!"
Arkamı döndüm, bir iki adım yürüdüm. Saçlarımı karıştırdım, yüzümü avuşturdum. Hepsi sakinleşmek içindi.
"Düşünemiyorum öyle mi? Düşüncesizim ben?"
"Evet!"
"Senin için yaptığım her şeyi düşünmeden yaptım öyle mi? Senin için bir haftadır uyumuyorum ben, okula gitmiyorum. Her şeyimi sana adadım ya ben, her şeyimi. Şu haftada senin yanında olmadığım bir an söylesene bana? Yok! Senin için -40 derece suya atladım Lalisa, bu siktiğimin soğunda, sen eldivensiz - beresiz dışarı çıkamazken ben denize girdim, denize. Senin için! "
Benden bu patlamayı beklemiyordu, ben de kendimden beklemiyordum bunu. "Jungkook yanıma gel, dedin geldim. Uyuyamıyorum, dedin uyumadım. Yemek yemedin, ben de yemedim. Ama ben düşüncesizim öyle mi? Ben seni geri istedim sadece, sadece eski Lalisa'yı istedim. Elimden geleni yapmadım mı senin için Lalisa?"
"Ben sudan korkarken senin denize atlaman mı beni geri getirecekti?"
Gözlerimi kapattım ve nefes verdim. "Ne yapalım biliyor musun, sen bir psikolog desteği al. Kendini iyi hissedene kadar da biz bir süre konuşmayalım. Ben ne yaparsam yapayım sana iyi gelmiyorum."
Dolu dolu gözlerini gözlerime dikti. "Gidiyor musun?"
"Doğru olan bu gibi-" Dinlemedi beni. "Beni bırakıyor ve gidiyorsun."
"Lalisa anlamıyor musun, aklımı yitirdim. Karar veremiyorum, senin bu halin beni öldürüyor görmüyor musun? Beni diri diri gömüyorsun, görmüyor musun?"
Sadece susup ağladığında ben de susmayı tercih ettim. Ona bir kaç adımda yaklaşıp bedenini bedenime çektim. Ellerimden biri otomatikman saçlarına diğeri beline varmıştı. Yüzümü de boynuna gömdüğümde buram buram onu koklamak bayağı iyi gelmişti.
Fısıldasa bile onu çok net duyacak kadar yakınındaydım. "Sakın, bir daha ayrılmaktan bahsetme." Ona sarıldığımda kendini güvende hissettiğini biliyordum, bundan daha önce bahsetmişti.
Ben de fısıldadım onun gibi. "Sakın bir daha benim karşımda ağlama, bana şu koca soğuk denizde bir şey olmaz ama tek damla gözyaşında boğulurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cemetery of oceans
Fanfiction"Arkanda bıraktığın kokunla yetinemiyorum sevgilim." Lalisa Manoban Üniversite son sınıf öğrencisiyken bahar şenliğinde yaşanan kaza sonucu hayatını kaybeder.