Dilay ve Erdem'in kalpleri buraya 📌❤️
-------------------------------------------------------------
Elim Erdem'in elinde arabadan indik ve dörder katlı bir kaç bloktan oluşan lojmanlara baktım. Beni çekiştirip C bloğa soktu. Üçüncü çıktığımızda anahtar ile kapıyı açtı. İçeri girince benim gelmediğimi fark etti ve arkasına döndü.
"Gelsene gülüm."
"Gelmesem? Şimdi yanlış anlaşılır. Laf söz çıksın istemiyorum."
Ayaklarında ayakkabı olmamasını umursamadan kapıya çıkıp saçlarımı okşadı.
"Burada laf söz edecek kimse yok. Hepsi benim ablam,abim,kardeşlerim. Rahat ol Dilay. Zaten akşam otobüsün var. Gel de yemek yiyelim beraber."
Sıkıntı ile nefes verip daha fazla zorlamadan ayakkabılarımı çıkardım. Karşımdaki portmantoya ceketimi asıp kapıyı kapattım. Yavaşça evini incelerken oldukça temiz olduğunu fark ettim.
"Yedi aydır yoksun. Evin nasıl bu kadar temiz?"
Üzerindeki askeri kıyafeti çıkarıp yeşi atleti ile banyodan çıktı.
"Tekin komutanımın eşi Elvin abla sağolsun geleceğimi duyunca temizlemiş. Yemekte getirmiş. Burada bekar çok az kişi olduğu için böyle uzun görevlerden döneceğimiz zaman temizlerler aralarında."
Salonuna girince kahverengi L koltuğu, küçük dört kişilik bir yemek masası ve televizyon dışında bir şeyinin olmadığını gördüm. Arkamı dönüp gülümseyerek ona baktım.
"Eminim eşyaların azlığı dikkatini çekmiştir."
"Evet az ama fazlası daha kötü bence. Bu şekilde çok güzel. Ve renklere bayıldım."
Kapının pervazına yaslanmış bir şekilde beni dinliyordu.
"Bana yetiyor güzelim. Bazen benimkiler hanımlarını kızdırıp kendilerini evden kovdurtuyorlar. Çare olarak da benim kapımı çalıyorlar. Arada da öyle kim müsait ise toplanıp bir şeyler falan yer içeriz. Onun dışında kimse gelip kalmaz."
Koltuğa oturup kenardaki kırlenti kucağıma aldım.
"Sen istersen duşa gir bi. Birisi yemek yaptı demiştin bende onları ısıtayım."
Kafasını sallayıp birbirine bağladığı kollarını çözdü.
"Sen zahmet etme. Ben çıkınca yaparım. Yoldan geldin. Yorgunsundur."
Kaşlarımı çatıp ayaklandım ve sırtından iterek koridora çıkardım.
"Saçmalama Erdem. Senin yaptığın işin yanında benim ki yorgunluk mu? Sinirlendirme beni."
Kahkaha atıp banyoya girdi.
"Tamam güzelim. Sinirlenme. Takıl kafana göre."
Mutfağa girip saçlarımı topladım ve buzdolabını açtım. Üç tane tencere vardı. Onları çıkarıp ocağa koydum. Isınırken bir yandan da çayın suyunu koydum. Masanın üzerinde ki telefonum çalınca ellerimi kurulayıp elime aldım. Sena teyze arıyordu.
"Alo? Dilay kızım ne yaptın? Komutan ile görüşebildin mi? Oğlum ne zaman geliyormuş?"
Onlara haber vermeyi unuttuğum aklıma o an gelmişti. Alnıma vurup dudağımı ısırdım.
"Sena teyze kusuruma bakma nolur. Haber vermeyi unuttum. Evet bir kaç saat önce geldiler. Evinde şimdi."
Sevinç ile bağırınca istemsizce bende gülümsedim. Ocaktaki yemekleri karıştırdım ve dolaptan tabakları çıkardım.
"Dilay müjdemi verdin ya bana. Dile benden ne dilersen yavrum. Nerede şimdi? Bir ver de sesini duyayım."
O an ne diyeceğimi bilemedim. Beni yanlış anlamasından korkuyordum. Oğlu olsa bile bir erkeğin evinde olduğum için bir şey der miydi acaba?
"E-erdem mi? Şey o-"
Telefon elimden çekilince hızla arkamı döndüm. Erdem sanki ne düşündüğümü anlamış gibi güven verici bir gülümseme ile annesiyle konuşmaya başladı. Bende ona tebessüm edip yavaşça yemekleri servis ettim. Masaya oturup Erdem'i beklemeye başladım. Oda beni çok bekletmeden geldi.
"Ev yemeklerini özledim yemin ederim."
Çorbanın kokusunu derince içine çekip hemen yemeye başladı. Onun bu haline tebessüm edip bende çorbamdan içmeye başladım.
"Anneme alıştığını düşünmüştüm. Sana yanlış bir sözü mü oldu yoksa?"
Kaşığı ağzıma götüreceğim sırada söylediği cümle ile elim havada kaldı.
"Olur mu öyle şey? Bana çok iyi davrandılar. Hiç yalnız bırakmadılar. Hayatımın en güzel aylarını yaşamış olabilirim. Aile sıcaklığını ilk kez hissettim."
"Anneme evimde olduğunu neden söylemedin o zaman? Seni yargılamazdı."
Titrek bir nefes alıp gözlerimi kaçırdım.
"Böyle yetişmedim. Çıkıp buraya gelmem, seninle senin evinde yemek bunlar bana çok yabancı. Ama elimde olmadan yapıyorum bunları. Ve ilk kez sana karşı oluyor bunlar."
Kafamı arkamdaki duvara yaslayıp konuşmaya devam ettim.
"Bizim oralarda işimiz olmadığı zaman kapının önüne çıksak bile hemen dedikodu edilir. Artık orada değilim ve ailem yanımda yok. Konuşacak insanlarda yok bunun farkındayım ama bazen elimde olmadan geriliyorum. Sena teyzeye de o yüzden söyleyemedim."
Sandalyesini yanıma yaklaştırıp şefkat ile sarıldı. Bende kafamı göğsüne yatırıp öylece bekledim.
"Ne kadar yaralısın be yavrum. Keşke daha erken çıksaydın karşıma. Şuan her şey farklı olabilirdi."
"Nasıl olurdu?"
"Daha önce tanışsaydık şuan evli olurduk. En önemlisi belki bu kadar yalnız kalmazdın. Eminim babaannem dışında kimse bilmiyordur yaşadıklarını. Ben bile bilmiyorum. Anlatacak bir dostun olurdum."
"Hamide teyze biliyor. Sözleri yüreğimi ferahlatıyor. Hem sanırım o dosta sahibim artık."
Söylediğim cümledeki manayı anlayıp güldü ve göğsü titredi.
"Evet sahipsin."
Bende onun gibi gülünce kollarının arasından çıktım.
"Hadi yemeğini ye."
"Dilay evlenmek ister misin?"
-------------------------------------------------------------
Düğünümüz var.
Ne zaman?
Bu cuma.
Ne zaman.
Pazartesi.
🤭😂
![](https://img.wattpad.com/cover/309955186-288-k930706.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖR BENİ || Yarı Texting ~
Nouvelles0542: Erdem, merhaba. 0552: Kimsin? 0542: Şuan söylemesem daha iyi sanki. 0552: Uğraştırma beni. Kimsin ve ne istiyorsun? 0542: Seni desem çok mu cesur bir cevap vermiş olurum? 0542: Sevgini, kalbini yani. Yanlış anlama. ...