141219 | Deep eyes

351 26 2
                                    

14 Aralık 2019

Son sınavımdan da çıktıktan sonra çok oyalanmadım. Dışarıda feci bir yağmur vardı ve abimden arabayı aldığım için mutluydum.

Binanın çıkışına ilerliyordum ki gözüme o takıldı. Saçlarını ensesinde güzel bir topuzla toplamış, gösterişten - ya da güzel görünme çabasından - tamamen uzak salaş kıyafetler giymişti. Yüzünün makyajsız olduğu belliydi, doğal bir güzelliğe sahipti zaten. Uykusuz görünüyordu, anlaşılan onun da daha sınav haftası bitmemişti. Henüz kapıdan çıkmış değildi, belli ki yağmurun durmasını bekliyordu.

Yanına ilerledim, onu da evine bırakabilirdim belki. "Kimler varmış burada?"

Seslenişimle bana döndü, dışarıdaki yağmurdan ötürü keyifsizdi anlaşılan. Uzun süredir burada bekliyormuş gibi gözüküyordu. "Ah, selam."

"Yağmurun bitmesini mi bekliyorsun?"

Somurttu tekrardan, elini saçlarına daldırdı ve saç diplerini kaşıdı tatlı bir ifadeyle. "Evet, bu yağmurda otobüs durağına yürüyemem." Omuz silktim. "İstersen seni bırakabilirim, abimin arabası bende." Heyecanla döndü. "Gerçekten mi, sana rahatsızlık vermek istemem?" Güldüm, en ufak şeylerde dahi çabuk heyecanlanıp mutlu oluyordu. "Hayır rahatsız etmezsin, sana bunu öneren benim zaten. Hem borcumu ödemiş olurum diye düşündüm."

"Hâlâ borç diyorsun, ben onu çoktan unutmuştum bile." Kaşlarımı kaldırdım imayla. "Peşimden koşturduğun için söylenirken pek de unutacakmış gibi değildin." O da buna karşılık kaşlarını çattı. "Onu unutmadım tabii ki. Bir sürü insanın arasından sıyrıla sıyrıla sana yetişmeye çalıştım, engelli koşu yaptım resmen." Yüzümü buruşturdum. "Sanırım bu konuyu hiç açmamalıydım." Omuz silkti o da.

"Hadi çıkalım o zaman." Kafasıyla onayladığında cekedimi çıkardım, cekedi omuzlarından tutarak yağmura karşı siper alıp ona baktım.

O da bana bakıyordu, yakınımdaydı fazlaca ve bir kaç saniye duraksadım sebepsizce. Bir insanın kusursuz olması mümkün müydü?

"Tekrar koşman gerekecek."

Gülümsedi. "Hazırım!"

Olabildiğince onu sağnak yağmurdan korumaya çalışarak arabaya kadar koştuk. Beklemeden aceleyle arabaya bindiğimizde bir kendime bir de ona baktım, o da aynısını yaptı. "Sırılsıklamsın Jungkook." Evet saçlarım fazlaca ıslanmıştı, problem değildi. Lalisa bana nazaran daha kuruydu. Kıyafetlerimizde ıslanmıştı hafifçe.

"Teşekkür ederim, bir de bunun otobüs beklemesi vardı. Kesin eve gidene kadar suyum çıkardı benim."

Saçlarımı karıştırdım iki elimle hızlıca damlayan sulardan arındırmak için. "Önemi yok, yine yağmur yağdığı bir gün olursa bul beni. Araba yanımda olursa götürürüm sıkıntı değil."

Arabayı çalıştırdım ve kampüsten çıktık. Kampüs çıkışı direkt büyük ana yola bağlanıyordu ve yağmurdan olsa gerek yoğun bir trafik vardı. Öyle ki neredeyse insanlar kontaklarını kapatma derecesine gelmişlerdi.

"Yürüsek daha hızlı gideriz, bu ne ya?" Trafiğe karşı aşırı derecede bir nefretim vardı. Katlanamıyordum resmen.

Lalisa kucağındaki sırt çantasını uzanıp arka koltuğa bıraktı. "Şaşmamalı, baksana yağmura."

Ofladım, tek isteğim çabucak evime gitmekti. "Tanrım Jungkook, yol boyunca şikayet mi edeceksin gerçekten?"

Çoktan durmuş olan arabada ona dönüp 'ciddi misin' bakışlarımı göndermiştim, o da buna karşılık göz temasını ayırmamıştı.

Bu bir kaç saniyelik bakışmada gözlerinin ne kadar derin olduğunu geçirmeden duramadım içimden. Derindi, öyle bir derindi ki içine düşen boğulur giderdi sanki.

Dahasında toparladım kendimi. Ellerimle yolu gösterdim sesim hafif yükselirken. "Ne yapayım, tapayım mı?"

Buna karşılık başını geri atmış ve arabayı kahkahasıyla doldurmuştu. Ben de tutamamıştım ben de gülmüştüm.

"Tüm odağını olumsuz şeylere verirken etrafındaki iyi şeyler kayar gider, farkında bile olmazsın."

Yeterince felsefik bu sözünü ortaya koyup önüne dönmüştü. Bense bir kaç dakikamı bunu düşünerek harcamıştım.

Geriye kalan yolu - trafiğe rağmen - keyifli geçirmemizde büyük rol oynamıştı. Saçma sapan konulardan sohbet etmiştik, çok kez gülmüştü, ben de gülmüştüm. Ama konunun komikliğine değil, ne garip ki ondaki enerji beni de yükseltiyordu.

Tarif ederek evine bırakmıştım onu. Arabadan inmeden onlarca kez teşekkür etmişti. Böyle biri olduğunu kestirebiliyordum ancak asla beklediğim gibi değildi. Tek kendi değil etrafındakileri de enerjisi altına alıyordu.

cemetery of oceansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin