Havalar ısınmıştı artık ve biz de biraz olsun dışarıda vakit geçirmek istemiş ve güzel bir piknik randevusu hazırlamış ve altılı bir grup olarak takılmaya karar vermiştik. Ne de olsa Jaehyun ve Chaeyoung da artık flörtleşiyorlardı ve bize katılabilirdi. Festivale gideceğimiz için abimden arabayı istemiştim ve hali hazırda istiyorken biraz erken istemiştim. Jaehyun ve Taehyung'la piknik alanına geldiğimizde kızların bizden daha önce buraya vardıklarını biliyorduk. Jennie yol boyunca onlarca kez arayıp ne zaman geleceğimizi sormuştu.
Kızların oturduğu çardağa vardığımızda Chaeyoung ve Jennie'nin ilgisi yeni gelmiş olan bize dönse de Lisa asla umursamamıştı, burada olup olmadığımızdan haberdar olduğundan bile şüpgeliydim. Kucağına almış oldupu yavru kediyle ilgileniyordu ve resmen dış dünyayla bağlantısını kesmişti. Yanına otururken en sonunda bana dönmüştü. "Hoşgeldiniz!" Uzanıp karşılama olarak yanağımdan öptüğünde yumuşacık olmuştum. "Jungkook şuna baksana ya çok tatlı." Yavru kediyi iki eliyle hafifçe kavrayıp havaya kaldırmış ve bana çevirmişti. "Bebek bu bildiğin, avucum kadar."
Lisa kediyi evirip çevirirken çardağımızın yanına gelmiş olan başka bir büyük kediden anladığımız kadarıyla yavruyu annesine teslim etmemiz gerekiyordu. "Sevgilim, galiba kedinin annesi geldi." Göz ucuyla baktığı kedi hakkında konuştu. "Nereden biliyoruz annesi olduğunu?"
"Birazdan üzerine atlayacak olan halindem tabii ki Lalisa, bağımlı mısın kızım sen bıraksana kediyi. Avucunda bir o yana bir bu yana çevirmekten hamur ettin hayvanı." Jennie azarlarcasına konuştuğunda ben de başımı salladım. "Jen haklı." Lisa bıkkınlıkla kediyi yere bıraktıktan sonra dönüp Jennie'ye isyan etmişti. "Nasıl bir insansın sen anlamıyorum ki? Kalbinde gram sevgi yok ya. Taehyung'u nasıl sevebildin hayret doğrusu."
"Ya şey," Chaeyoung çekingen bir halle sohbete katılmış, söyleyecekleriyle ilgili stresini üzerinden atmaya çalışmıştı. "Sevmek demişken, bilmiyorum şu an bunu söylemem doğru mu ama, Jennie Jongin'i engellemişsin her yerden." Jennie'den onay alınca Chaeyoung devam etti konuşmasına, o sırada ise Tae'nin arkaya yaslanışı ve sıkı sıkı göğsünde birleştirdiği kollarıyla bu konunun açılmasından hiç hoşlanmadığı çok belli oluyordu. "Bana yazdı dün, engeli açmanı istiyor. Seninle bir şey konuşacakmış."
"Sevgilisi olduğunu söyleseydin Chaeyoung." Jennie'den beklenen cevabı Taehyung vermişti ve onun gerginliği hepimizi germişti.
Oysa Jennie kendinden beklenen tepkiyi vermemişti. "Ne hakkında konuşacakmış?" Taehyung gözleri irice açılır ve kaşları havalanırken Jennie'ye döndü. "Bu bizi ilgilendirmiyor Jen." Kelimelerinin üzerine bastıra bastıra konuşmuştu. "Sadece merak ettim Taehyung?"
"Merak edilecek bir şey yok bunda."
Jen sorusuna cevap ister gibi Chaeyoung'a döndüğünde Taehyung'un siniri ikiye katlanmıştı. "Neyini merak ediyorsun, seninle konuşmak istiyormuş, ne hakkında olabileceğini hepimiz biliyoruz." Jen sanki hiçbir şey olmamış gibi tepki vermiş ve Taehyung'dan da muhtemelen bunu beklemişti. "Sadece konuşmak istemiş, kıskanılacak bir şey yok bunda."
"Sence mesele sadece kıskanmak mı?"
Jennie umursamadan konuyu geçiştirip kapatmak istedi. "Sadece kıskanıyorsun Taehyung." Taehyung'sa sabır dilercesine derin nefes alıp gözlerini kapattı bir kaç sabiyeliğine. "Eski sevgilin sana yazmak istiyor ve sen de kabul ediyorsun. Kıskanıyorsam da haklıyım gibi gözüküyorum." Jennie'nin omuzları kalkıp gözleri irileşti ve eş zamanlı olarak kaşları da havalandı. Bedeni tamamiyle inkar ederken sözleri de bu emirden dışarı çıkmamıştı. "Kabul falan etmedim. Yanılıyor gibi gözüküyorsun daha çok."
Böyle güzel bir günde sadece kafa dağıtmak amaçlı planladığımız bu piknikte kavga edip aralarını bozmaları çok kötü olurdu, yatışmalatı için araya girdim ben de. "Tamam ya, bir sakin olun. Alt tarafı konuşmak istemiş, Jennie'nin ne konuşacağını merak etmesi konuştuğu anlamına gelmez."
"Sizce ne konuşabilir abi? Kafayı yiyeceğim, siz mi çok genişsiniz ben mi geri kafalıyım?" Bu sefer de Lisa girmişti araya, Jennie derin bir nefes üfleyip kollarını birleştirdi önünde o sıra. "Geri kafalı falan değilsin istememen çok normal, sakinleşin hadi biraz. Bakın hava çok güzel, buraya tatlı tatlı sohbet etmeye geldik."
"Ben onunla üç yıl birlikteydim, herhangi başka bir konu hakkında-" Tae bıçak kesilmiş gözlerini Jennie'ye çevirdi. "Ne demeye çalışıyorsun, onula üç yıl çıktım ama seninle sadece bir kaç ay falan mı demek istiyorsun?" Hepimiz anlık şok geçirirken o ise konuşmaya devam etti. "Git Jennie, ne yaomak istiyorsan yap. Konuşmak istiyorsan konuş."
"Abi ne ara geldik bu noktaya?" Jaehyun beyni yandığını dış görünüşünde tamamen sergilerken Chaeyoung ise çok pişman olmuş gibi duruyordu. "Ya bilseydim söylemezdim, benim yüzümden aranız bozuldu."
"Aşkım sen yapman gerekeni yaptın, tabii ki gelip söylemen en doğrusu. Taehyung fazla kıskanıyor sadece, o kadar."
"Fazla mı kıskanıyorum, ya ben kıskanıyor muyum? Seni kaç kere aldatmış adam gelsin seninle konuşmak istesin, sen de kabul et git konuş. Ya ne olacak sanıyorsunuz, küresel ısınma konuşacaklarını falan mı? Gelecek iki zırlayacak, çok pişmanım affet diyecek, hepimiz biliyoruz böyle olacağını. Daha önce de aynısı olmamış mı?"
"Sakinleş ve öyle konuş Taehyung." Jennie sert ses tonuyla Taehyung'u uyardığında gerçekten korkunç gözüküyordu. "Sakinleşeyim ve öyle konuşayım tabii. Jongin'e laf gelmesin, değil mi?" Tüm hırsını ve sinirini boşaltamamanın verdiği gerginlikle çardaktan çıktı Taehyung, daha fazla bir şey söylemeden arkasını dönüp giderken ben de ayaklanmış peşine takılıp ona yetişmeye çalışmıştım. Büyük ve hızlı adımlarına anca koşarak yetişmiş ve omzundan tutarak onu durdurmuştum. Başta durmamış ve devam etmeye yeltenmişti ama en sonunda durmayı kabul etmişti. "Oğlum bir sakin ol, nereye gidiyorsun?"
"Hala gelmiş sakin ol diyorsun Jungkook. Abi sıyıracağım gerçekten." Ellerini sinirle saçlarına daldırdı.
"Tamam aga haklısın da cidden bir sakinleş." Aldığı derin nefesi beni azarlamak için kullandı. "Lan bir düşün kanka, bir kendini koy ya. Seni bilmiyor muyuz, sen daha büyük bir tepki verirdin. Benim istememem olay oluyor sadece, niye?"
"Buraya güzel vakit geçirmeye geldik ve vakit bile geçirmedik. Hadi gel masaya dönelim." Başın iki yana salladı. "Gidiyorum ben." Ben daha nereye diyemeden o arkasını dönüp gitmişti bile. Masaya yalnız dönmüştüm.
"Taehyung nerede? Gitti mi?" Lisa'yı sessizliğim ve salladığım başımla onayladığımda tekrar yerime otururken Jennie'nin yüzünün tamamen asıldığını gördüm. Daha önce onu hiç bu şekilde görmemiştim, gennellikle dişil enerjisi yüksek biriydi, insanları kendine çeken bir havası ve sanki hayatında her şey aşırı yolundaymış izlenimine sahipti.
Aslında kimseyi gerçekten tanıyabildiğimiz söylenemez. Kişinin gerçekten kalbi kırıldığında verceği tepkiyi bilemediğimiz gibi kimsegi tam anlamıyla tanıyamıyoruz biz. İnsanların gösterdikleri kısımlarını görüyor, sakladıklarından haberimiz olmuyor.
Sular altına gömülen duyguların hiçbir zaman gün yüzüne çıkmayacağı gibi, içeride saklanan duyguları da aynı şekilde hiçbir zaman öğrenemeyiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cemetery of oceans
Fanfiction"Arkanda bıraktığın kokunla yetinemiyorum sevgilim." Lalisa Manoban Üniversite son sınıf öğrencisiyken bahar şenliğinde yaşanan kaza sonucu hayatını kaybeder.