18. Bölüm

2.8K 252 177
                                    

Öncelikle, önceki bölümde hikayenin gidişini beğendinizi ve bana destek olduğunuzu gördüğüm için çok mutluyum. Hepinizi çok seviyorum. Daisy size kurban olsun

Minho;

Çiçekler, kediler, gün batımı, ıslak toprak kokusu... derken alacaklı gibi kapının çalınmasıyla bunların bi rüya olduğunu anlamam zor olmadı. Ciddi misin?! Saat sabahın 8 iken kim gelir bu saatte. Chan hyung olamazdı çünkü karşı odadan horultusu buraya kadar geliyordu. Her şeyi anladım, bari rüyamın en güzel yerinde bölmeseydin davetsiz misafir...

Lanet okuya okuya yataktan kalktım. Buna uyanmak denir mi bilemedim, tabi kapıya giderken uyuklaya kaldığımı saymazsak olabilir. En sonunda çalmaya devam eden kapıya ulaştım. Daha fazla zil sesine dayanamayıp açtım kapıyı.

"Kim lan bu sabahın köründ-" kapıda dikelen yaşıtım olan yabancı simayla duraksadım. O da bana aynı şekilde anlayamamış, garip bir şekilde bakıyordu.

"Siz kimsiniz?" diye sordu çocuk. Dalga geçmek anlamında kıkırdayıp cevapladım "Burası benim evim, asıl sen kimsin?" dediğim şey sanki çok garipmiş gibi daha da şaşırdı. Aklım karışmıştı. Kim bu sincap tipli çocuk?

"Ben Han Jisung." dedi elini uzatırken sevimli bir tonda. Ayıp olmasın diye uzattığı eli sıktım ve bende kendimi tanıttım "Lee Minho." Kesinlikle çok açıklayıcı bir tanıtma şekliydi.

"Ben başka biri için gelmiştim ama sanırım karıştırmışım. Kusura bakmayın."

"Kimi arıyorsunuz?"

"Hwang Hyunjin. Kendisi yakın arkadaşım." dediği şey ile gözlerim büyümüştü. Demek bu fıstık Hyunjin'in arkadaşıydı. Ee öyleyse yürümem için bir engel kalmamıştı. Arkadaşımın arkadaşı olduğu için yabancı sayılmazdık.

"Yaa öyle mi? Benim grup arkadaşım, yani alt katımızda oturuyor. İstersen içeri gel, tanışmış oluruz, hem kahve de yaparım." Son derece flörtüz olan sesimi kullanarak onu davet ettim.

"Çok isterdim, ama bir an önce Hyunjin'e bende unuttuğu şarj aletini verip gideceğim." dedi kibarca. Bi insan bu kadar mükemmel olur mu ya, tip desen var, kibarlık desen var. O an dedim ki 'Tamam Minho, bu çocuk senin kaderin.'

"Ah! Kötü oldu. Olsun, başka zaman mutlaka beklerim." dedim en sıcağından gülümsemelerimi sunarak. O da bana aynı şekilde gülümsediği an eriyip gidecektim az kalsın.

"Teşekkür ederim, çok kibarsın. Öyleyse görüşürüz Minho." dedi ve merdivenlerden inmeye başladı. Adımın bu kadar güzel olduğu hiç fark etmemiştim. Happy Corpses'i okuyanlar şu an dejavu yaşıyor

Felix;

Bay Park'ın çağırması üzerine tekrardan hepimiz şirkete gitmiştik. Şimdi ise grubun ismi için uğraşıyorduk. Beraber pratik odasının içinde ortak bir isim bulmaya çalışıyorduk.

"Bence grubun adı 'Minho ve diğerleri' olsun." dedi Minho. Yine kendini beğenmişliğini işin içine katmasa olmazdı.

"Yok 'Hyunjin' olsun." dedi sarışın. Odadaki herkes gülerken bi ben odun gibi duruyordum. Onunla ilgili hiçbir şey hoş değildi.

"Hayır 'Minho' olucak!"

"Sen öyle san, artık biz 'Hyunjin'iz" En sonunda bu dünyanın en saçma kavgasına Chan hyung karıştı.

"Hey! Şu saçma salak tartışmanızı bir kenara bırakın ve ciddi düşünün. Aksi takdirde Park Jinyeon Pd nim ağzımıza sıçrar." Oda büyük bir sessizliğe bürünmüştü. En sonunda bende fikrimi ortaya attım.

Dance With Me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin