23 Aralık 2018
Lisa
Hey
bu gün moralin bozuk gibiydi
kendimi kötü hissettim
yazmak istedim
iyi olduğuna emin misin?siz
evet
iyiyim gerçektenLisa
bana anlatmak istemezsen
anlarım
ama en azından moodunu
yükselebilirimsiz
bunu yapmak
zorunda değilsin
moodum senin
yüzünden düşük değilLisa
olsun
ne fareder
ne yapıyorsun?
evde misin şu an?siz
evdeyimLisa
bir şeyler yapalım mı
ne dersin?siz
bilmemolabilir
Lisa
tamamdırr
araba sende mi?siz
evet evet
bayadır bende
abim almaya fırsat bulamadı
işime geldi benim de
ben almaya gelirim seniLisa
yarım saate hazır olurum
o zamannsiz
tamamdır
görüldü
Bir anda nereden çıktığını anlayamadım. Ama fena olmazdı herhalde.Hızlıca üzerimdekileri çıkardım. Çok özel bir şey olmayacağı için çok özel giyinmeye gerek yoktu. Eşofman ve sweat geçirdim üzerime. Saçlarımı düzelttim, hafif kokulu parfümümü de sıktıktan sonra hazırdım. Dışarısı oldukça soğuktu, şimdilik arabaya bineceğim için üzerime giymesem de montumu aldım. Telefon, ev - araba anahtarlarını da kontrol ettikten sonra çıktım artık evden.
Evi evimden çok uzakta değildi. 15 dakikalık yolculuk sonunda kapısındaydım. Aşağıda olduğumu haber edecek bir mesaj gönderdikten sonra beklemeye başladım.
Gereksiz yere gerilmiştim ama biliyordum ki o geldiğinde bir bu kadar da rahat olacaktım yanında.
Arabama hışımla bindi, havanın soğuk olmasına karşı söylenirken. Onun için önceden arabayı ısıtmıştım, çünkü çabuk üşüdüğünü biliyordum. İçerinin sıcak olduğunu anlayı beresini çıkardı ve bozulan bir kaç tutam saçını düzeltti hızla. Sonra bana döndü. "Selam!" Kelimenin sonunu uzatarak, tatlı tebessümünü sunarak ve müthiş sesiyle vurgulayarak oldukça şirindi. İnsanın ısırası geliyordu. "Selam, ee nereye gidelim?"
"Biliyor musun, hiç düşünmedim." Güldüm. "Bana buluşalım derken neyi planlıyordun?" Omuz silkti. "Kabul etmeyeceksin sanmıştım." Kaşlarım çatıldı, anlamamıştım. "Neden?"
"Çünkü bu gün gerçekten mutsuz gözüküyordun, sonra arkadaşın - ismi Jaehyun'du sanırım - işimiz var falan deyince kabul edeceğini düşünmedim."
Kendimi açıklama yapmam gerekiyormuş gibi hissettim. Mutsuz olduğumu düşünüp bunun için benimle buluşma zahmetinde bulunmuştu ve ben bunu asla beklemiyordum.
"Öncelikle bu gün mutsuz değildim, sadece biraz yorgundum." Benimle birlikte anladığını belli edercesine başını salladı. "Arkadaşlarımla bir işim vardı ama erken bitti, bu bir engel değildi." Jaehyun'un yalanını sürdürdüm. "Ve evet, o Jaehyun."
Oturduğu koltuğa sindi. "Anladım." Gözlerini kısarak düşündü biraz. "Hava çok soğuk, o yüzden sıcak bir yere gitmeliyiz."
"Tatlı sever misin?" Gözlerini az önceki haline oldukça zıt bir şekilde kocaman açtı ve bana baktı. "Bayılırım."
"Tamamdır." Onayını aldıktan sonra arabayı sürmeye başladım. Harika bir pastane biliyordum, ortam olarak çok samimi ve sıcaktı, tatlıları da enfesti. Kalabalık bir yer değil genellikle sakindi ve üniversite için Seul'e geldiğimden beri ne zaman kafa dinlemek istesem buraya gelirdim.
Yol boyunca hiç susmamıştık, sayesinde de zaman su gibi akıp geçmiş kendimizi pastanenin önünde bulmuştuk.
İçeri girdik. Her zamanki gibi dolup taşmış değildi. Şöminenin etrafında bir masaya oturduk. O menüye bakarken ben tenezzül bile etmemiştim, kararım çoktan belliydi. Ama o karar vermekte zorlanıyor gibiydi. Bu da bana onu izlemem için bir fırsat sunmuş oldu. Büzdüğü dudaklarıyla menünün sayfalarını çevirip duruyordu. Tüm menüyü altı kez baştan okumuştu. "Sen ne yiyeceksin?"
Kendimden emince arkama yaslandım. "Tiramisu."
"Okey, ben de tiramisu yiyorum o zaman." Menüyü kapatıp masaya bıraktı. "Karar vermen için beni mi bekliyordun."
"Kararsızlığıma alışman gerek Jeon Jungkook." Gülümsedim ve garsonu çağırıp siparişimizi verdim. "Nasıl geçiyor hayat?" Soruma bir süre düşündü. "İyi sanırım, bir problemim yok. Senin?"
"İyi benim de."
"Güzel."
Bu fazla uzun (?) sohbetimiziz sonunda uzun bir sessizlik oldu. Ne kadar sormamam gerekiyormuş gibi hissetsem de aklımda beni yiyip bitiren soruyu sordum. "Hayatında biri var mı?"
Gülümsedi kocaman. "Yok ama olabilir belki. Ne kadar yeni yeni tanışıyor olsak da yanında mutlu olduğum biri var."
Sehun geldi bir an gözlerimin önüne. Derin bir nefes verdim. Canım sıkılmıştı ama belli etmemeye çalışıyordum.
Belki de Jaehyun ve Taehyung haklıydı. Ben Lisa'nın bana bakacağı türden biri değildim, biz denk değildik.
"Senin peki, var mı hayatında biri?" Başımı iki yana salladım. "Yok, olacak gibi de durmuyor."
"Yaa, öyle mi?" İkimizde tatlılar gelene kadar konuşmadık. Camdan dışarıyı izliyordum.
Gözlerimin önüne Sehun'un sınıfta bana dönüp sırıtışı gelmişti. Dişlerimi sıktım. Zaten Lisa'nın Sehun dururken beni seçmesi cidden saçmaydı.
Tatlılar geldi. Tatlımdan bir kaşık ağzıma götürürken tekrar sordu. "İyi olduğuna emin misin?" Başımı salladım. "İyiyim."
"Pekala, çok sessizsin."
"Dediğim gibi, yorgunum."
"Gelmek zorunda değildik." Dedi dudaklarını birbirine bastırırken. "Seni durgun dörünce kendimi kötü hissettim."
"Senlik bir durum yok."
Yüzündeki tatlı ifade kayboldu. "Haklısın."
İlk defa çok fazla konuşmadı, ilk defa onu dinlemedim o kadar da.
"Tiramisu iyi bir karar oldu." Konu açtı tekrardan tatlısından bir kaşık daha ağzına götürürken. "Buranın en iyi tatlılarından." Dedim, o da başını salladı. "Belli oluyor."
Tatlıların bitmesi ve eve dönmek adına yola çıkmamız çok uzun sürmedi. İğrenç bir histi; yol boyunca çok sessizdi, iğrenç bir histi; ben onu düşünürken belki de onun aklında Oh Sehun vardı. İçim içimi yiyordu, bağırıp çağırasım geliyordu ama dönüp yüzüne bile bakamıyordum.
Onun evine geldiğimizde sadece "Görüşürüz." deyip arabadan indi, kapıyı kapatacakken duraksadı ve yüzünü görebileceğim şekilde eğildi. "Bir daha yorgunsan yorgun olduğunu belirt, ben de seni dışarı çıkmaya zorlamam. İyi akşamlar." Cevap verme fırsatını bırakmadan kapıyı kapatıp apartmana girdi. Akasında ona bakakalmış beni ve onsuz boşluk hissi yarattığı arabayı bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cemetery of oceans
Fanfiction"Arkanda bıraktığın kokunla yetinemiyorum sevgilim." Lalisa Manoban Üniversite son sınıf öğrencisiyken bahar şenliğinde yaşanan kaza sonucu hayatını kaybeder.