2 hafta sonra...
Yüzbaşım: Yavrum napıyorsun nasıl oldun?
Dilay'ım: İyiyim sanırım canım. İşteyim birazdan çıkacağım. Sen napıyorsun?
Yüzbaşım: Sen bir de o halinle işe mi gittin Dilay?
Dilay'ım: Kötü olursam çıkarım diye geldim Erdem. Hem iyi geldi evden çıkmak. Bir şey olmaz.
Yüzbaşım: O kadar senedir Artvin'desin be gülüm. Ne kanıyorsun şu havalara. Hemen tişörtleri çıkarırsan böyle hasta olursun işte. Üç gündür aklım sende.
Dilay'ım: Erdem valla iyiyim bak. Hem Hamide teyze ve Sena teyze sürekli gelip gittiler. Yalnız değildim.
Yüzbaşım: Öyle de ben yokum işte aklım kalıyor yine de.
Dilay'ım: Sen beni boşver. Asıl sen kendine iyi bakıyor musun? Tek olan sensin orada.
Yüzbaşım: Bakıyorum gülüm ben merak etme sen.
Yüzbaşım: Hem sen beni ne sanıyorsun bakayım? On parmağımda on marifet. Tam evlenilecek erkeğim valla.
Dilay'ım: Hımm. Bak sen evlenilecek erkeğe. Seni alan yaşadı o zaman.
Yüzbaşım: Yaşadın gülüm :).
Yüzbaşım: Sahi. Evlensek mi biz hemen?
Dilay'ım: Olur. Yarın gel de halledelim.
Yüzbaşım: Valla mı?
Yüzbaşım: Bak gelirim valla!
Dilay'ım: Erdem delirtme beni. Hemen evlensek mi ne ya? Öküz müsün? Teklif falan almadım ben.
Yüzbaşım: Sahi. Evlensek mi biz hemen?
*alıntılandı.*
Yüzbaşım: Bak ettim ya gülüm.Dilay'ım: Canın engellenmek istiyor sanırım?
Yüzbaşım: Gülüm valla hiç öyle bir isteğim yok çok şükür.
Dilay'ım: Var. Var.
Burnumu çekerek sohbetten çıktım ve altımdaki sandalyeye iyice yayıldım. Nisan ayındaki hava sıcaklıklarına kanıp biraz ince giyinince şifayı bir güzel kapmıştım. Halsizlikten gözlerim kapanırken ateşimin iyice çıktığını hissediyordum. Midem de tekrardan bulanmaya başlayınca böyle olmayacağını anlayıp patrona haber verip işten çıktım.
Otobüs yerine taksiye bindim ve Erdem'i aradım. Sonuna kadar çalıp açmayınca kapatıp endişelenmeyeceği şekilde mesaj gönderdim.
Dilay'ım: Canım ben her ihtimale karşı bir serum taktırmaya gidiyorum. Haberin olsun ♡.
Telefonu kapatıp hastanede indim ve acile girdim. Sırayı alıp doktora muayene oldum. Bir kaç tahlil yapıp ardından serum taktılar. Gidip sonuçları doktora gösterecek halim bile yoktu. En çok böyle zamanlarda ailemi arıyordum işte.
Hasta olduğumda benimle sabahlayan ya da bir çorba getiren bir kadın olmamıştı. Gözlerim dolduğunda bulantım iyice şiddetlenmişti. Elimde olmadan ağlamaya başlamıştım. Bulantı ve kusma en büyük korkularımdan biriydi. O sırada çantamdan yükselen melodiyi fark edip zorla uzandım. Arayanın kim olduğuna bakmaya bile dermanım yoktu.
"Alo?"
"Alo Dilay. Yavrum öldürecek misin sen beni? Niye açmıyorsun telefonu? Çok korktum."
Titreyen sesim ile konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖR BENİ || Yarı Texting ~
Short Story0542: Erdem, merhaba. 0552: Kimsin? 0542: Şuan söylemesem daha iyi sanki. 0552: Uğraştırma beni. Kimsin ve ne istiyorsun? 0542: Seni desem çok mu cesur bir cevap vermiş olurum? 0542: Sevgini, kalbini yani. Yanlış anlama. ...