25 Aralık 2018
Üzerime sıradan kot sweat kombinimi geçirmiş, parfümümden sıkmış, ne hale bürümem gerektiğine dair hiçbir fikrim olmayan saçlarıma ellerimi geçirip bir kaç hareketle şekil vermeye çalışmış ve odamdan ayrılmıştım. Peşime kuyruk olmak için bekleyen iki kişiye karşı göz devirmiştim. Ben Lisa'yı almaya gidecektim ve orada hazırlanacaktım, Taehyung ve Jaehyun'da gidecek arabaya sahip olmadıkları için abiminkinden başka çoktan evime varmışlardı. Ne kadar kovsam da gitmemişlerdi, birazdan yaşayacağım rezillik için aklımdan mazeretler üretmeye çalışıyordum, 'şey bunlar benim çocuklarım, onları eve bırakamadım yalnız, kalamazlar' ya da 'bunlar da kim, ben tanımıyorum' herhangi absürt bir şey bile mantıklı geliyordu.
"Boşuna devirme gözlerini, biz her zaman etkinliklere abinin arabasıyla gittik. Şimdi Lisa var diye bizi sokağa atamazsın." Taehyung ayaklanırken konuşmuştu. Ben ağzımı dahi açmamıştım yanıt olarak. Jaehyun hala koltukta oturuyor, dizine geçirdiği Tarhyung'un kravatını bağlıyordu. Bittiğinde o da kalkmış ve kravatı Taehyung'a giydirmişti. "Çıkalım, geç kalacağız. Daha ben hazır değilim." Onları beklemeden kapıya ilerledim, fortmantodan aldığım klasik deri cekedimi giyerken anahtarlarımı da kaptığım gibi çıktım evden. Onlarda seslerini çıkarmadan arkamdan geliyorlardı.
Arabaya yerleştiğimizde Taehyung öne, Jaehyun arkaya binmişti. Kemerimi taktıktan sonra yanıma dönüp uyarıcı ses tonumla konuştum. "Salona geçerken sen arkaya oturacaksın, çok yerleşme."
"Bu kadar kötü bir arkadaş olduğunu belli etmek zorunda değilsin Kook." Kook'u bastırarak söylediğinde dişlerimi sıkmıştım. "Yeter artık." Buna karşılık ikisi kıkırdamıştı. "Jungkook tam bir hıyar olmuş ya," Öne eğilip ikimizin arasından kolunu uzatmış ve radyoyu açıp güzel şarkı aramaya başlamıştı Jaehyun, "bence biz bir süre görüşmeyelim." Anahtarı takıp arabayı çalıştırırken monoton bir sesle konuştum ben de. "Bence de, in arabadan." Beğendiği bir şarkıda kalıp tekrar arkasına yaslandı. "Ben daha emin olamadım, ne kadar hıyarsın bir görmem lazım. Ona göre konuşup konuşmayacağımı belirleyeceğim."
Çok da uzun sürmeyen yol boyunca konuşmalarına izin vermemiştim, çünkü ya dalga geçiyorlardı ya da cümlelerinin aralarına 'Kook' sıkıştırıp kendilerinince eğleniyorlardı. Onun evine vardığımızda zile basmadan önce beni utandırmamaları için kısa bir nutuk çekmiştim, ama yine de güvenemiyordum. Zile basıp kapının açılmasıyla bina içine girdiğimizde bir kaç kadın ve koşuşturma sesleri geliyordu. Umursamadan dairesinin bulundupu kata çıktığımızda kapının önünde beklediğini görmüştüm. Saçları - güzel olmak dikkate alınmadan - toplanmış, üzerinde kendisine bol gelen örgü bir kazak ve altında da siyah taytı vardı, yani daha o da hazırlanmamıştı.
Bir kişi beklerken karşısına üç kişi çıkınca haliyle afallamıştı. "Hoş geldiniz." Omuzlarımı kaldırıp dudaklarımı birbirine bastırmıştım. "Bizimle gelseler sorun olmaz değil mi?" Gülümsemiş ve saçmalama demişti. Kapı önünden çekildiğinde sırayla içeri girmiştik. Lisa diğerleri için salonun yerini gösterirken arkamızdan kapıyı kapatıryordu. "Kıyafet odamda Jungkook."
"Yeri siktir git artık!" Duyulan yüksek sesin ardından mutfaktan çıkan iki bizimle yaşıt genç kıza dönmüştü dikkatler ve onlar da bunu farketmişti. Az önce küfür eden duraksamış ve gülümseyip selam vermişti, isminin muhtemel Yeri olduğu kız ise bana soru işaret dolu bakışlarını yollamıştı. Ben de başımı eğerek selam vermiştim onlara, Lisa'nın odasına vardığımda arkamdan konuştuklarını işittim, fısıldaşsalar da anlayabilmiştim az çok.
"Bu kim be?"
"Ay sana ne!"
Umursamadan odaya girdiğimde ne yapacağımı kestiremedim, otursa mıydım yoksa bu şekilde dikilmeeiye devam mı etseydim. Daha karar verememişken neyseki Lisa da odaya girip arkasından kapıyı kapatmıştı. Konuşmadan direkt dolabına yöneldi, içerisinden çıkardığı askıda asılı olan krem rengi gömleği çıkarıp bana uzattı. Bileklerindeki oturtmadan anlayabildiğim kadarıyla balon koldu, göğüs kısmında abartısız ve hoş duran fırfırları ve bel kısmındaki kuşaklarla çok anlayamasam da yine de beklediğimden fazla fazla iyiydi.
"Dene bir, olmazsa düzeltmeler yaparız. Daha vakit var zaten." Diyip tekrar çıktı odadan. Bense bir süre gömlekle bakışmıştım. Kavrayamayacağım derecede güzeldi ama önemli olan güzelliği değildi, bunu Lisa yapmıştı. Her ince detayına kadar uğraşmıştı. Gecelerini bununla uğraşarak uykusuz geçirmişti. Saçmaydı, kim kimin için yapardı ki bunu. Ben yapar mıydım mesela?
Zaman kaybetmedim daha fazla, dikkatlice üzerime giydim, Lisa'yı çağırdım. Geldi, belimde sallanan, nereye yerleştireceğimi bilemediğim kuşağı arkaya doğru birbirlerinin içinden geçirip sıkıca bağladı. "Bunun belini ince göstereceğini biliyordum. Omuz kısımları da olmuş." Dedi bir kaç adım geriye çıkıp beni süzerken. Dolaptan bu sefer siyah kumaş pantolon çıkardı. "Bunu da giy, ben de gidip hazırlanayım yavaştan." diyip tekrar ayrıldı odadan. Bana verdiği pantolonu da giyip ben de aynadan süzdüm kendimi.
Odadan çıkıp salona girdim. Yan yana oturmuş sessizce sohbet eden Jaehyun ve Taehyung'un önünde bir tam tur atıp tepkilerini bekledim. "Bunu o mu yapmış cidden?" Jaehyun'a kafamı salladığımda vay be, diye mırıldandı. "Oğlum çok yakışmış lan, yunan heykeli gibisin."
"Ne heykeli, tanrı tanrı!"
Jennie üzerindeki bordo elbisesiyle salona girdiğinde, onun için de kendi etrafımda dönmüştüm. O da Lisa'nın duyacağı şekilde yükseltmişti sesini. "Lali bu çok güzel olmuş, gerçek bir yeteneksin!"
Jennie Lisa ile gurur duyduğunu da belirttiğinde Taehyung altta kalmamıştı, neden böyle bir şey yaptığını anlamamıştım ama komik gelmişti. "Eh, bizim oğlumuz da yakışıklıdır." Jennie onu umursamadı çok da. "Gideri var."
Lisa da salona gelmişti. Benim gömleğimin renginde dizinin bir - bir buçuk karış üstünde, hafif pileli, uçları fırfırlı bir elbise giymişti. Muhtemelen bunu uyumlu olmamız için seçmiş ve gerçekten de öyle gözüküyorduk. "İşte benim modelim!" Durup bana baktığında ben de ona sorarca baktım. "Saçların böyle gitmeyi düşünmüyorsun herhalde." Elimden tutup çekmeye başladığında beni sürüklemesine izin verdim, banyonun içine girdik. Dolaptan aldığı saç spreyi, tarak ve fön makinesini lavabonun evyesinin içine boşalttı. Fön makinesini prize taktı, tarağı alıp saçlarıma uzandığında biraz dizlerimi kırdım onun için. Saçlarımı yandan ayırdı, silindir tarakla biraz taradıktan sonra fön çekip saç spreyi ile sabitledi. Daha kendi saçını yapmamıştı ama benimkini çoktan halletmişti.
Yarım saat kadar kızları beklemiştik, ki çıkmak vaktimiz gelmişti. Maşayla bukleler yarattığı saçlarının bir kısmını topuz yapmış, geri kalanını da dağınık bırakmıştı. En sonunda hazır olduğunu bildirdiğinde Jennie de Jongin'i bekleyeceğini söyledi.
Taehyung'un uyardığım gibi arkaya geçerken ben de Lisa'dan önce davranıp kapısını açmıştım ve o da kıkırdayıp teşekkür etmişti. Hepimiz arabaya yerleşmiş, ben de arabayı çalıştırmıştım.
"Heyecan var mı!" Lisa'nın sesinin yüksekliğine zıt, hiçbirimiz o kadar enerjik değildik. "Ah hadi ama, partiye gidiyoruz."
"Biz sakinliği daha çok severiz." Jaehyun cekedini çıkarıp düzgünce yanına bıraktı. "Ama çok eğleneceğiz."
"Sadece viski içerim, baştan söyleyeyim." Taehyung bizi uyardığında Jaehyun mızmızlanmıştı. "Saçmalama shot atmayacak mıyız?" Tae başını sallarken ben de aynadan onlara baktım. "Sarhoş olmak istemiyorum." Ofladığında konu kapanmış demekti.
"Şimdi siz bir köşede oturup sadece içecek misiniz?" Kaşlarını çatıp bana sorarcasına baktığında omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Ne yapmalıyız?"
"Sohbet, muhabbet, dans!" Yorum yapmayıp tekrar önüme döndüğümde o konuşmaya devam etti. "Ordaki bir kaç saati partinin yıldızıymış gibi dolu dolu geçirelim." Bana tekrar aynı bakışı attığında bu sefer cevaplamak zorundaydım. "Partinin yıldızısın zaten."
Tam gülümseyip teşekkür edecekken Tae kesmişti onu. "Partinin yıldızı sensin bu arada, oğlum manyak derecede yakışıklı oldun lan."
"Tae beni şüpheye düşürüyor."
"Ben seni başka bir şeye düşüreceğim ama şu an değil." Gözlerini irileştirip Jaehyun'a döndü. Jaehyun'sa iyice arabanın en uç köşesine sinmişti. "Hayır Taehyung, namusuma el süremezsin. Beni kirletmene izin vermeyeceğim." Tae ona öldürecekmiş gibi bakıp, dizine bir tokat indirirken Lisa arabayı kahkahaya boğmuştu.
"Biz buna çok yüz verdik Jungkook."
Bir hotelin büyük salonunda olacak olan baloya giderken arabada onlarca yeni konu açıldı kapandı, asla bir sessizlik olmadı. Jaehyun, Tahyung ve Lisa'nın kaynaşması çok uzun sürmedi. Zaten hotel de çok uzakta değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cemetery of oceans
Fanfiction"Arkanda bıraktığın kokunla yetinemiyorum sevgilim." Lalisa Manoban Üniversite son sınıf öğrencisiyken bahar şenliğinde yaşanan kaza sonucu hayatını kaybeder.