9 Ocak 2019
Tayland - Kore uçağının havaalanına varmasını, dolayısıyla da Lisa'yı bekliyordum. Ne engelini kaldırmış ne de telefonlarımı açmıştı, benim de aklıma onu almak gelmişti. Her yerde kuyruk biten Sehun'dan korkmuş ama Chaeyoung sayesinde onun gelmeyeceğini öğrenmiş ve rahatlamıştım.
Ne konuşmam, ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Tek bildiğim daha önce hiç davranmadığı kadar sert davranacağıydı. Belki abimden zor bela kopardığım arabaya bile binmeyecek, inat edecekti. Ama yine de geldim, yine de böyle kalmasına izin veremezdim.
Anons verildiğinde oturduğum bekleme alanından kalkmış ve kapıya ilerlemiştim. Onu tekrar görecek olmanın heyecanı ve aynı zamanda da aramızdaki soğukluğun stresi vardı.
Kapılar açıldı, geçen bir kaç kişinin ardından o görünmüştü. O da kapıdan geçer geçmez beni farketmişti, yanına ilerleyip elinde taşıdığı sırt çantasını aldım. "Neden geldin?"
"Seni birinin buradan alması gerekiyordu çünkü."
"Evime kendim gidebilirim." Aramıza öyle bir duvar örmüştü ki, neredeyse sizli bizli konuşmaya geçecekti. "Gidebileceğini biliyorum."
İlerlemeye başlamıştı ben de tam yanındaydım onun. Valizlerin dağıtıldığı alana vardığımızda birlikte oturma yerlerine oturduk. Bir kaç dakika hiç konuşmamış, yüzüme dahi bakmamıştı.
"Lalisa, Tanrı aşkına konuş benimle!" Duruşunu bozmadı. "Çok konuşmak istiyorsan eski sevgiline gidebilirsin." Sinirle nefes verdim. Sakinliğimi korumalıydım, herhangi bir yükselişimde bana postayı koyabilirdi çünkü. "Ben seninle konuşmak istiyorum, seni istiyorum."
"Hiç öyle durmuyordunuz o gece, o kız ve sen, gayet de samimiydiniz."
"Görünüşümüzün hoş olmadığını biliyorum ama gerçekten öyle değil. O Kore'de bile değildi o geceye kadar. Karşılaştık, barışmak istedi ben de ona hayatımda biri olduğunu söyledim." Alayla güldü. "Söylemeseydin, kızı kaçırdın bak gördün mü?"
"Lisa lütfen yapma böyle! Yalvarmamı iste, tam burada yalvarayım." Hızla kalkıp şeridin üzerinden valizini aldı ve kapıya yöneldi. Ben de kucağımdaki sırt çantasını sırtıma asıp arkasından ilerledim. Havaalanından çıkıp kapının yakınına park ettiğim arabaya yöneldik. Bir şey demeden arabaya yerleşti, ben de onun çantasınj ve valizini bagaja koyup ben de sürücü koltuğuna geçtim. Gece saat üçtü, gece uçuşunu muhtemelen orada daha fazla vakit geçirebilmek için istemişti.
Anayola çıktıktan sonra söylendim. "Şu saatte tek başına nasıl dönmeyi düşünüyordun?" Ukalalıkla cevap verdi. "Taxi diye bir şey var."
"Senle tanışmamış da olsaydım Momo'yu reddederdim." Onunla ilgili olan her şeyi anlatmaya karar verdim. Ondan bir şey saklamadan, tüm detaylarıyla anlatırsam belki güvenini kazanabilirdim. "Lise 2. sınıftan son sınıfa kadar iki yıllık bir ilişkim oldu. Sonlara doğru çok fazla tartışmaya başlamıştık, en yakın arkadaşımla aralarında bir şey olduğunu hissetmeye başlamıştım çünkü. Onu defalarca uyarmama rağmen bana hep karşı geliyordu, yanlış anlama, kıskançlığımdan değildi bu uyarılarım, gözümün önünde bariz bir şekilde flörtleştiklerini bile hatırlıyorum. En sonunda bana hiç haber verme gereği duymadan Jackson'la Amerika'ya gitti." Başından sonuna kadar beni sessizce dinlemişti. "Sarılıp, seni özledim diyince onu affedecek değilim. O kadar kendime karşı saygım var. En yakın arkadaşımla beni aldattığını unutmam. Hele ki sen varken onun konusu bile açılmaz, anlıyor musun?"
"Daha sen kendinden emin değilsin bile. Neden Tayland'a gideceğim gün Sehun gelince hemen kaçtın?" Bu çıkışını beklemiyordum. Ne diyeceğimi bile bilemedim. "Her şey benim için o kadar kolay olmuyor çünkü."
"Tabii Momo'ya alışıksın, tanıyorsun. Onunla olmak senin için daha kokay olurdu."
Derin bir nefes verdim. "Kimse senin yerini dolduramaz Lisa, bu böyle ve sonsuza kadarda böyle olacak. Ne Momo, ne de bir başkası. Bana güvenmemeni anlarım ama güven kazanılabilen bir şey, evet zor ama yapılabilir. İzin ver kazanayım güvenini."
Asla tepki vermeyişi sinirimi bozmuştu. Oflayıp önüme dönmüştüm. Beni sinirlendirmek için mi yapıyordu bilmiyordum, asla kafasınıevirip bakmamıştı bile. Dinleyip dinlemediğinden bile şüpheliydim.
Tüm yolu sessiz gelmişti, çıt dahi çıkarmamıştı. Ben her saniyede ondan bir tepki beklerken o sadece karşısındaki yolu izlemişti. Evinin önüne geldiğimde ondan umudu kesmiştim. Arabadan inip valizlerini aldım bagajdan. Valizleri alıp evine yöneldiğinde görüşürüz bile deme zahmetinde bulunmamıştı. "Görüşürüz demeyecek misin?"
"Görüşürüz."
Sinir bozucuydu bu tavrı. Sakinleşmek adına soğuk havayı çektim içime, lakin sesimden gerginliğim anlaşılabiliyordu yeterince. "Lalisa, seni seviyorum ve aramız böyle kalsın istemiyorum."
Duraksadı. Valizlerini kapının önüne bırakıp bir kaç adımda yanıma koştu. Bir çırpıda uzanmış ve dudaklarını yanağıma bastırmıştı. O kadar hızlıydı ki her şey, hissedip hissetmeme arasında kalmıştım.
"Ben de seni seviyorum, Kook."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cemetery of oceans
Fiksi Penggemar"Arkanda bıraktığın kokunla yetinemiyorum sevgilim." Lalisa Manoban Üniversite son sınıf öğrencisiyken bahar şenliğinde yaşanan kaza sonucu hayatını kaybeder.