Oooo Daisy hanım bu ne hız
"Ahh! Acıyor." diye tiz bir tonda söylendim.
"Ama sevgilim dokunmadan nasıl sürebilirim?" dedi gerçekten çaresiz bir ifadeyle. Parmağına boşaltmış olduğu krem dakikalardır elinde duruyordu. Çünkü bileğime dokunmasına bir türlü izin vermemiştim, inanılmaz acıyordu canım. Sanki kırılmış gibi.
"Hadi bebeğim sık dişini. Hızlıca sürüp saracağım bileğini, bu kadar." Alt dudağımı bükerek başımı salladıktan sonra tüm ciğerlerimi dolduracak kadar derin bir nefes aldım. Parmağındaki jelimsi kremi nazikçe sürmeye devam ederken avuçlarımın içine aldığım battaniyeyi sıkıyordum acıdan. Sadece önümdeki küçücük bir taş yüzünden çektiğim eziyete bakın.
Kendimi bildim bileli sürekli düşen, ayağını burkan, bir yerlerini kıran biri olmuştum. Özellikle Avusturalya'dayken dans pratikleri esnasında binlerce kez ayağımı burkmuş olabilirim. Ama bu sefer ki çok kötüydü. Sanırım aralarında en acıtan da bu olabilirdi.
Kısa bir süre sonra sürme işlemini halledip yatağın kenarına koymuş olduğu sargı bezini eline aldı. Hemen bileğimin etrafına sarıp açılmaması için iğneyle sabitledi. "İşte bitti." dedi oyuncu bir tavırla ellerini yukarı kaldırarak. Hareketlerine sadece kuru bir tebessüm etmekle yetinmiştim. Ardından yanımda duran telefonu elime alıp saate baktım.
"Saat bayağı bir geç olmuş. Artık uyuyalım." dedim bakışlarımı telefondan çekip. Başıyla onayladıktan sonra battaniyeyi açmak için üstünde oturduğumuz yataktan kalktı. Ee tabii beni de battaniyeyle birlikte çekmeyeceğine göre bende kalkmalıydım.
Yavaşça kalkıp burktuğum ayağımın üstüne basmadan battaniyeyi açmasını bekledim. Ardından hemen yumuşak yatakta ki yerimi aldım. Sonrasında o da yanıma yatınca nazikçe kafamı göğsüne yasladım. Ellerini yavaş yavaş saçlarımın arasında gezdirmesi hızlıca uyumama yardım ediyordu. Bunu biliyordu kirahatça uykumu almam için yapıyordu. Bugün gerçekten yorucu bir gündü.
"Umarım yarın ki performansa katılabilirim." dedim uykulu sesimle.
"Her şeyin üstesinden geldiğin gibi bununda üstünden geleceksin çilli. Sana inanıyorum." dedi tüm içtenliğinle. Yüzümde oluşan tatlı bir gülümsemeyle rahatlıkla gözlerimi kapattım. Şimdi uyuyabilirim.
...
Yavaşça gözlerimi araladığımda ilk başta etrafı bulanık görmeye başladım. Sonra birkaç kez gözlerimi kırpıştırınca görüşüm netleşti. Göğsüne yattığım sarışının üstünden kalkıp birazcık gerindim. Nedense hala uykum vardı. Bu yüzden biraz daha uykudan zarar gelmez diyerek kafamı geri koydum.
Tam uykuya dalacakken gözlerim endişeyle kocaman açıldı. Dün kurduğum alarm neden çalmamıştı? Ayarladığım saatten daha erken kalkmış olmam imkansızdı çünkü güneş tam tepede duruyordu. Birkaç küfür mırıldanıp komininin üzerinde duran telefonu elime aldım. Ekranı açtığım an gözlerim daha da büyümüştü. Alarm çalmamıştı ve aradan bir saat geçmişti.
"Hyunjin kalk! Geç kaldık!" dedi hafifçe onu sarsarak. Yüzünü buruşturarak gözlerini açtığını an üstünde endişeyle onu sarsan beni gördüğünde şaşırmış gibi duruyordu.
"Noluyor ya sabah sabah." dedi gözlerini ovuşturarak.
"Geç kaldık geç! Araba gelecek birazdan!!!" Anında kendine gelmesiyle hızlıca yataktan kalkıp üstünü giyinmek için kendi odasına doğru adımladı. Kendimi incitmemek adına dikkatlice yatağımdan inip dolabıma yöneldim. Düne göre biraz daha iyi hissediyordum ve bu mükemmeldi. En azından normalde ettiğim gibi olmasada dans edecek kadar iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance With Me | Hyunlix
FanfictionDans okulunda öğretmeni, Lee Felix'e Seul'de düzenlenen çok ünlü bir şirketin kuracağı dans grubu için alımlara katılmasını söyler. Olacaklardan habersizce kabul eden Felix, kapısını açtığı bu büyük gelecekten haberi yoktu. Ve hayatını dansa adamış...