Satır arası yorumlarınızı bekliyorum :).
———————————————————
Dilay: Günaydın Erdem.
Yüzbaşım: Çok şükür.
Yüzbaşım: Sonunda kaldırdın be kızım.
Dilay: Yaptık bir şeyler🤠.
Dilay: Napıyorsun? Nasılsın? İyi misin?
Yüzbaşım: İyiyim. Yoldayım sen nasılsın?
Dilay: İyiyim bende. İşten geldim yemek ısıtıyordum.
Dilay: Yoldayım derken? Eve mi geçiyorsun?
Yüzbaşım: Sana Artvin'e geliyorum demiştim güzelim.
Dilay: NE! ARTVİN Mİ?
Dilay: Ben şaka yapıyorsun diye düşündüm.
Yüzbaşım: Hayır. Uzun göreve gideceğiz. İzinim biraz daha uzadı görev öncesi. Ailem ile vakit geçirmeye ve seninle görüşmeye geliyorum.
Dilay: Görev mi? Ama daha yeni geldin. Neden hemen gidiyorsun ki?
Yüzbaşı: Benim görevim bu Dilay. Zorla gitmiyorum. Sen sıkma canını. Sadece dua et.
Dilay: Ne kadar sürecek peki? Telefonuna cevap verebilecek misin?
Yüzbaşım: Bilmiyorum ama izin gününü arttırdıklarına göre 5-6 aydan önce gelebileceğimi sanmıyorum.
Yüzbaşım: Telefon konusu da elimden geldiğince bakmaya çalışırım. Ama söz veremem.
Dilay: Erdem. Ama çok uzun bu. Senden haber almadan nasıl duracağım ben? Dayanamam ki.
Dilay: Öncesinde konuşmadık seninle. Alışmamıştım sana. Ama şu birkaç günde o kadar alıştım ki nasıl yapacağım?
Yüzbaşım: Dilay. Bak benim az bir yolum kaldı. Gelince konuşalım. Sen de kararını ver bende ve o kararlara göre yol çizelim. Olur mu?
Dilay: Tamam. Ne zaman burada olursun?
Yüzbaşım: En fazla bir saate oradayım.
Dilay: Az kalmış. Dikkat et.
Yüzbaşım: Ederim. Sen de git yemeğini ye hadi. Soğutma.
Yüzbaşım: Ne yiyorsun bu arada?
Dilay: Karnıyarık, pilav bir de salata var.
Yüzbaşım: Biliyor musun? Karnıyarığa bayılırım. Her gün yapılsa her gün yerim.
Sadece kendim için yaptığım iki karnıyarığa baktım...
Dilay: Öyle mi? Ben de çok severim. Gerçi ben içinde etin olduğu her şeyi çok severim.
Yüzbaşım: Bak işte buna çok sevindim.
Dilay: Babaannene mi geleceksin ilk?
Yüzbaşım: Evet. Oraya geçerim şimdi.
Dilay: Tamam 5 dakika kalası haber verir misin?
Yüzbaşım: Veririm de niye?
Dilay: Sen ver.
Yüzbaşım: Verelim bakalım...
Tabağıma koyduğum fakat hiç kaşık değdirmediğim yemeği tekrar tepsiye yerleştirdim. Tencereden biraz pilav ayırıp kalanını tabağıma koydum ve salatanın da birazını ayırıp oturma odasına geçtim. Tabakları ortadaki büyük sehpaya yerleştirip ben de yanına oturdum. Boş boş televizyon izleyerek yemek yerken telefonum titredi.
Yüzbaşım: 5-10 dakikaya oradayım.
Gözlerimi kırpıştırıp derin nefes aldım ve hızla ayağa kalkıp karnıyarıkları mikrodalga fırına koydum ve ısınması için çalıştırdım. Vakit kaybetmeden odama girip üzerimdeki eşofmanları çıkarıp bir köşeye fırlattım.
Kahverengi triko kazağımı ve bej rengi pantolonumu giyip hızlıca saçlarımı düzelttim. Ve günlük yaşamımın bir parçası haline gelen kapatıcı ile yara izini kapatıp mutfağa tekrar geçtiğimde yemek ısınmıştı. Onu çıkarıp pilavı yerleştirdim. Karnıyarığı küçük bir saklama kabına yerleştirip kapağını kapattım.
Pilav da ısınınca aynı işlemi ona yaptım. Ve biraz da salata koydum. Camdan dışarı baktım. Köşeden yeni dönen tanıdık arabayı görünce hızla kapları poşete yerleştirip anahtarlarımı aldım.
Daha iki gün önce Erdem'e kendime güvenim yok karşına çıkamam diyen ben değil miydim? Şimdi yemeğimi sırf onun için yemeyip, ona ayırıp gecenin bir vakti onu karşılamak için aşağı iniyordum. Ve Erdem'e bu kadar çabuk alışmayı beklemiyordum.
———————————————————
Bence 8 oy istersem gelir✨. Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖR BENİ || Yarı Texting ~
Short Story0542: Erdem, merhaba. 0552: Kimsin? 0542: Şuan söylemesem daha iyi sanki. 0552: Uğraştırma beni. Kimsin ve ne istiyorsun? 0542: Seni desem çok mu cesur bir cevap vermiş olurum? 0542: Sevgini, kalbini yani. Yanlış anlama. ...