Bölüm 10 - So, What Do You Say?
Diesel'in Bakış Açısı
60 saat, 31 dakika ve 12, 13, 14 saniye, bu kadar zaman geçmişti. Veya daha basit bir terimle 2 buçuk günden biraz fazla. O kadar uzun zamandır onun kristal mavisi gözlerini görmeyi bekliyordum. Banyo molaları dışında hiç hareket etmemiştim. Ama burada banyo olduğu için bunlarda pek sayılmazdı.
Bazı Omega'lar yemeklerimi buraya getirmişti, böylece ayrılmak zorunda kalmamıştım. Kardeşim de odadan çıkmamıştı. Günün her dakikasında benimle buradaydı. Ebeveynlerimizden kendisine i POD'unu ve kulaklıklarını getirmelerini istemişti ve kendisini tekli koltuğuna yerleştirmişti.
Adamlarımın kendi aileleri ve çocukları olduğu için ilk geceyi burada geçirdikten sonra ayrılmışlardı. Ama günde en az 3 veya 4 kez uğruyorlardı. Hepsi onun için endişeleniyordu.
Carter, hamile eşi Carol ve küçük kızı Lena ile onu ziyarete bile geldi. Lena 4 yaşında küçük bir melekti. Skyler'ın yanına oturup ona çay partisini ve prenses balosunu anlatmıştı. Nedense onu görür görmez ona 'Amca Skye' demeye başlamıştı. Ona amcası olmadığını söylemeye çalıştık ama bizi tamamen görmezden geldi. Skyler'ın bu konuda ne düşüneceğini merak ediyordum.
Yere çarpan ayak sesini duydum ve yatağın ucuna baktım. Zero, geri yatmadan önce bir daire içinde döndü ve durdu. Ailem koce oğlanı bu sabah veterinerden almıştı. Yaptığı ilk şey topallayarak yatağa gidip Skye'ı kontrol etmek olmuştu. Ondan sonra kendini yatağın ucuna atmıştı.
Kafamı çevirdiğimde küçük kardeşim Tripp'in kanepede uyuduğunu gördüm. Oldukça geç olmuştu, gece yarısına yaklaşmıştık bu yüzden uyumasına şaşırmadım. Bütün hafta sonunu benimle bu odada geçirmesini inanılmaz buluyordum. Kardeşim bana eşim hakkında bildiğim her şeyi sormuştu. Çok fazla şey bildiğimden değildi çünkü neredeyse hiçbir şey bilmiyordum.
Sandalyemi biraz geriye iterek eğildim. Kollarımı kavuşturarak onları yatağa koydum ve sonra başımı üzerlerine koydum. Skyler'a baktım ve uyanması için ona her yalvarışımı düşündüm. Hiç işe yaramamıştı ama pes edemezdim. Gözlerim istem dışı yavaş yavaş kapanmaya başladı. Kaybedilen bir savaşta savaşmaya çalıştım ve karanlığa yenik düşmeden önce gördüğüm son şey Skyler'ın boş yüzüydü.
Kulağımda rahatsız edici, düzensiz bir bip sesi duyabiliyordum. Hâlâ yarı uykudayken, panik içinde odaya koşan doktor ve hemşireleri görmek için tam zamanında başımı kaldırdım. Doktor sandalyemi odanın diğer ucuna doğru iterken yoldan çekilmek için acele ettim.
"ONUNU KAYBEDİYORUZ! DEFİBRİLATÖRLERİ GETİRİN!" Doktor çılgına dönmüş ve biraz paniklemiş görünüyordu
"Ne oldu?! O tamamen iyiydi; ölmek üzere olduğunu değil, sadece komada olduğunu söylemiştin!" Korkumu örtmeye çalışarak bağırdım.
Cevap olarak aldığım tek şey odadan dışarı itilmek oldu. Daha içeri giremeden kapı suratıma çarpıldı. Yumruğumu duvara attım ve sorunsuz bir şekilde elim duvardan geçti. Yavaşça kıç üstü aşağı çöktüm ve kapının karşısındaki duvara yaslandım.
"Diesel, ne oldu? Neden buradasın?" Başımı kaldırdım ve Tripp'in orada durup Zero'un tasmasını tuttuğunu gördüm.
Başımı sallayıp tekrar kapıya baktım. Tripp'in yanına oturduğunu hissettim ve başını omzuma koyduğunu duydum. Elimi tuttu. Onları tutmaya çalışıyorum ama gözyaşlarım yüzümden aşağı süzülüyordu.
Daha ne olduğunu anlamadan küçük kardeşimin kollarında hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Saçlarıma rahatlatıcı sözler mırıldanırken bana sarıldı. Orada ne kadar öyle oturduğumuzu bilmiyorsum. Zero ayaklarıma uzandı ve büyük kafasını bacaklarıma koymadan önce kolumu yaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Moon Sürüsü (boyxboy)
WerewolfSkyler Bennett, geçmişinin musallat olduğu genç bir adamdır. Yirmi bir yaşında, yalnız biri ve bundan hoşlanıyor. On üç yaşındayken genç Skyler'a SAD (Sosyal Anksiyete Bozukluğu) teşhisi kondu. Diğer insanlarla nasıl baş edeceğini bilemediği için uy...