Bölüm 18 - Smacked Into Sense
Kennan'ın Bakış Açısı
"Kennan, Tripp olmadan bu kadar depresyondaysan neden ondan ayrıldın?" Yemeğimi tabağıma iterken annem sordu.
İç çektim ve başımı salladım. "Anlayamazsın. Müsaade isteyebilir miyim?"
"Gordo, son zamanlarda yemek yemiyorsun." Papi endişeli bir şekilde dedi.
"Sadece aç değilim. Ben yatmaya gidiyorum." Dedim ve masadan uzaklaştım.
"Kenny üzgün mü?" Merdivenleri yavaşça çıkarken Manny'nin sorduğunu duydum.
"Evet ama merak etme, yakında seninle tekrar oynayacak bebeğim." Annem güven verici bir şekilde söyledi.
Yatak odamın kapısını açıp arkamdan kilitledim. Yüzüm yatağa düştüğünde bir iç çekiş kaçtı. Yorganın altına uzandım ve Tripp'in ona geri vermeyi unuttuğum formasını çıkardım. Parmaklarımı soyadını ve numarasını yazan büyük puntolar üzerinde gezdirdim.
Kalbim sadece onu düşünürken ağrıyordu, ki bu her zamandı. Zaten konsantre olamadığım için derslerimde kalıyordum. Günün her saniyesinde gözlerini üzerimde hissediyordum. Sınıfa girer girmez onu hissediyordum ama kabul etmeyi reddediyordum. Neden? Niye? Hiç bir fikrim yoktu. Tekrar kollarına atlayıp kurt adam olup olmamasının umurumda olmadığını ama bunu söylemek için her girişimde bulunduğunda donduğumu söylemeyi o kadar çok istiyordum ki.
Bu geçen hafta daha kötüydü çünkü okula gelmemişti. BİR dersi kaçırdığı için panik atak geçiren çocuk bütün bir hafta okulda yoktu. Göremiyordum belki ama kötü bir şekilde kaybettikleri son maçtan beri kimsenin onu görmediği için oluşan endişeli fısıltıları duyabiliyordum. Elbette maça gitmiştim ama geride kalmıştım ve spikerin kalabalığa Matthews'un oyundan çıktığını söylediğini duymuştum. Topu tutamıyor, yarım yamalak paslar atıyor ve sağa sola müdahale ediyordu.
Blake onu gören tek kişiydi ve bana hayatta olduğunu söylemişti. Her seferinde aynı cevabı verdiği için ona sormayı bırakmıştım. 'Trip nefes alıyor ama ona bir şans verseydin yaşıyor olurdu.' Bunu bilerek yapmadığını biliyordum ama bu sözler beni ürkütüyordu ve dünyanın en büyük pisliği gibi hissetmeme neden oluyordu, ki bu gerçekten o kadar da uzak değildi.
Neden aramalarını görmezden geliyordum, ziyaretlerini geri çeviriyordum? Bilmiyordum ama beni öldürüyordu. Onu istiyordum ama... korkuyordum. Onun nasıl 'eşi' olacaktım? Ben kördüm, bu yüzden onun için hiçbir şey yapamazdım, onun hayatta ilerlemesini engelleyemezdim ona engel olmamalıydım. Önünde bir hayatı vardı. Üniversite, hayalindeki işe sahip olmak, bir aileye sahip olmak tek başına bunlara rahatlıkla sahip olabilirdi ama onunla kalırsam mücadele edecekti. Bunu biliyordum.
Yemek almak, odayı temizlemek, farklı yerlere gitmek ve daha aptalca bir çok şeyde yardıma ihtiyacım vardı. Benimle olmasını istiyordum ve onunla olmak istiyordum ama gerçekten tüm ekstra yüke değer miydim? Bence değmezdim. Tripp, sevecen bir doğası olan, inanılmaz akıllı ve şimdiye kadar öpüşmekten zevk aldığım en iyi öpüşen kişi olarak harika bir adamdı.
Benim neyim vardı ki? Görme yok, koordinasyon yok ya da çok azdı, bir şeye çarpmadan yürümekte zorlanıyordum. Evet, harika ve Tripp ile mükemmel uyumluydum. Derslerimden kalıyordum, spor yapamıyordum ve muhtemelen üniversiteye gidemeyecektim. Hamburger köftesi bile çeviremiyordum çünkü ocağa yaklaşamıyordum. İşe yaramazdım.
İç çektim ve çok tanıdık yaşlar gözlerimi yaktı, sonra yanaklarımdan yorganın içine yuvarlandı. Gözlerimi sımsıkı kapatarak, sessizce forması içinde hıçkıra hıçkıra ağladım. Aniden büyük eller omuzlarımdan tuttu ve beni kaldırdı. Arkamı dönüp yüzümü babamın omzuna gömdüm o sırtımı ovuştururken gözyaşlarım yüzümden süzülüp çıplak omzuna aktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Moon Sürüsü (boyxboy)
WerewolfSkyler Bennett, geçmişinin musallat olduğu genç bir adamdır. Yirmi bir yaşında, yalnız biri ve bundan hoşlanıyor. On üç yaşındayken genç Skyler'a SAD (Sosyal Anksiyete Bozukluğu) teşhisi kondu. Diğer insanlarla nasıl baş edeceğini bilemediği için uy...