10 Ocak 2019
"Oha, oldunuz mu yani?" Cafe Nero'da oturmuş Jaehyun'a dün geceyi anlatıyordum, o da beni büyük bir heyecanla dinliyordu. Hayretle sorduğu soruya karşı elim istemsizce enseme giderken kararsız cevabımı vermiştim. "Galiba olduk."
Anca uyanıp gelebilmiş olan Taehyung da oturunca sandalyesine grup tamamlanmıştı. Önümdeki buzlu americano'yu eline alıp içmeye kalkınca yetişip hemen elinden çekmiş ve ona kendi kahvemi vermiştim. "Lisa'nın bu, o gelecek birazdan. Sen benimkini iç." Karşı çıkmamış soğuk kanlılıkla benimkini yudumlamaya başlamıştı.
Arkamdan birinin omuzlarıma sarılmasıyla sevinmiştim. "Naber çocuklar?" Samimi sarılışına ben de ellerimi onun ellerinin üzerine koyarak karşılık vermiştim, yanımdaki sandalyeyi çekip oturduğunda buzlu americano'yu önüne bıraktım.
"Biz iyiyiz iyiyiz de asıl sizi sormalı?" Jaehyun imayla sormuş ve sırıtarak Lisa'ya bakmış, Lisa da utançla gülümsemişti. "Biz de iyiyiz." Bana bakıp devam etti. "Aramız biraz bozuktu ama her şey geride kaldı değil mi Kook?" Jaehyun gibi bana Momo'nun imasını yapmıştı, ben de güven verircesine gülümseyip başımı sallamıştım. "İyiyiz iyiyiz."
Jaehyun bana kaş göz yapıp cep telefonunda oyun oynayan Taehyung'u göstererek Lisa'ya dönmüştü. "Jennie nasıl oldu Lalisa, noel günü biraz dağılmış gözüküyordu?"
Taehyung, Jaehyun'un yapmaya çalıştığı şeyi anladığını belli ederek ona bakış attığında benim tek odaklandığım şey gülmemekti.
"Yani, nasıl olabilir ki? Jongin şerefsizin teki ama Jen onu seviyor, yoksa daha önce yapmadığı şey değil bu Jongin'in. Elime geçse bir kaşık suda boğarım o çocuğu."
"Ne bokuna güvenip aldatmış, kendini vazgeçilmez biri falan mı sanıyor?" Tae gözlerini telefon ekranından ayırmadan konuştuğunda gülmemek için Jaehyun'la göz göze gelmemeye çalışıyordum. Jaehyun'sa bir kaç kıkırdamasını yapmacık bir öksürükle üzerini kapatmıştı.
"Tam olarak öyle sanıyor ama haksız da sayılmaz. Gelip iki 'çok pişmanım, öldüm bittim' diye zırvaladığında Jennie hemen affediyor." Benim kendimi sıkmaktan kıpkırmızı olduğumu Lisa farketmişti. "Hey, bir sorun mu var?" Başımı sallayıp ellerimi kendime yelpaze yapmış, derin nefesler alıp içimdeki dürtüleri geri göndermiştim. "Sıcak bastı, bir şey yok."
"Jungkook ağzına sıçarım senin." Taehyung tek düze sesiyle beni tehdit ettiğinde bu benim ve Jaehyun'un patlama noktamız olmuştu.
Biz deli gibi kahkaha atarken Tae ayağını masanın altından bacağıma geçirmiş ve acıdan kıvranmama sebep olmuştu. "Ben hiçbir şey anlamadım ama?"
"Tek anlaman gereken geri zekalının biriyle çıkıyor olduğun Lisa." Taehyung tekrar arkasına yaslanıp oyuna dönmüştü. Ben de kendime geldiğimde sahte bir sinirle azarlamıştım onu. "Şşt, demiyoruz öyle şeyler Lisa'ya."
Lisa kapıdaki arkadaş grubunu görünce onlara el sallamış ve buraya çağırmıştı. "Sen Jaehyun ve Taehyung'la oturacağız diyip beni de çağırınca ben de bizimkilere haber verdim, bir sorun olmaz değil mi?" Sehun'u diğerlerinin arasında buraya yaklaşırken görünce sinirden köpürmeye başlasam da sakin kalıp gülümsedim. "Sorun yok."
Yeterince büyük masaya hepimiz sığmıştık, onlar kalabalıktı. Noel'deki tayfanın tamamı buradaydı. Bir umut belki oturmaya yer kalmaz da Sehun kalkar gider gözüyle bakmıştım ama o bana inat Lisa'nın tam yanına oturmuştu. Chaeyoung'un da gelmesiyle Jaehyun'un neşeli halinden eser kalmamış, geriye sadece sessizliği kalmıştı. Bunu Tae ile çok iyi farketmiştik ama şu an elimizden gelen bir şey yoktu.
Jaehyun ve Taehyung kısaca Lisa'nın arkadaşlarıyla tanıştılar, onların samimi olmasından dolayı tatlı bir sohbet başlamıştı. Sehun'a karşı olan tavrım asla değişmediğinden ama yapacak bir şeyimin de olmayışından kolumu Lisa'nın omzuna atmış ve onu hafifçe kendime çekmiştim. Lisa bu hareketimi farketmiş ve bana kısa bir bakış atıp arkadaşlarına dönmüştü.
"Hani sevgili değildiniz, en son öyle diyordunuz?" Sana gülerek bize baktığında onu uine Lisa yanıtlamıştı. "Üzerinden neredeyse üç hafta geçti."
"Sen zaten bir hafta Tayland'da değil miydin?" Eunwoo'ya da cevap veren yine kendisi olmuştu. "Ne olmuş yani?"
"Gitmeden önce küstünüz?" Bizi niye bu denli sorguya çektiklerini anlamamıştım ama son soruyu soran Sehun olmuş ve daha da gözüme batmıştı, bu sefer Lisa'dan hızlı davranmıştım. "Değildik."
"Değil miydiniz, Lisa öyle anlatmamıştı."
"Bir kaç anlaşmazlık oldu, hallettik."
"Tamamdır şampiyon, senin dediğin olsun." Sevimsizce sırıttığında damarlarımda dolaşan siniri bu çocuk çok iyi gazlıyordu, ben de onu nasıl dövebilirimin hayallerini kuruyordum.
Masadaki gerginliği herkes farketmiş ve hızlı bir konu değişimi için fikir düşünmeye başladıklarını anlamıştım. Lisa yumruk yaptığım ellerimi farkedip omzundan sallandırdığım elimi tutmuştu nazikçe. "Ben o anki duygu durumumla bir tık abartmışım, hiç küslük olmadı yani Sehun."
"Senin için sorun yoksa güzelim, problem yok demektir." Lisa ona karşı gülümseyip baş salladığımda tam karşımda oturan Jaehyun'la bakışmış ve bana rahat ol diye fısıldamıştı kimsenin farketmeyeceği şekilde.
Üstelik bu gerginliğin tek kaynağı biz değildik, Jennie ve Taehyung faktörü de vardı. Aralarında ne geçtiğine dair hiçbir fikrim yoktu, mutlaka bir gün öğrenirdim, ama kesinlikle kötü şeyler yaşanmıştı. Jennie gözlerini masada gezdirirken Taehyung'a uğradığında önce sanki öldürecekmiş gibi bakıyor sonra derin ve sıkıntılı bir nefes verip göz deviriyordu. Taehyung hali hazırda çok her şeyi takan ya da belli eden bir tip olmadığından yine tepkisiz mimiğini koruyor ama etrafında taşıdığı hava dahi sinirini belli etmeye yetiyordu.
Baekhyun çağrıyı yanıtlayıp kafeden çıkarken gerisinde sadece sessizlik bırakmıştı.
"Seviyorum anasını satayım!" Jen kendini savunurcasına ortaya konuştu. "Jennie sen saf mısın? Jennie sen gurursuz musun?" Ortadan ayrılmış saçlarına parmaklarını geçirip sağ tarafına devirdi. "Evet abi; safın, gurursuzun önde gideniyim. Ne yapayım, söküp atamıyorum kalbimden şu uğursuzu, canım acıyor!"
Sandalyesini hırsla masaya yaklaştırdı. "Ama bitti tamam mı? Ben kafama koyarsan bir kez, onu yaparım. Jongin devri kapandı, o varsa ben yokum artık. Çok kararlıyım ve netim tamam mı? Bir daha da sakın yanımda onun konusunu açmayın." Arkasına yaslanıp oturdupu yerde yan döndü ve camdan dışarıyı izlemeye başladı. Sana uzanıp omzuna dokunduğundaysa tepki vermedi. "Jen, bebeğim biz anlıyoruz seni. Onun sende ne kadar önemli bir yeri olduğunu da biliyoruz." Omuz silkerek omzundaki elden kurtuldu. "Yok Sana, yok kanka. Bende yeri meri yok, bitti."
Masaya yaklaşıp herkesin üzerinde gözlerini gezdirdi ve cümlesinin sonunda gözleri tek bir kişide takılı kalmıştı, Taehyung.
"Ama benim adım Jennie Kim, ben diğerlerine benzemem. Kimse bana gurursuz, onursuz, kendine karşı saygıdan yoksun gibi kelimeler kullanarak patavatsızlık yapamaz."
"Bunun için biraz geç kalmadın mı sence de, Jennie Kim?" Taehyung da aynı şekilde gözlerini Jennie'nin gözlerine kilitlemişti. Ben onu susması için dürterken o asla umursamıyordu. "Bana bak Taehyung," Oturduğu yerden kalkıp ellerini masaya vurmuş ve Taehyung'un üzerine eğilmişti. Ben de o sırada Jaehyun'a sıçtık bakışlarımı yolluyordum ki o da beni karşılıksız bırakmıyordu. "Sadece bir kez yardım ettin, ben de sana yeterince teşekkür ettim. Lakin buraya kadar. Sen, sensin; ben de benim. Hayatımı, kararlarımı ve yaşantılarımı eleştirecek samimiyette değiliz henüz. O yüzden lütfen sana soru sorulmadığı müddetçe sen çok müdahil olmaya kalkışma."
Masanın üzerinden eşyalarını toplamış ve seri bir şekilde ortamı terketmişti. Onun kalkmasıyla da tam anlamıyla grup da dağılmış bunun üzerine biz de kalkmaya karar vermiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cemetery of oceans
Fanfiction"Arkanda bıraktığın kokunla yetinemiyorum sevgilim." Lalisa Manoban Üniversite son sınıf öğrencisiyken bahar şenliğinde yaşanan kaza sonucu hayatını kaybeder.