4 Ocak 2019
"Kaldır o kıçını ve amfiye gel, salak."
"Ders başlasın, beş dakika sonra koşa koşa gelirim. Lisa ile karşılaşmak istemiyorum."
"Sen benim tanıdığım en mal insansın Jeon Jungkook."
"Bir tek sen akıllısın zaten Kim Taehyung."
"Pardon birader, kuşkun mu var?"
Arabanın içerisinde, kampüsün otoparkında tek başıma oturuyor ve Taehyung ile konuşuyordum. Arabadan çıkamıyordum çünkü Lisa ile karşılaşma olasılığım çok yüksekti ve ben resmen sarhoş olup kızı kardeşim dediği adamdan kıskandığımı itiraf etmiş bir insan olarak onun yüzüne dahi bakamıyordum. Mal mıydım, evet sonuna kadar.
Uslanır mıydım, muhtemelen hayır.Sağımdaki kapı hiç beklemediğim bir anda açılıp içeri Jaehyun girmişti. "Sür."
"Tae kapatmam lazım Jaehyun geldi." Ondan cevap beklemeden telefonu kapattığımda Jaehyun bana sinirle bağırmıştı. "Sürsene neyi bekliyorsun?" Ona 'ciddi misin' bakışlarımı yollarken o gözlerinden alev çıkararak bana bakıyordu. "Jae, biz bir aksiyon filminin içinde değiliz kanka." Sinirle gözlerini kapattı. "Jungkook, beni delirtme!" Bir şey demeden arabayı çalıştırdım ve önce park yerini sonra da kampüsü terk ettik. Ve bence artık bir şeyler öğrenmem gerektiğini düşünüyordum. "Noluyor?"
"Chaeyoung," Konuyu tek kelime ile özetlemişti. "Sevgilisi varmış."
"Kimmiş?" Omuzlarını silkti gözlerini yoldan ayırmadan. "Tanımıyorum, bir tık kısa, siyah saçlı bir çocuk. Bizim okuldan değil galiba."
"Emin misin peki sevgilisi olduğundan, belki arkadaşı?"
"Gözlerimin önünde öpüştüler."
İşte bu ağırdı, sesimi çıkarmadım. Lisa karşımda sevgilisiyle el ele dursa bile çıldırma olasılığım yüksekti. "Benlik bir iş değildi zaten, boşuna yükseldim."
"Ne alaka şimdi?" Güldü, başını arkaya attı sonra bana döndü. "Gerçekten Chaeyoung'la flörtleşebileceğimi hangimiz düşündük." Göz devirdim, kendini bu kadar küçük görmesi sinir bozucuydu. "Seni bilemem ama biz Tae ile düşünmüştük."
"Yalan söylüyorsun."
"Yoo, ayrıca Chae şırfıntısı senden iyisini bulursa gelsin suratıma tükürsün." Morali bozuktu, o kadar bozuktu ki bu kilometrelerce öteden anlaşılabilirdi. Ondan gerçekten hoşlanmıştı, bir kere gidip konuşamamıştı ve onu o şekilde görmek kalbini oldukça kırmıştı anlaşılan. Jaehyun en duygusalımızdı, bu da ona karşı daha hassas davranmamıza yol açıyordu. Ama işe bak ki gelen giden çocuğun kalbinin kırılmasına yetiyordu. "Jungkook, şaka yapmıyoruz burada."
"Şaka yaptığımı kim söyledi, Jaehyun'sun sen lan. Senden yakışıklısı, kibarı, eğlencelisi var mı salak?" Ofladı, yüzünü buruşturdu. "Ya bırak beni, durdur arabayı."
"Nereye lan, saçmalama." Kemerini çıkarıp dikleştiğinde ciddi olduğunu belli etmişti. "Ben giderim buradan eve, sen de okula dön."
"Seni bırakmam burada, otur oturduğun yere." O da benim ciddiyetimi anlayınca sesini çıkarmamış, kemerini geri takmıştı.
Arabaya bağlanan telefonumun sesi arabanın içerisini doldurunca ikimizin dikkati de ekrana dönmüştü. Lisa arıyordu, kaşlarımı çatıp Jae'ye baktığımda p da aynı şekilde bana bakıyordu. "Ne alaka şimdi?"
"Aga ben konuşamam, dün çok büyük rezil oldum, öyle böyle değil." Güldü, "Ben konuşayım istersen Jungkook."
"Olur aslında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cemetery of oceans
Fanfiction"Arkanda bıraktığın kokunla yetinemiyorum sevgilim." Lalisa Manoban Üniversite son sınıf öğrencisiyken bahar şenliğinde yaşanan kaza sonucu hayatını kaybeder.