Taksi bir binanın önünde durunca amcaya döndüm ve parayı uzattım.
"Sağol kızım. Kime geldiysen Allah sağ salim kavuştursun sizi."
İçten bir gülümseme ile cevapladım.
"Allah razı olsun amca. İnşallah. Kolay gelsin."
Sırt çantam ile karakolu incelerken nöbet tutan asker seslendi.
"Hanımefendi. Ne için gelmiştiniz?"
Çantamın kulpunu sıkıp ona doğru yaklaştım. Boğazımı temizleyip konuştum.
"Ben Erdem Işılay için gelmiştim de. Görevden ne zaman dönecek bilgi alabilme imkanım var mı acaba?"
"Bizim bilgimiz yok ama kimliğinizi alabilir miyim?"
Kafamı sallayıp hızla cüzdanımdan kimliğimi çıkardım ve askere uzattım. Biraz arkasında kalan kulübe tarzı bir yere girdi ve yaklaşık beş dakika sonra tekrar çıktı. Sürgülü kapıyı açıp eli ile içeriyi işaret etti.
"Buyurun Dilay hanım. Komutan uygunsa ancak o bilgi verebilir size. İçeriye girin yardımcı olurlar."
"Tamam. Teşekkür ederim. İyi nöbetler size."
Teşekkür edip yerine tekrar dönünce bende karakoldan içeri girdim. İleride oturan bir askere durumdan bahsettim. Beni komutanlarının odasına çıkarıp beklememi söyledi. Kenardaki koltuklardan birine oturup çıkmasını bekledim.
Kafamı duvara yaslayıp gözlerimi kapattım. Erdem için Artvin'den kalkıp Şırnak'a geldiğime inanamıyordum. Nedendir bilinmez ama çok fazlasıyla bağlanmıştım Yüzbaşıma. Asker odadan çıkıp komutanın beni beklediğini söyledi.
Gergin bir şekilde karşımda duran kırk yaşlarındaki adama bakıp tebessüm ettim.
"Merhaba efendim. Özür dilerim rahatsız ettim."
"Estağfirullah buyurun lütfen. Bir şey içer misiniz?"
"Teşekkürler. Almayayım."
"Sohbet edelim biraz. İki çay söylüyorum?"
Kafamı yere eğip onayladım. Yanındaki telefon ile iki çay söyleyip tekrar bama döndü.
"Ben Tekin. Ve demek meşhur Dilay sensin."
Gözlerimi kırpıştırıp kaşlarımı kaldırdım.
"Anlayamadım?"
Sesli bir şekilde gülüp konuştu.
"Her gün karakolu arayıp Erdem'i soran meşhur Dilay."
Utanç ile saçlarımı kulaklarımın arkasına alıp gözlerimi kaçırdım.
"Kusura bakmayın Tekin Bey. İlk defa böyle bir şey yaşıyorum. Ne yapacağımı bilemedim. Bir daha olmaz."
Anlayış ile gülümseyip ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve biraz daha yaklaştı. O sırada çayları getiren kişi masanın üzerine koyup odadan çıktı.
"Ne kusuru. Rahat ol lütfen. Bizler alışkınız öyle telefonlar almaya. Aileler arıyor askerler onlara hiç dönemez ise."
"Onlar içinde zor bir durum. Eşlerinden, evlatlarından, babalarından haber alamıyorlar."
Kafasını sallayıp çayından bir yudum aldı. Boğazımı temizleyip konuştum.
"Ben aslında şey için geldim. Bana grup grup geleceklerini söylediler. Dün tekrar aradım. Ama Erdem ve bir kaç kişi hariç hepsi gelmiş. Bende çok korktum ve soluğu burada aldım."
Bilgisayarından bir şeylere bakıp cevapladı.
"Evet aslında bir hafta içinde bölgeden tüm askerlerimizi alacaktık. Fakat Erdem ve son grubu alacağımız zaman tekrar bir çatışma çıktı. O yüzden helikopter ile giremedik. Bugün anca girebildik. Bir kaç saate gelirler inşallah."
Heyecan ile ayağa kalkınca bacaklarıma çok yakın olan sehpa ve üzerindeki çay devrildi. Korku ile Tekin Bey'e dönüp bir adım geri gittim. Titreyen ellerim ile çantamtan peçete çıkarıp yeri silmeye çalıştım.
Zihnimde canlanan anı ile gözlerim doldu ve yaşlar süzülmeye başladı.
' Elimdeki tepsi ile içeri girdim. Bana görücü gelen amcamın eşi olan Havva yengemin erkek kardeşi ve ailesine şuan çay ikram ediyordum. Dolu gözlerim ile hiç bir şeyi göremez iken küçük olan oda onlara çıkardığım sehpalar ile iyice küçülmüştü.
Ayağım annemin önündeki sehpaya takılınca elimdeki tepsi ve çaylar ile birlikte yere düştüm. Çaylar karşımdaki adını bilmediğim adamın dizine biraz gelmişti. Korkulu gözler ile babama dönüp özürlerimi sıraladım.
"Ö-özür dilerim. Ayağım takıldı. He-hemen yenilerim. Özür di-dilerim."
Burunu havada olan kadın küçümseyici bir bakış atıp çantası ile ayağa kalktı.
"Aman istemez. Yüzüne gözüne bak bi. Allahın beceriksizi. Havva'da neyini övüp duruyorsa. Kalk oğlum kalk buna mı kaldın."
Evden çıkan ailenin ardından bir sessizlik oluştu. Hıçkırarak ağlamamak için kendimi sıkarken yerdeki cam kırıklarını tepsiye koymaya başladım. O sırada sinirden köpüren babam takıldığım sehpayı sırtıma fırlatıp kafamın iki yanından saçlarıma yapıştı.
"Lan sen benim başıma bela mısın ha? Öldürürüm seni Dilay. Yemin olsun öldürürüm. Evlenmeyip ne yapacaksın? Ömürümün sonuna kadar seni mi besleyeceğim ben? Kim alır lan seni?"
"Baba kurbanım olayım yapma. Ye-yemin ederim bilerek yapmadım. Va-valla"
Önümdeki tepsi ile vurmaya başlayınca yere yatıp kafamı kollarım arasına aldım. Koluma batan camlar umurumda değildi. Kimseyi umursamadan canım çıkarcasına ağlıyordum. Kolumdan tutup yan odaya götürdü ve kapıyı üzerime kilitledi.
"Bir hafta kilitli kal aklın başına gelsin. Eğer gelmezse o zaman görüşücem seninle Dilay hanım." '
Tekin Bey de peçete ile yanıma çökünce sıçrayıp kendimi geriye attım. Ama koltuğa çarpmıştım. Ayaklarımı sürüyerek geri gitmeye çalıştım.
"Bi-bilerek yapmadım. Gerçekten özür dilerim."
Tekin Bey kaşlarını derinden çatıp bana baktı. Ellerini kaldırınca korku ile çığlık atıp kafamı kollarımın arasına aldım.
"Vu-vurma. No-nolur vurma. Yalvarırım vu-vurma."
"Dilay bana bak kızım. Ne vurması? Bana bak söz vurmayacağım."
Derin nefesler alıp verirken krize girmemek için çabalıyordum. Sessizce ağlarken odanın kapısının açıldığını duydum fakat kafamı kaldırıp bakacak gücüm yoktu.
"Noluyor burada? Dilay!"
Erdem'in sesine benzeyen bir ses duymuştum fakat hala kafamı kaldıracak gücü bulamıyordum. Sanki kafamı kaldırsam karşımda ki Tekin Bey değil de babam olacak gibi hissediyordum.
Erdem acele ile yanıma çöküp kollarımı tutunca titreyerek kendimi geri çekmeye çalıştım. Bağırarak ağlarken beni bırakmadan konuşmaya çalışıyorlardı. Yapışan saçlarımı geriye yatırıp kocaman elleri ile yüzümü avuçladı.
"Dilay. Dilay'ım kendine gel. Kimse vurmuyor sana sakin ol kurbanın olayım. Ben yanındayım kimse bir şey yapamaz sana. Noldu böyle yavrum?"
Son cümlesini fısıldayarak ve yüzüme iyice yaklaşarak söylemişti. Alnıma öpücük bıraktı ve işte o zaman Erdem'in yanımda olduğunu idrak ettim. Kollarımı sıkıca göğsüne doladım ve kafamı gömdüm. Dilimden dökülen tek şey ise
"Ne olur beni bırakma."
oldu.
-------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖR BENİ || Yarı Texting ~
Historia Corta0542: Erdem, merhaba. 0552: Kimsin? 0542: Şuan söylemesem daha iyi sanki. 0552: Uğraştırma beni. Kimsin ve ne istiyorsun? 0542: Seni desem çok mu cesur bir cevap vermiş olurum? 0542: Sevgini, kalbini yani. Yanlış anlama. ...